8 Eylül

121 10 82
                                    

Merhabaa. Bu fic hayatimda yazdığım en iyi fic falan yani. okuyun bence.

Bu fic bi defterimde yaziyodu aslında ama bilmiyom yayinlamak istedim insallah okunur. (okunmucak)

okuyun hadii.


-

-

Kafamda binlerce düşünce gözümden akan iki yaş ile yine gittim oraya. Belki bu sefer aklına gelirim de gelir diye. Yine gelmedi. Öfkeyle telefondan rehbere girip aradım.
"Yine neredesin Yoongi? Sevgilim, seni çok özledim." dedim ve hıçkırıklara boğuldum. Öfkelenemiyordum bile ona.

"Jungkook? Efendim?" dedi. Hıçkırıklarımı kestim ve bir şey demeden onu dinledim. "Peki. Cevap yok. Bak bebişim. Yani Jeongguk pardon" Tahammülum kalmamıştı artık yine bahane üretecekti. "Yoongi." dedim. "Eğer gerçekten artık bana karşı hiçbir şey hissetmiyorsan, yalvarırım söyle. Ben umuttan yoruldum Yoongi. Beni aldattıysan söyle artık. Çok belli ediyorsun"

Bir süre sessiz kaldı. Sonra tekrar konuşmaya başladı. "Aslında Jeongguk, seni gercekten seviyorum ama seni hiçbir zaman arkadaştan öte görmedim."
"Neden o zaman? Neden Yoongi? Neden benimle sevgili oldun? Neden duygularımla oynadın?"
"Çünkü hak ediyorsun! Sen gerçekten.. Çok yalnızsın Jeongguk. Ben cidden seni o halde görünce ne yapacağımı... Ahh.. Cidden. Çok öz.."
Lafını bölüp "Bana acıdığın için mi benimle sevgili oldun?" dedim ve konuşamadım daha. Gözyaşlarımı tutamadım. Aramayı kapattım. Ayaklarım tutmuyordu. Yavaş yavaş uzandım çimlere. Tek dayanağım da gitmişti artık. Bu sefer gerçekten yalnızdım.

***

Uyandım. Yine aynı yerdeydim. Yumruğumla gözlerimi ovaladım. Çapaklı gözlerim benim ağlayarak uyuyup kaldığımı kanıtlar gibiydi.

Biraz diklendim ve etrafa bakındım. Önümde bir deniz, arkamda da bi r ağaç vardı. Sırtımı ağaca dayadım.

Saate bakmak istedim çünkü hava kararmıştı ve etrafta kimse yoktu. Telefonumun ekranını açıp saate baktım. 23.23.. Bayağı olmuştu.

Birden arkamdan ayak sesleri ardından bir beyefendi sesi duydum. "Sence de burada bulunan için saat yeterince geç değil mi?" dedi, garip görünümlü benim yaşlarımdaki adam.

Cevap vermedim. Yanıma oturdu. İç çekti. "Sence de bazı insanlar çok garip ve acımasız değiller mi?" dedi. Başımı salladım sadece. Devam etti "İnsanları günlerce bekleterek, özleterek çok acımasız oluyorlar." dedi. "Yanlış anlama! Bir ahbabım ya da bir sevgilim yok. Daha önce de olmadı zaten. Ama doğru kişiyi her zaman burada beklerim. Tam 23.23'te. Sıkılmamayayım diye kitap da okurum." dedi, elindeki kitabı bana göstererek. Kaşlarımı çattım. Bende Uğultulu Tepeler'okuyordum. "Hey. Baksana. Bunu bende okuyorum." dedim. Şaşırmış bir şekilde "Gerçekten mi? Hangi sayfada kaldın?" diye sordu. Duraksadım ve hatırlamaya çalıştım. Hatırlayınca heyecanla "149! Sanırım 149'da kaldım." dedim. "Tüh be! Ben 280'deyim." dedi.

Bir kaç dakika sessiz oturduk. Ardından sessizliği bozdu. "Bu kitabı okuma nedeniniz var mı?" dedi, bir süre sustuğu için kısık çıkan sesiyle. "Evet. Beni hiçbir zaman gerçekten sevmeyen biri adına okuyordum. Ama artık bir nedenim yok." dedim, karşımdaki temiz denizi izlemeye devam ederken. Yüzüme baktığını hissettim. Ben de ona bakarsam göz göze geleceğimiz için ben ona bakmadım. Bir süre seyretti beni -bunları göz ucuyla bakarak gördüm- ardından kitabına döndü.

Birkaç dakika geçti ve ben sorumu sordum. "Adın ne?"
"Kim Taehyung. Senin?"
"Jeon Jeongguk. Jungkook da derler." dedim, hemen sonra hata yaptığımı fark edip, düzelttim. "Yani aslında sadece o derdi Jungkook diye." dedim. "Ben Jeongguk'u kullanayım o zaman." dedi ve gülümsedi. Karşılık vererek ben de ona gülümsedim.

Bir iki saniyelik sessizlikten sonra Tae sordu "Sen... Yıldızları sever misin?"
"Tabii ki." dedim "Bence çok acayip ve güzeller."
"Evet! Kesinlikle! Bence de" dedi haykırarak. Sırıttım. Neden bu kadar heyecanlanmıştı ki?

Tekrar ona baktığımda kitabını çantasına koyuyordu. "Gidiyor musun?" dedim biraz üzülerekten. "Evet. Zaten epey geç oldu. Bence sende gitmelisin" dedi.
"Olur seninle geleyim."
"Aynı yoldan mı gidiyoruz?"
"Fark etmez. Evimin yolu heryerden çıkıyor"
"Peki, gidelim." dedi.

En azından bugün yalnız olmadığım için mutluydum. Umarım diğer günler de yalnız geçmezdi.

"Evim burası" dedi durarak. Bende durup apartmana göz ucuyla baktım. "Hoşçakal, Taehyung." dedim. Yapmacık bir sinirle "Ne demek bu?" dedi. Anlamayarak "Hoşçakal? Görüşürüz diyemezdim değil mi?" dedim. "Hayır. Neden olmasın? 23.23'te orada olursan görüşebiliriz" dedi, yüzünde kocaman büyük bir gülümsemeyle. Ardından apartman girdi. Arkasından sırıttım. "Ne tuhaf çocuk!" diye geçiştirdim.

-

-

merabaaaaa tekrar. 653 kelime yazmisim masallah.

bu arada baaayaagi nadir texting olur o da minik yerler yani cok onemli degil. o yuzden direkt duz yazi diyebiliriz. sikilmazsiniz insallah

tamamen defterimden gecirdim. Sadece minnak yerleri anlam karisikligi olmasin diye degistirdim.

begenmissinizdir insalah. ben gidiyom. 🐢






Yıldızlar Kadar | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin