-24.BÖLÜM-

271 24 7
                                    

Pelin'i köşeyi tam döndürecekken beyaz ışık gözlerimi aldı ve "HAYIIIIIIRRR!!!" diye bağırdım... Nefes nefese bir şekilde yataktan fırladım. Güneş ışıkları pencerenin altından süzülüyordu. Derin nefesler eşliğinde gözlerimi ovuşturdum. Bu rüya mıydı? Gerçek gibi gelmişti. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. Çığlıklar, doktorlar, düz bir çizgi.... Gözlerimi etrafta gezdirdim. Pelin'in odasındaydım. Tanıdık oda hem iyi gelmişti hem de içimdeki sızıyı biraz daha arttırmıştı. Herkes buradaydı ve bana öcü görmüş gibi bakıyorlardı. Pelin'in yanında kim vardı? Yoksa... Ayağa fırlayıp "Pelin nerede?" diye bağırdım. Irmak düz bir şekilde "Hastanede." deyince sinirlerime hakim olamadım.

"Onu yalnız mı bıraktınız? En son, en son...." devam edemedim.

"O en son u-" Elif Irmak'ın lafını kesip bana bakıp "Git kendin gör." dedi. Sesi çok karamsar çıkmıştı. "Kötü bir şey mi oldu?" Sesim titremenin amına koymuştu. "Senin öğrenmen daha iyi." diyerek bana arabanın anahtarını attı Elif. "Ve bugün yeni hastaneye nakledildi. xxxxx Hastanesi'nde." Kafamı sallayıp evden uçarcasına çıktım. Pelin'e bir şey olsa bu kadar rahat davranmazlardı. Ya da artık her şey bitmişti. Lanet olsun! Arabaya bindiğim gibi verdikleri adrese gittim.

Acilin önüne geldiğimde arabayı kilitleyip hızla hastaneye girdim. Veznedeki kadına "Pelin Karaca!" diye sordum. Kadın ses tonumdan korkmuş olacak ki hemen söyledi. "3. Kat 258 num-" bitirmesine izin vermeden merdivenlere koştum. Yoğun bakım ünitesinde olması gerekmiyor muydu? Neden odadaydı? Odanın önüne gelinceye kadar koştum. Hiç beklemeden kapıyı açtım. İçeri girdiğimde yatakta yatan Pelin dışında kimse yoktu. Kapıyı arkamdan çarpıp yanına gittim. Yatağın kenarına oturup yüzünü sevmeye başladım. Uzun zamandır ona dokunmuyordum. Yaklaşıp hasret kaldığım dudaklarında dudaklarımı gezdirdim. Kapının çarpma sesiyle yerimde doğruldum. Arkamı döndüğümde Mert abinin uykulu gözleriye karşılaştım. "Ne işin var burada?" diye sordu. "Pelin'i görmeye geldim."dedim.

"Senin evde kalıp dinlenmen lazımdı."

"Bana mı diyorsun? Hiç aynaya bakmadın mı?" dedim alaycı tavırla. Derin bir nefes aldı.

"Koray 2 gündür hiç uyanmadan uyuduğunu biliyor musun?" İki gün? "Pelin'in kalbi durduktan sonra sen bilincini kaybettin. Pelin'i senden sonra ameliyata aldılar. Ve sende o zamandan beri uyuyordun."

"Nasıl? Ne demek bu? Neden Pelin yoğun bakımda değil? Ne-" Pelin'e kısa bir bakış atıp arkasını döndü.

"Sonra Koray..." diyerek odadan çıktı. Bir sürü sorum vardı. Siktir kimse bir şey söylemesin. Bir süre arkasından baktıktan sonra önüme döndüm. Pelin'in yüzene güneş ışığı vuruyordu ve şuan peri masallarındaki kızlardan farksızdı. Saçlarını okşadım.

"Sen benim masalımsın güzelim. Uyuyan güzel masalını çok mu seviyorsun? Orada nasıl oluyordu? Prens gelip prensesin dudaklarından öpüyordu ve prenses tüm güzelliğiyle uyanıyordu. Peki sen neden uyan mıyorsun güzellik? Neden?" Yatakta sırtımı Pelin'e dönüp dirseklerimi dizlerime koydum. Başımı ellerimin arasına alarak gözlerimi kapattım. Uyansın. Sadece sesi bile yeter.

"Belki de bu masalın prensi sen değilsindir." Çatallaşmış, eski neşesini kaybetmiş, beni benden alan bu sesi duyunca kalbim burkuldu. Yanlış duydum. Halüsinasyon olmalıydı. Ya halüsinasyonsa. Korkak bir şekilde arkamı döndüm. Pelin gözleri açık, yorgun bir şekilde bana bakıyordu. Uyanmıştı. UYANMIŞTI.

"Sen-"

"İyi-yim Koray." dedi. Göz yaşlarım bağımsız bir şekilde akarken dudaklarımı dudaklarına bastırdım. İyiydi, yaşıyordu, uyanmıştı. Nazik ama bir o kadar da uzun öpücükten sonra ondan ayrıldım. "S-sen gerçeksin. Buradasın." Bir şey demedi. Sadece göz yaşlarını akıttı. Yere inip dizlerimin üstüne çöktüm. İki elimle elini kavradım. "İşte buda hikayenin sonu. Prenses uyanır ve prensle sonsuza kadar mutlu yaşarlar." Dümdüz bana bakıyordu. Elini elimden çekince gülümsemem soldu.

Bay Kendini Çok BeğenmişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin