Giriş

19 3 0
                                    

Sanırım benim kaderim o gece yılbaşında başladı.
Altı yaşındaki bir çocuğun "en kötü çocukluk travması" ne olabilir ki? Bu travma onu büyüyünce intikam ateşi ile yanmasına sebep olabilir mi?
Bilemezdim... Yemin ederim bilemezdim.
O gece her zamanki gibi benden nefret eden babamın gözlerimin önünde vurulacağını bilemezdim. O, annem bana hamileyken benim -varisliğini- yapacağım erkek çocuğu- olmamı istiyordu. Sanırım tüm kini benim kız olmamdı. Hayalindeki çocuk değildim. Hayatımı değiştiren gece yılbaşıydı ve her şey olması gerektiği gibiydi. Babam benimle konuşmuyor,işine gelmedi mi itip kalkıyordu. O zamanlar tek yaşam kaynağım olan annem, babamın her darbesinde beni sarıp sarmalıyordu. Babamınsa tek ilgi odağı yedi aylık olan "erkek" kardeşimdi . Güzel geçen bir davetten gelirken ormanlık alandan içeri girmiştik ve belli belirsiz yolda ilerlemeye başlamıştık. Çok uykum gelmişti, kardeşim annemin kucağında huzurla uyuyor, annemse ilerlerken yolu izliyordu. Babam hafif sarhoş gibi görünüyordu. Ara sıra bana laf atıyordu. İşlere sinirlenip sinirini benden çıkarır,hayattan bezdirirdi . O, gizli bir mafyaydı. Ünlü iş adamı İbrahim Karahanlı'nın bilinmeyen karanlık bir yüzü de vardı.
Çok geçmeden karşıdan ışıklar gelmeye başladı. Yarı uykulu halimle pencere karşısındayken iyice gözlerimi açıp baktım. Karşıdan bizimkine benzer bir cip geliyordu. Araba karşımızda durdu ve ve bizde durduk. Ani sarsılmayla annemin kolunu tuttum. Kendi arabasının önünde babam gibi bir adam ve arkasında ondan fazla koruma vardı. Bu adamları nerde görsem tanırdım . "Mafya Takımı". Adamların tamamı simsiyah giyinmişti tıpkı bu gece gibi..
İki arabanın arasında iki tane seksek sahası çıkacak kadar boşluk vardı ve adamlar sanki birini bekliyormuş gibi arabaya dik dik bakıyorlardı. Duyduğum yada hatırladığım şeylerden bir tanesi de babamın sessiz küfürleriydi . Annem telaşla sanki kötü bir şey olacağını biliyor gibi babamın kolunu tuttu.
"Hayır İbrahim! Bugün olmaz inme arabadan."
Babam annemin alnını öpüp kardeşime uzun uzun baktı. Beni yok sayacağını düşünürken her zamanki ters bakışlarından birini nasiplenmiştim . Yaklaşık on dakika içerisinde kalplerine silah doğrultan babama ve karşındaki adama korkarak baktım. Annem ağladığı beli etmemek için şekilden şekile giriyordu. Ama ben şuan korkuyordum. Neden mi? Onu, beni her zaman itip kalkan,hor gören adamı yani babamı kaybetmekten korkuyordum. Çok geçmeden korktuğum şey başıma geldi.İki adam birbirine doğrulttuğu silahın tetiği çekmişti. Saniyeler içerinde ikisi de yerdeydi. Annem araban inmemem için boğaz parçalasa da dinlemedim. Babamın yanına koştum, angut korumaların bir işe yaradıkları yoktu. Yerdeki adamlara öylece bakıyorlardı. Bense babamın kanlı göğsüne bakıyordum elini minik parmaklarımla okşuyordum. Gözlerindeki selin haddi hesabı yoktu.

"Baba n'olur ölme! Lütfen! Seni çok seviyorum. Lütfen ölme baba! Biz sensiz ne yaparız?"
"Esma, ben senden hep nefret ettim.Seni kızım gibi görmedim. Beni sevme, ben seni sevmiyorum. Annene varisime iyi bak."

Öksürdü, bense ağlamaya devam ettim.

"Ama şunu bil ki seni doğduğundan beri hiç sevmedim, hiçbir zaman hayalimdeki çocuk olmadın. Benim varisim olamadın."
"Baba!"

Öksürdü ve sanki son nefesini verir gibi bana tek bir kelime söyledi "NEFRET" ve sonra gözlerini kapadı.
Ağlayarak ve sinirle babamın vurduğu adama baktım. Olaylar bizimkinin tam tersiydi. Yerde yatan adam gülümseyerek yanında ağlayan iki çocuğuna nefesinin yettiği kadar birşeyler söylüyordu. Bir kız ve bir erkek olan çocuklardan erkek olan nerden baksan 7, kızsa benim yaşlarımda duruyordu. Erkek çocuğuna uzun uzun baktım. Araba farlarının vurduğu gözleri bana kayınca gözlerinin dünyadaki en koyu yeşil olduğunu gördüm. İrisleri kıpkırmızıydı. Kız çocuğu babasının üstündeki kandan korksa da ona sarılıyor,birşeyler söylüyordu. Yerde yatan adam bana dönüp gülümsedi. Acıma ile karışık merhamet de vardı gülüşünde. Bir kaç saniye bana dönse de gözleri hemen yanındaki çocuklarına döndü. Yeşil gözlü çocuk babasından daha uzun baktı bana. O adam da son nefesini verdiğinde bende son nefesini vermiş olan babama baktığımda canımın hiç bu kadar acımadığını fark ettim. Farkında olmadan yeşil gözlü çocuğun bana baktığını gördüm. Sanki sadece bana gözleriyle destanlar yazıyordu. Hoş.. daha bu yaşımda okuma yazma bilmiyordum ama neyse. Bana bakarken ağzından anlamını tam anlamasamda bir cümle kurdu.

"Savaş daha yeni başlıyor,ve bizim sayemizde sonuçlanacak."

.
.

Onlar öyle kaladursun o geceden sonra hayatım daha da beter oldu. Amcam bize bakmak için bizi yanına aldı. Ardından beni eğitmek adı altında dövüyordu. Vücudum morluk, yüzüm kan içinde kalan kadar her gün kendimi korumam için beni eğitiyordu. O da benden nefret ediyordu. Yanında kaldığım süre boyunca defalarca "O değil sen hakediyordun bunları! Aptal İbrahim'in aptal kızı!" diyordu.

Bu vb. şeyler ben 18 yaşına gelene kadar devam etti. 18'im tüm bu yaşananlara rağmen babamdan bana kalan şirketin ceo'su, genç bir üniversiteli kızdım. Arkadaşlarımdan ilk olarak Betül'le tanıştım. İlk ona anlattım başıma gelenleri. Ortaokulda aynı sınıftaydık. Bir gün -saklamak için çok uğraştığım- vücudumdaki morlukları gördü. Anlatmam için çok ısrar edince mecbur kalıp anlatmıştım hayatımın siyah lekerlerini. O dinledi ben anlattım. Evet unutturamadı bana yaşadıklarımı ama hep yanımda olup destek oldu bana, yaralarıma pansuman yapmışlığı bile var.

18 yaşındayken kurmuştum 8 kişilik grubumuzu sekizimizde kardeşik birbirimizle. Hepimiz aynı şehirde farklı bölümlerde üniversiteli kızlardık. Hepimizi bir araya getiren geçmişte yaşadığımız acılarıydı.
Başı facia sonrası mutlu devam eden hayatımda amcamın beni ve rahat bırakmadığı bir konu vardı

" Karavaran'ı öldür. İntikamımızı al!"

Ve daha ne olduğunu bilmeden ilk kez yaşadığı bu olayı ve duygularını hiçe sayabilecek,yıllarca beklediği kanlı infazdan vazgeçebilecek miydi?..
Bilemedim ve evet bilmeden de yaşadım.

Kirlenmiş RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin