1.2

1.2K 101 17
                                    

düzyazı

ÇİSEM:

"Hay senin gibi trigonometri sorusunu!" sinirle ofladım, çözülmeyen soru yapmışlardı. Vuslat gibi dil geçmemek için kendimi zor tutuyordum.

Bir insanın nasıl fen dersleri iyi olabilirdi de matematiği kötü olurdu? Türümün tek örneği falandım herhalde.

"Çisem!" İclal'in koşarak yanıma gelmesiyle elimdeki kalemi masaya fırlattım "Tam vaktinde, dedikoduya ihtiyacım vardı zaten. Dö-"

"İrem Zülal'i hırpalamış."

Ne?

Kaşlarım havaya kalkarken hızla yerimden kalktım, "Ne zaman? Niye haberimiz yok amına koyayım?"

İclal bileğimden tutup peşinden sürüklerken "Yeni olmuş herhalde, Nehir bulamamış Zülal'i. Telefonu da dolapta ya. Bakınmak için dolaşırken İrem'in arkadaşlarına anlatışını duymuş. Eksi bire iniyordu en son, sana haber vermemi istedi." diye bir çırpıda anlattı.

Sözü bittiği gibi peşinde sürüklediği kişi olmaktan sıyrılıp elimi kurtararak son hız eksi bire koştum. Siktiğimin okulunda kızın başına gelmeyen tek bir şey kalmamıştı.

Spor salonunun olduğu kata gelince duvara dayanmış şekilde oturan kızılı ve başında onunla ilgilenen Nehir'i görmem uzun sürmedi. Koşarak yanlarına vardığımda Zülal'in kanayan burnuna peçete tuttuğunu ve Nehir'in onun elmacık kemiğine buz tuttuğunu fark ettim.

Dudağı da kanamıştı fakat onunla ilgilenemiyordu sanırım.

"Hassiktir. Nasıl oldu bu?" yanına çöktüğümde Nehir yüzünü bana çevirdi "Zülal'i tehdit-"

"Nehir!" Zülal burnuna tuttuğu peçeteden dolayı boğuk çıkan sesine rağmen sert bir tonda konuşmuştu.

"Anlat sen." dedim Zülal'e ters bir bakış atarak.

Arada kalmış gibi görünse de anlatmasının doğru olacağını düşünüp devam etti "İrem dün Zülal'e yazıp baya baya tehdit etmiş, Zülal de 'bana bir şey yapamaz o' triplerine girip ısrar etmeme rağmen idareye söylemedi. Al işte, böyle olur dinlemezsen." son cümleyi sinirle Zülal'e söylemişti, bir yandan yanağına buz tutmaya devam ediyordu.

Sinirle yumruğumu sıktım "Neden bana söylemedin Zülal? Madem idareye söylemeyeceksin, en azından haber ver de gözüm üstünde olsun değil mi?"

Kaşları çatılırken "Senin yüzünden geldi hepsi başıma, bir de bana mı kızıyorsun? Durduk yere tehdit etmedi beni herhalde, yok Çisem'le noldu anlat, yok düzgün konuş. Bir haftada ayağımı kaydırdın be!" diye çıkıştı.

O kadar haklıydı ki haklılığı altında ezildim. İrem sinir hastasıydı, beni bir nevi takıntı yapsa da daha önceden de insanlara saldırıp raporuyla yırttığı olmuştu. Ama Zülal'in benden önce hiç gözüne takılmadığını da biliyordum.

"Zülal." dedi Nehir uyarırcasına.

"Haklı." dedim sakince ve uzanıp Zülal'i dizlerinin altından ve sırtından destekleyerek kaldırdım.

"Napıyorsun be! Bir de düşürüp felç bırak istersen." hâlâ bana çıkışabiliyor olması iyiye işaret diye düşünüp yorum yapmadım.

"Bileğinin şeklinden burkulduğu belli oluyor, uzatma işte cezasını ben çekerim."

Nehir elindeki buz kalıbıyla kenarda durup ne yapacağını kestirmeye çalışıyordu, "Sen çık sınıfına, hoca sorarsa anlatırsın olanları. Revire götüreceğim ben, ilkyardım çantasından pansuman falan yaparım bir şey olmaz. Kontrole gider sonra."

Başını sallayıp son bir kez Zülal'e baktıktan sonra "Zorluk çıkarma kıza." diyip yanımızdan ayrıldı, ilk defa üstüme alınmamam gerektiğini hissetmiştim.

Merdivenleri dikkatlice çıkarken Zülal asla ağzını açmıyordu, herhalde canının acısı bana olan nefretini geçmişti.

Revir odasına girdiğimizde onu tek kişilik sedyeye oturttum ve her zaman boş olan revir masasının çekmecesinden ilkyardım çantasını çıkardım. Revir odası olup revirin olmaması nasıl bir kafaydı bilmiyorum ama neyse ki ilkyardım bilgim vardı.

Yanına geri dönmeden önce elimi köşedeki muslukta yıkayıp kuruladım ve çantadan ihtiyacım olanları çıkardım.

Burnuna tuttuğu peçeteyi çektiğimde kanamanın durmuş olduğunu görmek beni sevindirdi, büyük bir sıkıntı yoktu demek ki. Kontrol etmek için burnunun üst kısmına dokunarak zedelenme var mı diye baktım.

"Nefes alırken zorlanıyor musun?"

"Hayır." dedi kısık sesle.

"Göz kenarlarında ağrı var mı?"

"Yok."

Muhtemelen kırık ya da zedelenmiş değildi ama yine de morarması durumunda doktora gitmesi gerekecekti.

Buzdolabından çıkardığım buzu eline koyup "Yanağına tut, ben dudağındakine bir bakayım." diye mırıldandım.

Dediklerimi yaparken gözleri yüzümde dolaşıp duruyordu "Tedavi edip bir posta da ben dövmeyeceğim Zülal, merak etme." dedim gözlerimi devirerek.

"Dövmek denmez ona tamam mı- Ah!" bağırırken gerilen dudağı acımış olmalıydı.

"Sakin duramaz mısın biraz, iyileştikten sonra ne kadar istersen söversin." pamuğa batikon döktükten sonra yüzüne yaklaşıp dudağındaki yaraya dokundurttum.

Boştaki eliyle koluma vurup "Ah! Acıdı." diye bağırdı.

Bir kere de ben dövsem ne olurdu?

"Ne tatlı canlıymışsın be, yardım etmeye çalıştığıma pişman ediyorsun beni." öfkeyle yüzüne bakıyordum, ama yara bere içinde canının acıdığı belli olan Zülal'e karşı pek öfkelenebildiğim de söylenemezdi.

"Daha bileğine bakacağım, zorlaştırma işimi. Hem burdan çıkınca İrem'i döveceğim, yorulmak istemiyorum enerjimi ona saklayacağım." tekrar dudağındaki yaraya döndüğümde konuşmaya başladı "İrem'i dövmene gerek yok, ayrıca başına bela alırsın. Senin raporun da yoktur, her ne kadar sinir hastası olduğunu düşünsem de. Disipline falan gidersin şimdi, uğraşma hiç."

Geriye çekilip ciddi mi diye yüzüne baktım bir süre "Benim yüzümden başına geldiğini söylemiyor muydun? Cezamı almış olurum. Hem bir bakmışsın ikinci kınamam olacağı için uzaklaştırma almışım veya okuldan gitmişim. Rahat bir nefes alırdın sen de."

Gözlerini kaçırdı "Abartma. O kadar da kötü biri değilim."

"Bilemiyorum, bir haftadır götümü yırtmama rağmen affetmediğine göre..." küçük yara bandını dikkatlice dudağına yapıştırdım. "Nefret etmeni anlayabiliyorum Zülal, vicdan yapmana gerek yok."

"Nefret değil." dedi bir anda. Bileğine bakmak için paçasını sıyıracağım elim duraksadı.

"Basbayağı nefret bu da, kötü biri yapmaz seni. Başına gelmeyen kalmadı, haklısın yani." son derece ciddiydim üstelik, sessiz sakin diye bulaştığım kızın hayatı tam tersine dönmüştü.

"Senden nefret etmiyorum Çisem, sinirlerimi bozuyorsun o kadar." gözlerini gözlerimden çekmeden konuşmuştu. Belki de inanmaya ihtiyacım olduğundandı bilmiyorum ama inanmayı seçtim.

Sessiz kalıp burkulan bileğine gazlı bez yardımıyla buz kalıbını sabitledim, kıpırdatmadan böyle tutması gerekiyordu.

"Ailene haber vermelerini söylerim, sen yine bir kontrole gitsen iyi olur. Burada bekleyebilir misin öğretmen gelene kadar?"

Duvara sırtını yaslamış oturduğu yerden başını salladı sakince.

Çıkacağım sırada kafamı çevirip konuştum "Özür dilerim tekrardan. Her şey için."

Bir şey demesine izin vermeden arkamdan kapıyı kapatıp odadan ayrıldım.

***
laylililayloooom laylaylilaaylom

fake acc | gxg textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin