"Sonunda!"
Resmen asırlardır bitmesini beklediğim biyokimya dersi bitmişti. Sıradan sakin adımlarla kalktım ve koridora kalktım. Hava almaya ihtiyacım vardı, uyuz herif resmen beyin nöronlarımı yaktı. Koridorda Emine'nin bana doğru koştuğunu gördüm, arkasından paspal adımlarla Kübra geliyordu.
Emine 7 kız kardeşimden biriydi ve grubumuzun hamarat kızıydı. Ayrıca gastronomi bölümü birincisiydi. Giydiği diz üstünün hemen üstünde biten lila rengindeki elbise kendini tam bir prensese benzetmişti. Sabah bunu giymesi için resmen yalvarmıştım. Dirseklerine kadar uzun dalgalı saçları, özellikle güldüğünde belli olan dolgun elmacık kemikleriyle güzel bir kızdı.
Kübra ise açık kahverengi dalgalı küt saçları ve yuvarlak sevimli yüzüyle çok tatlı bir kızdı. Giydiği kahverengi sweat gözlerinin rengini daha da önüne çıkarmıştı. Siyah pantolonu ve botlarıyla kombinini tamamlamıştı.
Nihayet Emine yanıma gelip omuzlarımdan sarstığında kendime geldim. "Esma aşağıda neler gördüm neler... Bir taşlar, bir taşlar Rabbim özene bözene yaratmış. Ayrıca bizim bölüme yeni bir şef geldi. Ah harika 26 yaşındaymış adı Tuğra". Kübra yanımızda masum masum etraftaki yeni gelen insanlara bakıyordu. Netice de bugün üniversitenin ilk günüydü. Benim ise buradaki 4. yılımdı. Evet dördüncü sınıf tıp öğrencisi ve üç yıldır bölüm birincisi Esma Karahanlı.
Emine'nin söylediklerine kahkaha attım ve ikisinin koluna girip ilerlerken "Sen onu boş ver de ben şu Tuğra şefe enişte demeye başlayayım mı?" Kahkahalara devam ederken Emine salak diyerek koluma en okkalısından bir tane geçirdi. Binanın dışına çıktıktan sonra bankta Aleyna ve Sahra oturdukları yerden dışarıdakilere öldürücü bakış atıyorlardı. Üçümüz onların yanlarına geldiğimizde gözleri hemen bize döndü ve bakışları yumuşadı. Ben, Sahra ve Aleyna'nın arasına, Kübra Sahra'nın yanına, Emine de Aleyna'nın yanına oturdu.
Sahra aslında okulu bitirmişti ve buraya alt sınıftaki öğrencilere staj vermek vermek için geliyordu. Kendisi bir buçuk yıldır başarılı bir avukattı ve şuanda da ünlü bir iş adamının davasıyla ilgileniyordu. Boz siyah pantolonu, siyah kazağı ve ipli botuyla konbinini tamamlamıştı.
Aleyna grubumuzun maskülen kızıydı. Yalnız iki farklı kişiliği vardı. Bunlardan biri psikopat olan ikincisi ise bunun tam tersi gayet tatlı, sevecen bir kız olan Aleynaydı. Kesinlikle birbirine zıt olan iki Aleyna'yı da çok seviyorduk. Kızlar arasından en çok onun hikayesi beni etkilemişti. O da psikoloji bölümü birincisiydi ve dışarıdan takındığı soğuk tavırlarıyla dikkat çekiyordu. Üstüne giydiği siyah badinin üzerine siyah beyaz kareli süveter altına giydiği siyah geniş paça pantolon ve siyah ayakkabılarıyla tam kendine yakışır şekilde giyinmişti. At kuyruğu yaptığı saçları omuzlarının beş altı parmak aşağıdaydı. İkiye ayırdığı kahkülleri gözlüklerinin çerçevesiyle savaştaydı. O da kardeşlerimden bir tanesiydi.
İyice banka yerleştiğimizde telefonuma bildirim gelmişti. "Ne olur yine holdingden olmasın" diye mırıldanırken bildirimin Betül'den geldiğini gördüm. Kübra'nın doğum günü için onun olmadığı bir grup açacaktık. Doğum gününe yalnızca 2 hafta kalmıştı ve biz ona belli etmemek için akla karayı seçiyorduk. Betül özelden
-Grubu kur artık! Yoksa... Bilmiyorum ama illa ki bir şeyler yaparım yazmıştı.
- Kaba herif! Kuruyorum tamam.
Emine her zaman ki fesatlığıyla bir şeyler anlatıp güldürürken yine kabağı benim başımda patlatmayı tercih etti. Neymiş efendim ben onun kadar fesatmışım. Kuru iftira! "İşte Esma da flörtleriyle konuşmaktan bizimle diyalog bile kurmuyor. Değil mi Esma?" Grubu kurmakla meşgulken Emine'ye evet anlamında kafamı salladım. Birden "Ooo" sesleri ile karışık kahkaha sesleri duyunca telefondan kafamı kaldırıp her ne kadar boşa olacağını bilsem de toparlamaya çalıştım. "Yani hayır!" bunu diyince daha çok güldüler ve bende istemsizce gülmeye başladım. "Yani bilirisiniz benim öyle işlerim olmaz hem vaktim bile yok." "Yav he he tabi ki yoktur" Kahkahalar yavaş yavaş dinerken Kübra "Ee eniştenin adı ne?" diyince konu değiştirmek için "Betül yazdı çarşıdaki işleri uzayabilirmiş onu haber verdi bana" dedim. Netice de Kübra ya belli etmemeliydik. Kızlarla göz göze geldiğimde hafifçe "evet o konu" anlamında kafamı salladım. Dersim boştu ve bu yüzden holdinge geçecektim. Ceplerimi yoklayıp araba anahtarımı cebimden çıkarınca hepsinin gözü bana döndü. "Holdinge geçicem, dersim boş." Başlarını tamam anlamında salladılar ve ayağa kalktım. Sonra telefonuma bildirim geldi. Bu sefer ki aramaydı. Mekanı emanet ettiğim Muhittin arıyordu. Betül'le beraber açtığımız mekan ile okul ve işler yüzünden pek ilgilenemiyorduk. Muhtemelen eksikler vardı ve onu haber edecekti. "Hadi ben kaçtım" deyip kucağımdaki çantayı koluma taktım. Telefon daha fazla çalmasın diye cevaplamak zorunda kaldım. "Alo patron" "Efendim Muhittin" "Patron uğraman gerekiyor ama işin varsa sorun yok." "Şimdi holdinge uğrayacağım, olmazsa akşam uğrarım." "Tamam parton. Ha bu arada mekana yeni birisi geldi şu işler için" "Minik bir özet geçebilir misin? Gelince detaylı bakarım." "Tabi hemen. Çocuğun adı Jae, Güney Koreli 25-26 yaşlarında buraya okumaya gelmiş sicili temiz" "Anladım. Gelince tekrar göz atarım." dedim ve telefonu kapattım. Arkamdan bana doğru gelen adım sesleri duydum. Kafamı çevirdiğimde İrem'i gördüm. Bana holdingle ilgili dosyalarda yardım edecekti. Onu görünce sırıttım ve koluma girmesini bekledim. "Beni almadan nereye?" dedi ve sırıtarak arabaya doğru ilerledik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirlenmiş Ruhlar
Novela JuvenilGeçmişlerinin kirlettiği çocuk kalan ruhlar... Birden fazla yaşamı benimsemiş olan 8 kız kardeş yalnızca dışarıdan göründükleri kadar güzel üniversite hayatlarını mı yaşıyorlar? Hepsinin hikayesi farklı ama kurdukları cümle aynı: -"Hayattaki tek şan...