1

136 15 73
                                    

LİSA

Theo'nun evine gidiyorum. Çünkü kendisi kendine sarışın bir güzel bulmuş ve bu geceyi onunla geçirmeyi planlıyormuş. Kendisi bunu öğrenmeyeceğimi mi düşünüyordu.

Evine gelmeme 10 dakika kala adamlarımdan birini arayarak

- "Başlatın." Dedim.

💣

Ben Theo'nun evinin bahçesine girdiğimde evdeki camlar ve duvarlar kurşun delikleriyle doluydu. Evet evinin taranmasını ben söylemiştim. Oturup ağlayacak mıydım? Ne sanıyordu ki.

Eve girdiğimde Theo'yu bir sandalye'ye bağlamışlardı. Sarışın kız da yerde bağlı bir şekilde duruyordu.

- " Aaaa Theo suratın neden asık? "

Theo'ya yaklaşıp önünde durdum.

-" Hafife almaman gereken kişileri hafife alan ve küçümseyen bir aptalsın. "

Silahımı belimden çıkartıp yerdeki kızın anlının ortasına bir delik açtım. Gülümseyerek Theo'ya döndüm. Ardından adamlarıma bakıp

-" Onu 2 numaraya koyun." Dedim.

💣

Arabama binip eve doğru sürdüm. Eve girdiğimde yine bir hazırlık telaşı vardı. Bütün çalışanlar işlerini yetiştirmek için hızlı bir şekilde çalışıyorlardı. Odama çıkıp hazırlanmaya başladım. Siyah bir mini elbise giydim. Eyeliner çektim ve ruj sürdüm. Takılarla son dokunuşları yapıp aşağıya indim. Aşağıdan sesler geliyordu. Demek ki misafirler gelmişti. Merdivenden salona ulaşmamla bütün gözler bana döndü.

Herkesle tanıştım. Alex, Cris, John, Harry, David, Tom, Michael ve Adrien. Varislerle bize ayrılan masaya geçtik. Yan yana iki masa var, birinde varisler diğerinde başlar oturuyor. Başlar bu işlerin bize bırakmadan önceki başında olanlar. Yakında bizler baş olacağız. Bu yemek ileride beraber iş birliği yapmamız için düzenlenen bir davet. Yemek masasına diğerlerine göre kim daha üstteyse o başa oturur. Babam daha üst olduğu için başa geçerken diğer başlarda oturdu. Biz varislerde başlarımız nereye oturduysa oraya oturduk.

Ve yemeklerimizin servisi başladı. Başlar kendi aralarında konuşurken, biz sessizce yemek yiyorduk. Cris sessizliği bozarak konuşmaya başladı. Ben dışında herkes kendi arasında konuşuyordu. Konu bir anda bana gelmiş ve benim hakkımda konuşmaya başlamışlardı. "Onun yapabileceğinden emin miyiz? Sonuçta babasının konumuyla başa oturabiliyor. O narin birisine benziyor. Bu işleri kaldırabilecek gibi durmuyor. Bahse varırım ki silah bile kullanamıyordur." Elimdeki bıçağı sertçe masaya geçirerek ayağı kalktım. Ve onlara bakmaya başladım. Bir anda herkes bana bakmaya başladı. Varislere dönerek "Bakalım beni küçük görecek kadar iyi misiniz?" diye sordum.

Ve ayağa kalktım atış sahasının oraya doğru yürüyordum. Varislerde peşimden geliyorlardı. Hepsine bir silah verilmesini işaret ederek karşılarında ki hedeflere vurmalarını istedim. Başlarda merakla bizi izliyorlardı. Hedefler canlı hedefti. Bu biraz onları şaşırtsa da bozuntuya vermediler. "Bir ateş hakkınız var." Dedim. Herkes ateş ettikten sonra, bense yanımdaki adamdan silahımı istedim ve bulunduğum yerden hepsine ateş ettim. Elimle işaret vererek hedefleri yaklaştırmalarını istedim. Adamlar hedefleri yaklaştırdıkça herkes şaşırıyordu. Bir tek babam hariç sonuçta beni birazda olsa tanıyordu. Her hedefte tam olarak hedefi vuran tek bir kurşun vardı. Adamlardan birinden eldiven istedim ve hedeflerin anlında ki kurşunları çıkarttım. Tek benim kullandığım silahın kurşunu hepsinde tam hedefi bulmuştu. Varislere dönerek "Mermilere dikkatli bakarsanız üstünde LL (Lisa London) yazıyor. Bence cevabımı vermiş oluyorum." Dedim ve içeri girdim. Herkesle vedalaştıktan sonra odama çıktım. Hazırlanıp evden ayrıldım. Arabama binip yola koyuldum. Mezarlığa gelmiştim. Ziyaret edeceğim birisi vardı. Annem. Bildiğim yolları geçerken değişik bir his vardı içimde. Anneme yaklaştıkça onunla konuşacağım için mutluydum. Beni eğiten annemdi. LL Ailesi yazısını görünce durdum ve anneme baktım. Mezarın üstündeki yazıya baktım bir süre Lily London . Annem ölmemeliydi. Bunun sorumlusu olanların başında Vance denilen adamdı. Şerefsiz için güzel planlarım vardı. Anneme varisleri anlattım. Biraz daha konuştuktan sonra evime doğru arabayı sürmeye başladım. Eve vardığımda hızlı bir şekilde duş alıp uyudum.

Saat sabah 5'ti ve ben uyanmış sporumu yapmıştım. Duş alıp aşağı indim. Kahvaltı yapmak için masaya geçtim. Şirkete gitmem gerekiyordu.

Kemdime bir tane takım elbise çıkarttım. Hafif bir makyaj yapıp çantamı aldıktan sonra evden çıktım. Şirkete girdiğimde asistanım yanıma gelip bugün olacak bütün toplantıları, görüşmeleri söyledikten sonra asansöre kadar bana eşlik etti. Dosyaları alacağını söyleyip yanımdan ayrıldı. Ben toplantı odasına çıkıp yerime geçince toplantı için hazırlığımı gözden geçirdim. Ve kapı çaldı. Asistanim

-" Bayan Lisa toplantı için geldiler."

İçeri almasını söyledikten sonra çıktı ve toplantı için gelenler yerini aldı.

💣

Toplantıya girip toplantıdan çıkarak geçti bugün. Ablama gitmek üzere yola çıktım.

Ablam Linda evliydi ve asla bu gibi işlerle uğraşmayı sevemezdi. Bu yüzden bu silahlı dünyadan uzak durmuştu.

Evlerinin bahçesine arabayı park edip evin girişine yürüdüm. Eve anahtarla girdim. Ablam evin anahtarını bana da vermişti. Evden çığlık sesi duymamla silahımı elime alıp sesin olduğu yere doğru gittim. Robert ablam Linda'nın kocası ablama tokat atıyordu. Çok iyi denk gelmişti. Bende Robert'ı ne zaman öldüreceğim diye düşünüyordum. Silahımla diz kapaklarından vurdum. Diz kapaklarından vurmamla yere yapıştı. Bende o sıra ablamı yerden kaldırdım ve ciddi bir yarası var mı diye baktım. En azından ciddi yarası yoktu. Var olsaydı daha çok acı çekecekti. Yerdeki adama baktım bir süre yerde kıvranmalarını izledim. Robert'a "Seni öldüreceğimi bilerek bunu yapıyorsun" dedim alaycı bir tavırla "Yürek mi yedin anlamadım bir LL Ailesi üyesine bunu yapabilme cesaretine nasıl eriştin?" ablama dönerek "Kocanı öldüreceğim için üzgün değilim sende olmamalısın. Eğer üzülmeyi düşünüyorsan git aynaya bak." Dedim. Adamlarım bahçe delerdi onlara Robert'ı getirmelerini söyleyerek arabama doğru yürümeye başladım. Arabama binip en sevdiğim yere sürdüm.

Vardığımızda arabadan inerek içeriye doğru yürüdüm. Burası yakaladığım adamları getirdiğim bir yerdi. Burayı çok seviyordum. Tabii getirdiğim adamlar için aynı şeyi söyleyemem burası onların korku dolu bir kâbusu olabilirdi. Bu umursamadığım bir başka konu olabilirdi. Sonuçta ben seviyordum gerisi umurumda bile değildi. Ben ilerlerken arkadan bağıran Robert'ın sesi geliyordu. "Bırakın beni!" yüksek sesle "Ah Robert son durağına çok yaklaştık." Dedim. Burası bir labirentti. İstese de çıkamazdı. Kapının önüne geldiğimde kapıyı açarak içeri girdim. Ardımdan adamlarım ve Robert girdi. Robert'ı sandalyeye bağladılar. Robert bana onu öldürmemem için yalvarmaya başladı. Adamlara dönüp işaret verdim. Robert'a "Asitleri sever misin?" diye sordum. Bunu dememle gözleri kocaman açıldı. Bu sırada bir adamım bana yaklaşarak asit şişesini uzattı. Uzattığı şişeyi adamın elinden almadan önce bir başka adamımın getirdiği eldivenlerimi alıp giydikten sonra şişeyi aldım. Şişeyi almamla Robert'ın ellerini tutmaya başladılar. Şişenin içindeki asidi Robet'ın ellerine yavaşça dökmeye başladım. Robert ben dökerken haykırıyordu ve bu beni sadece mutlu ediyordu. "Ablamı bu ellerinle dövmüştün değil mi?" elimdeki şişedeki asit bitince adamlara işaret vererek oradan ayrıldım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÖLÜM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin