Her şey nasıl olmuştu bilmiyordum, asla anlayamıyordum. O gün bir gerçekle tanışmıştım: sevdiklerini kaybetmek. Oyuncaklar kaybolurdu, tokalar, çoraplar kaybolurdu ama sevdiklerim nasıl kaybolabilirdi? Büyüyünce anlamıştım... Ve ben o gün bu hayattaki en sevdiğim kişiden nefret etmiştim, o gün doğduğu için... O gün kendimden nefret etmiştim, o partiyi hazırlamalarını istediğim için...
(02/08/2010)
"Prensesim! Sanırım artık Ege'yi çağırmanın vakti geldi." dedi babası. Küçük kızın cevabı gecikmedi.
"Hayır! Daha pastası bitmedi." dedi küçük kız.
"Pastası bir süre önce bitti kızım. Sadece sen pastasının üstüne büyüyünce seninle evlenmeyi dilemesi için tehdit mesajları bırakıyorsun." diyerek gülmeye başladı annesi. Küçük kız yine herkesi güldürmeyi başarmıştı.
Ege ile tanıştığından beri ona herkesten çok değer veriyordu ve seviyordu. O doğum günlerinde hep onunla evlenmeyi dilerken, Ege hep ondan kurtulmayı dilediğini söylüyordu. Küçük kız, çözümü pastasının üstüne tehdit mesajı yazmakta bulmuştu.
"Of, tamam zaten bitirmiştim." dedi küçük kız.
"Bundan sonrası sende tatlım. Onu nerede bulacağını en iyi sen biliyorsun. Hadi bakalım." dedi Ege'nin annesi. Şimdi sıra ondaydı. Herkesin yardımıyla ona mükemmel bir parti hazırlamışlardı. Kırmızı balonlar, değişik renk ve kokularda mumlar, kırmızı süsler...
Her şey Alisa'nın fikriydi. Ege'nin farklı koku ve renklerde mum sevdiğini biliyordu, bu yüzden kapının girişinden itibaren dolapların üstünde birkaç mum vardı. Annesi bunun fazla abartı olduğunu söylese de onu ikna edememişti. Çünkü küçük kız annesini nasıl kandıracağını çok iyi biliyordu. Geriye kalan her şey kırmızıydı çünkü Ege en çok kırmızı rengi severdi.
Küçük kız kapıya doğru yürürken içerden müzik sesi gelmeye başladı. Artık herşeyin tam anlamıyla hazır olduğunu düşünüyordu. Ama birşey eksikti. Mumları yakmayı unutmuşlardı.
"Bu mumları yakmayı unutmuşsunuz! Hey, size diyorum! Biz gelene kadar yakın mumları." her ne kadar bağırsa da sesini duyuramadı küçük kız. Müziğin sesi öyle yüksekti ki küçük kızın sesinin duyulması imkansızdı.
"Of, her şeyi bana bırakıyorsunuz ama!" diye söylenmeye başladı. Onların yakmayı unutacağını düşündüğü için dolabın üstündeki çakmağı alıp mumları yakmaya çalıştı.
Aslında ateşe yaklaşması kesinlikle yasaktı ama bugün önemli bir gündü bu yüzden ona kızmayacaklarını düşündü. Mumları yaktıktan sonra evden çıkıp yürümeye başladı.Biraz yürüdükten sonra onu görmüştü. Her zamanki gibi yine parkın ilerisinde boş arazide arkadaşlarıyla beraber futbol oynuyordu. Sırf bu yüzden Alisa onun arkadaşlarını çok kıskanıyordu çünkü onun yanındayken onunla konuşmayı istemeyen çocuk arkadaşlarının yanında bambaşka birine dönüşüyordu. "Bir insan neden doğum gününde bile futbol oynar ki?" diye geçirdi içinden. Alisa, doğum günlerinde anne ve babasının ona sürpriz yapacaklarını bildiği için zorla dışarı çıkıyordu. Ama Ege hiç öyle görünmüyordu. Çoğunlukla doğum günlerini sevmiyor ya da Alisa'ya öyle görünmeye çalışıyordu. Eğer ikinci seçenek doğruysa rolünü çok inandırıcı oynuyordu.
Şimdi sahne sırası Alisa'nın idi. Çünkü Ege'ye harika bir oyun oynayacaktı. Onu izlemeyi bırakıp koşmaya başladı.
Yanına ulaştığında, nefes nefese kalmış gibi yaparak "E-Ege , a-acil gelmen gerekiyor!" dedi küçük kız. Ege umursamaz bir tavırla "Ne oldu? Yoksa yine oyuncak bebeğin hasta mı oldu. Eczaneye gidip ilaç mı almam gerekiyor? Acil durum bu mu?" diyerek gülmeye başladı. Geçenlerde onu kandırmak için böyle bir bahane bulmuştu ama düşündüğünün aksine bulduğu bahane sadece onunla dalga geçmesine sebep olmuştu. Bu yüzden Ege onu çoğunlukla dikkate almıyordu. "Hayır! Bu sefer gerçekten acil." durup düşündü. Onu nasıl inandırabilirdi? "Sizin evden alevler çıkıyor!" dedi. Aniden söylediği şeye kendisi bile şaşırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP ÇİÇEK
Teen FictionAlisa İpar Özer , gazetecilikle uğraşan ve yalnız yaşayan bir kızdır. Yakın zamanda yaşanan yangınla ilgili haber yazmak için görevlendirilen Alisa , bu haberi yapmayı istememiştir çünkü bu ev ona geçmişinin en kötü zamanlarından başka hiçbir şey ha...