épisode 2' entends moi

20 3 81
                                    

Şarkı önerisi:

My Toys - Dreamcatcher
Chase Me - Dreamcatcher

❦︎

Şuan tek merak ettiğim şey beni ikileme düşüren baş belası güzellikteki kitapdı.

❦︎

Kitabı çalışma masamın üzerine koydum ve dikkatlice incelemeye başladım.

Açık kahverengi dış derisi, sert kapağını çevrelemişti. Çok hoş ve asil bir görünümü vardı. Pürüzlü kapakta elimi gezdirdim. Parmaklarımla kazılı isimine ve sembollerine dokundum.

En altındaki sembolü parmak ucumla takip ettim. En solundan başlayıp sağa doğru ilerleyen kısa çizgi, birden yükseliyor ve tekrar sağa doğru kısa bir çizgiyle son buluyordu. Sağ tarafında da aynısı ters bir biçimde vardı ve iki çizginin arasında hafif bir boşluk bırakılmıştı.

Çizgi desenlerinin arasındaki boşluğun üstüne kazınan bir tür çiçeğe benzeyen desenin çaprazından kılıç geçmiş ve kılıcın ucundan damlayan sıvının sembolü ön kapağa özenlice işlenmişti. Bu sembollerin âlelade çizimler olmadığı oldukça açıktı. Bir şey anlatmaya çalıştığı kesindi.

Çiçek.

Kılıç.

Kan.

Bir anlamları elbette ki vardı. Ve bu anlarını bulmak bana düşmüştü.

Şimdi ise en gerildiğim kısma gelmiştim. İçini açma zamanıydı.

Heyecanla yeşil taşı elimle dokunduğum an içimi bir elektrik kapladı ve içim buz kesti. Sanki bir güç beni kitapdan uzak tutmaya çalışıyordu.

Felix'in dedikleri doğru olabilir miydi?

Gözlerimi sıkıcı kapadım. İyice paranoyaklaşıyordum. Hissettiğim şey de psikolojikti. Derin nefes alıp boyutu başparmağımın ucu kadar olan taşı tekrar tutup, kitabın ön yüzüne takılı çıt-çıtını çıkarttım.

Çıt-çıtın bir ucu yeşil taşta, diğer ucu da kitabın ön yüzündeydi. Taşı tutan kauçuğu arkaya doğru ittim. Ön yüzdeki çıt-çıtın demirimsi parçası küflenmiş gibiydi. Son kez elimi kitabın üstündeki işlemelerde gezdirip rastgele bir sayfa açtım.

Kitabın uzun süreden beri açılmadığı yaprakların tozundan ve yıpranmışlığından anlaşılıyordu. Sararmış yapraklarda yazan Fransızca yazılara göz gezdirdim. Bir kaç sayfayı çevirip rastgele kitaba göz atıyordum. Ardından tüm kitabın yavaşça tüm sayfalarını karıştırdım. Yazıların mürekkeple yazıldığı belliydi. Yazan kişinin yazıları; bazı kısımlarda çok düzgün, bazı yerderde ise çok aceleci yazılmıştı. Ama genel olarak yazıların güzel olduğu söylenebilirdi. Kitap kabaca italik, hoş bir yazı şekline sahipti.

Yazılanları anlamıyordum ama başlıkta kralların isimlerini yazıp onların hakkında bir şeylerin açıkladığını kavramıştım. Çeviri kullanmam gerekiyordu ancak internetteki çevirinin bu eski el yazılarını algılayacağını sanmıyordum.

Ardından hemen bana söylenen ismi hatırlamaya çalıştım. İçinde Lee olduğunu anımsıyordum. Benimkiyle aynı olmasından dolayı aklımda kalmıştı. Hemen sayfaların üstünde koyu şekilde yazılmış isimleri taradım. Lee'yi görünce duraksadım.

'Louis Lee Kentoo Yamaziki'

Bunların Fransızca isim olduklarından emin miydik? Kulağa sanki daha çok, kendi dilimde geliyordu.

Çok tanıdıktı.

Ardından okumaya başladım. Anlamadan rastgele okuduğum cümlelerde gözlerim bir şeyler arıyor gibiydi ama ne aradığını ben bile bilmiyordum. Gözlerim kontrolüm dışında yazıları hızlı hızlı tarıyor, bulmak istediği şeyi arıyordu. Hızlıca iki sayfayı okudum. Sadece bir kaç kelime anlamıştım. Ancak içimde bir şeyleri bulmak isteyen arzu tutuşmuştu bir kere ve bu kontrol edilemezdi. Ardından hızlıca sayfayı çevirdim.

tourner dans le vide' minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin