Bir yanım vazgeçmemi istese de, bu işin peşini bırakacak göz bende yoktu.
❦︎
(kitabı dreamcatcher'ın instrumental muzıklerıyle yazıyorum sız de onlarla okuyabılırsınızz)
❦︎
Aradan geçen 3 gün boyunca kitap kaldırdığım gibi durmuştu ve herhangi bir paranormal (?) olay yaşamamıştım. Ancak bu yaşamayacağım anlamına gelmezdi. Ne de olsa o gün o sesi kulağımın dibinde hissetmiştim ve gerçek korkunun nasıl bir şey olduğunu anlamıştım.
3 gün boyunca kitaba dokunmasam da aklım hep ondaydı. Sinir bozucu bir şekilde aklımı karıştırıp duran sikik kitap; danslarımı bile karıştırmama yetmişti ki, ben dans ederken dünyayla bağımı kesen, sadece dansa odaklanan tiplerdendim. Sanki dans beni farklı bir evrene götürür, bitirdiğimde ise dünyadaki gerçekliğime geri döndürürdü.
Üstüne üstlük hâlâ olayı tam olarak sindirmiş değildim. Bu tür "paranormal" diye adlandırdıkları olaylara bu kadar karşıyken, yaşadığım olay beni, kendi kendimi sorgulamaya itiyordu sanki. Bilinmezlik, içimdeki merak duygusunu var gücüyle kampçılıyordu.
Olaydan kimseye bahsetmemiştim. Bunun saçma olduğunu biliyordum ancak içimdeki ses bu olayı kendime saklamam gerektiği kanısındaydı. Ve ben içimdeki sese daima güvenirdim. Şu yaşıma kadar beni asla yanıltmamıştı.
Umarım da yanıltmazdı.
Ama aynı zamanda bunu yakın arkadaşlarımdan saklamak da kötü hissetmeme sebep oluyordu. Senelerdir birbirimizden hiçbir şey saklamamıştık neticede. Ama şuanlık doğru olanın bu olduğunu düşünmek istiyordum. Olayı çözdüğümde zaten onlarla paylaşacaktım.
"Bunun cevabı nasıl A oluyor, delireceğim..." bıkkın bir tonda kendi kendine mırıldanmıştı Hyunjin.
Geçen geldiğimiz kütüphanede oturmuş önümüzdeki sınavlara çalışmaya 'çalışıyorduk'. Buna ne kadar çalışmak derseniz tabii.
Çünkü benim aklım tamamıyla evdeki kitapdaydı.
Diğerleri harıl harıl çalışırken benim aklımı 'sikik' bir kitap oyalıyordu.
Kendime kızgındım. Bu aptalcaydı. Saçma sapan bir olay yüzünden şuan kendimden ödün veriyor, aklımı oyalıyordum.
Derin bir nefesle, Feix'in babasının kütüphane kafesinden ısmarladığı karton bardaktaki sert kahveden içtim.
"Ver bi' de ben bakayım." Hyunjin'den aldığım tarih kitabında da peşimi bırakmayacağını anladığım isim gözüme ilişti. Burada bile karşıma çıkıyordu.
Sıkıntıyla nefes verip soruyu okudum. Cevap o değildi, hakkında bir bilgi de yazmıyordu ancak ismini bile görmek bütün dikkatimi dağtıyor, evdeki kitabı tekrar açma ve karıştırma isteğimi körüklüyordu.
Ama bunu yapmaya hâlâ tam hazır değildim. Her ne kadar olayı saçmalığa veya halisinasyona yorsam da içimde hala bunun gerçek olduğunu ve uzak durmam gerektiğine dair hisler vardı.
Aklımı bunlar oyalarken; sorudaki isime takılı kalmış gözlerimi, Hyunjin' in ismimi seslenmesiyle oradan çektim.
"Hyung? İyi misin?" gözlerimin önünde beni gerçeğe döndürmek istercesine eşini şıklatıyordu.
Gözlerini sıkıce kırptım. "Evet, evet. Yorgunum biraz sadece."
Yalandı.
Ve ben bu histen nefret ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tourner dans le vide' minsung
Science Fiction''Bazı hisler vardır, tüm mantığını karartan, peki aşık olan kadar kuvvetli midir ihanete uğramış olan? Öyleyse şimdi soruyorum sana; geçmişe gidip değiştirebilseydin herşeyi, aşkı hiçe sayıp kurtarır mıydın herkesi?'' MINSUNG