"Yine mi sen?" "Yine mi sen?" aynı anda sormuştum birbirimize. "Ben senden kurtulamıyacak mıyım?" "Kurtulmak mı? Sanki iki de bir sana çarpıyormuşum gibi" "Asıl ben senden kurtulamıyacak mıyım? Hem burası arkadaşımın evi" Ne zamandan beri bir ruh hastası ile arkadaştım. Sanırım rehberimi en baştan kontrol etmem gerekiyordu. "Burası benim evim. Ayrıca ben nasıl senin gibi bir ruh hastası ile arkadaş olabilirim ki?" "Ben mi ruh hastasıyım? Hem seninle arkadaş olmak isteyen de kim?" "Kimmiş o zaman arkadaşın sayın ruh hastası?" Kafasını sabahki gibi tavana çevirdi. "Ya sabır.." sonra dizinin yeni bölümünü izler gibi kapıda bizi seyreden arkadaşlarıma döndü. "Ah Betül kurtar beni şu kızdan" "Ne Betül mü?". Betül'le ne zamandan beri arkadaşlardı ki. Betül yanımıza gelir gelmez söze ilk ben başladım. "Bu ne demek oluyor Betül? Sen ne zamandan beri tımarhane kaçkınlarıyla arkadaşsın?" Betül'ün cevaplamasını beklemeden hemen lafa atladı. "Betül asıl sen ne zamandan beri cazgırlarla aynı evde yaşıyorsun?" dediği lafla gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ben cazgır ha ona bunu dediğine pişman edicekken. Betül ve İrem birbirlerine bakıp gülüyorlardı. Salondakilerin de onlardan aşağı kalır yanı yoktu. "Cazgır mı? Seni varya-" tam ona lafını yedirecekken Betül araya girdi. "Esma, Güney sakin olun artık yoksa gülmekten şuraya bayılacağım." Ardından bana döndü. "Kavga etmeyi bitirdiğinize göre artık ikinizi tanıştırabilirim. "Esma bu sana bahsettiğim Güney." "Güney bu da sana bahsettiğim Esma." Betül lafını bitirdikten sonra uzaylı görmüş gibi bir Betül'e bir de karşımda duran benim gibi şaşırmış Güney'e baktım. "Bir dakika bir dakika bana espritüel, terbiyeli, disiplinli bide akıllı diye bahsettiğin çocuk bu mu. Gerçekten de baya akıllı ve terbiyeliymiş. Daha düz yolda yürüyemeyip bana çarptı. Hemde iki kere. Birde üstüne üstlük bana demediğini de bırakmadı." Lafımı bitirir bitirmez, "Güzel, çalışkan, uslu ve saf diye bahsettiğin arkadaşın da bu öyle mi. Şeytan bu cazgırı görse kaçacak delik arar." Bu iki farklı görüş üzerine Betül memnun bir şekilde "Ha, siz tanıştınız bile.. E ne güzel. İçeri geçin de konuşalım biraz. Sizi dinlerken ağaç olduk burda." İrem hala sırıtarak bize bakıyordu ve bu olaydan keyif aldığı çok belliydi. "Maalesef olmaz İremciğimle yapılacak işlerimiz var anlarsın ya." diyip göz kırptım. Bu Güney denen ruh hastasının yanında açıkça konuşamazdım. Betül durumu anlayınca "Tamam o zaman siz işinizi çabuk halledin de Güney gidene kadar beraber sohbet ederiz ikinizin laf dalaşını izlemek baya bir hoşumuza gitti çünkü." Bu dediğine sinirlenip sitem edercesine gözlerimi devirdim. Güney de sinirlenmiş olmalı ki "İçeri mi geçicez yoksa ben eve mi gidiyim" Betül daha fazla uzatmadan "Tamam o zaman biz içeri geçelim siz de işlerinizi halledin." dedi. Onlar içeri geçerken ben sırf onu daha fazla sinirlendirmek için İrem'in koluna girip sabah yaptığım gibi koluna bir güzel çarptım. Güney'in duyabileceği şekilde "ruh hastası" diyerek odanın yolunu tuttuk. Evimiz gayet büyük ve bize yettiği için bir odasını bu gibi işlerde kullanıyorduk, yapıcağımız planları burada konuşur, rolleri de plana göre belirlerdik. Odaya girdikten sonra kapıyı kapatmadan önce kafamı koridora doğru uzattım hala orada mı diye ve evet hala oradaydı yine arkamdan bakmıştı. Benimde onun arkasından bakacağımı biliyormuş gibi gözlerimin içine bakıyordu. Arada uzun bir mesafede olsa cam gibi yeşil gözleri net bir şekilde ortadaydı. Daha fazla beklemeden arkamdan hızlıca kapıyı kapattım.
Saat 7.30 olmuştu ve biz hala odadaydık. Görüşme için son detayları hallediyordum. "Evet gelecek hafta salı günü bizim için uygun. Tamamdır o zaman tekrar görüşmek üzere iyi akşamlar." Ve sonunda bitmişti. Telefonu kapatır kapatmaz İrem'in kucağına atladım. "Oh be sonunda bitti!" diyerek biraz yüksek sesle bağırdım. İçeridekilerin duyduğuna emindim. "İrem hemen bana sarıldı. "Tamam tamam yavaş ol biraz, içerideki misafirlerimiz rahatsız olucaklar ama" imalı şekilde dediği lafa "İrem ya.. Bırak da tadını çıkarim. Hatırlatma şu ruh hastasını" Dediğim lafa aldırmadan sırıtarak "Betül'ü de tebrik etmek lazım valla. Senin yeşil göze zaafın olduğunu göz önünde bulundurursak iyi iş çıkarmışa benziyor." Bir konuda haklıydı evet yeşil göze zaafim olabilirdi ama bu Güney denen çocuğu seviceğim anlamına gelmiyordu. "Yeşil göze zaafim var dedim ruh hastalarına değil." dedim ve ikimizde gülmeye başladık. Ardından İrem'in aklına gelmiş olmalı ki "Ben çok acıktım ya. Yemek hazır olmuş mudur?" Bende acıktığımı farkettim ve "Bende acıktım hadi gel bakalım." dedim beraber yemeğe bakmak üzere odadan ayrıldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirlenmiş Ruhlar
Novela JuvenilGeçmişlerinin kirlettiği çocuk kalan ruhlar... Birden fazla yaşamı benimsemiş olan 8 kız kardeş yalnızca dışarıdan göründükleri kadar güzel üniversite hayatlarını mı yaşıyorlar? Hepsinin hikayesi farklı ama kurdukları cümle aynı: -"Hayattaki tek şan...