İnsan sevdiğine kıyabilir mi?

1K 37 14
                                    

Jeongguk
.
.
.

Aldatmak...  Aldatmak bu kadar kolay mıydı yada insanlar bu kadar bencil? Bence her ikiside... İnsanlar çok bencildi. Sadece kendilerini düşünen, asla karşısındakinin ne düşündüğünü, ne hissettiğini umursamayan. Ben mi çok önyargılıyım? Sonuçta herkes öyle değil. Çok iyi insanlar da var ama neden kırdı ki beni? Sevmedi mi? Çok güzel bakıyordu ama... Ben mi yanlış anladım?

Düşündükçe delirecek gibi oluyorum. Onu başkasıyla görmek... Çok kırgınım, çok üzgünüm. O hiç üzgün durmuyordu ama. Bizim evimizde, bizim odamızda, bizim yatağımızda...


Aldatmak kandırmaktır, sevdiğini kandırmak. Saygısızlıktır, kendine yaptığın bir saygısızlık... Seviyordum yalan yok ama onu orada o adamla görmek... Garipti. Kendimi iğrenç hissettim. Aptal ve kullanılmış. Beni kullandı, sevgimi, aşkımı. Aşk mıydı bizimkisi? Benimki kesinlikle aşktı ama onunkisi değil.

O manzarayla karşılaştığımda göz yaşlarıma hakim olamadım. Ağladım, onunla göz göze gelene kadar ağladım. Göz göze geldiğimde kaçıp gittim zaten. Kendimden kaçtım, ondan kaçtım. Oysa orada o adamı ve onu bir güzel benzetebilirdim. Kıyamadım... İnsan sevdiğine kıyabilir mi? Kıyamaz ki...
.
.
.
.
.
                                                             

'Siktir Jimin! Nereden biliyorsun?" dedim kaşlarım  çatık bir şekilde. "Jeongguk, İnstagram'a hikaye atmış.  Tabii sen takipten çıktığın için bilmiyorsun.Kız hamile kalmış bu yüzden evlenecekler." dedi Jimin.

"Sikeyim seni Mark! Kim bilir ne kadar zamandır aldatıyordu da kız hamile kaldı."  Ellerimi yüzüme kapatıp sıkıntılı bir nefes verdim. Uzun zamandır beni aldatıyordu ama bu süreçte sevgisini hep hissettim. Sahte sevgisini... Kesinlikle sahteydi, elimi tutuyordu, sarılıyordu, öpüyordu ama aldatıyordu. "Ne zamanmış düğünleri?" dedim Jimin'in gözlerinin içine bakarak.

Arkadaşım çok güzeldi. Öyle güzeldi ki kızlara taş çıkaracak cinsten, erkeklere yönelimini sorgulatacak cinsten... "Ne yapacaksın Jeongguk? Boşver şu iğrenç adamı artık." Jimin ciddi şekilde bana söyleyince ona hak verdim ama son kez görmek istiyordum. Yaşanmışlıklar vardı... Bence son kez görmeye hakkım vardı değil mi? O düğüne gidecektim. Beni tercih ettiği kızı görecektim. Göremedim çünkü o gün. Bakamadım yüzüne, iğrendim,  sevdiğim adamı görmek bile midemi bulandırırken ona bakarsam kusardım.

"O düğüne gideceğim Jimin. Son kez görmek istiyorum onu. İnstagramdan takip edip bana bilgi verebilir misin?" Jimin derin bir nefes alıp başını yere eğdi, düşünüyordu. Ona bakmaya devam ettiğimde başını kaldırıp bana baktı. "Hadi ama şöyle bakma çünkü kanarım Jeongguk." dedi. Büyük bir kahkaha patlattığımda arkadaşımın bakışlarıma asla karşı koyamadığını bir kez daha anladım.

"Of tamam Jeongguk, lanet olsun tamam." deyip yakındığında hızlıca ona yaklaşıp sarıldım ve yanağına öpücük kondurdum. "Teşekkür ederim Jimin'im." dediğimde gülümseyip saçlarımı karıştırdı. Jiminle çocukluk arkadaşıydık. 10 sene olmuş olabilir. Şuan 21 yaşındayız. Üniversite 3. sınıf öğrencisiyiz ve hâlâ birliktayiz. Tanrı yollarımızı asla ayırmıyor. Tabii ikimizde bundan şikayetçi değiliz.

Jiminle ayrılmamız üzerinden 4 saat geçmişti. Çok uykum vardı ve hemen uyumak istiyordum. Yatağa yatıp dümdüz uzandım. Asla bu şekilde olmak istemiyordum çünkü yalnız ve geceleri hemen düşünceye dalıyor, kafayı yiyordum. Düğün gününü düşündüm. Bencil değilim, diğer insanların aksine yada öyleyim bilmiyorum. Umarım mutlu olur, ben hiç mutlu değilim. Aşacağım ama buna da alışacağım. Bu döngü hep böyledir. Daha ne kadar kötüleşebilir dersin, daha kötüsü olur ve artık sana normal gelmeye başlar ama bu kesinlikle normal değil. Aldatmaya alışılmaz, ihanetin affı olmaz. Her ne kadar insanları kolay affeden biri olsam da ihaneti affedersem kendime olan saygımı da yitiririm. Hoş böyle bir şeyi istememişti de zaten.  Beni hiç aramadı o günden sonra, peşimden bile gelmedi...

.    .    .    .     .      .     .

"Jeongguk!" Jimin bağırarak yanıma doğru koşarken bir şey olduğunu sanıp hızlıca ayağı kalktım. "Jimin ne oldu? İyi misin?" Jimin  ellerini dizlerine koymuş nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu. "Evleniyorlar Jeongguk. Hemde 2 güne."

Kötü hissettim o an. Sanki boğazıma bir yumru oturdu. Nefes alamadım, yutkunamadım. "Jeongguk, iyi misin?" Jimin'in sesini duyup bakışımı ona çevirince bir süre sadece bakmış daha sonra başımı sallamıştım sadece. Durumumu farketmiş kolumdan tutup beni kalktığım sandalyeye oturtmuştu. "O düğüne gitmek zorunda değilsin. Yoluna bakabilirsin, kendine yeni bir sayfa aç Jeongguk." Önüme çökmüş elimi dizime koymuş alttan bana bakıyordu. "Gideceğim ve sonra artık ben eski ben olmayacağım."

(...)

"Jimin nerede demiştin?" dedim telefonda konuştuğum arkadaşıma. "Jeongguk kaç kere söyleyeceğim. Üniversitenin ilerisindeki düğün salonunda." Düğün salonu kafamda canlandı o an. "Ah, doğru unutmuşum. Tamam gidiyorum ben, sonra görüşürüz." dedim. "Jeongguk kötü hissedersen bana yaz olur mu? Hemen gelirim." Küçük bir tebessümdü dudağımda ki... Burukça bir tebessüm ama. "Tamam Jimin'im her zaman yanımda olduğun için teşekkür ederim. Seni seviyorum." Ah, hadi ama... Bugün fazla mı duygusalım? "Bende seni seviyorum Jeongguk'um." telefonun kapanma sesi kulağıma geldiğinde telefonu kulağımdan uzaklaştırıp cebime attım.

Düğün salonuyla bakışıyordum. Geri mi dönsem acaba? Onu görünce nasıl hissedeceğim? Muhtemelen kötü hissederim, kalbim sıkışır belki. Düşünme Jeongguk, sadece yürü.  Salona girdiğimde kalabalık olduğunu gördüm. Şuan biz evleniyor olabilirdik aptal Mark!

Arka taraflarda bir yere geçip oturduğumda muhtemelen onların görüş açısı dışında olurdum ama ben onları rahatlıkla görebilirdim. Etrafımı incelemeye başladım. Özenli giyinen insanlar, etrafta koşuşturan çocuklar, özenli masalar... Görüntü güzeldi. Masayı incelerken duyduğum alkış sesiyle o tarafa baktığımda geldiklerini gördüm. O an hissettiğim tek şey mide bulantısıydı. Üzüntü değil, acı değil, hüzün değil. Böyle olmaması gerekiyordu. Üzüleceğimi düşünüyordum, neden üzülmedim o zaman? Aştım mı yoksa onu? Bu imkansız. Sevdiğin kişiyi bu kadar çabuk aşamazsın çok severken hemde. O zaman bu kusma isteğim neden? Neden sadece kusmak istiyorum?

Onlara daha fazla bakmak istemediğimden başımı başka yöne çevirdiğimde gözüme takılan biri... Sikeyim! Bu nasıl biri böyle? Tanrı özenerek, her an zarar gelebilecek değerli bir parçaymış gibi işlemiş adeta. Kalbimin hızlandığını hissettim sanki her hücrem onu çağırıyormuş gibi.

Üzgün gözüküyor. Kalabalık ortamları sevmiyor mu acaba? Yanına gitmeli miyim? Rahatsız olur mu? Tanrım, neden düşünüyorum? Sadece yapsana aptal Jeongguk.

Kendime iyice kızdıktan sonra ayağa kalkıp yanına adımladım.

Herkese selâm!
Bir şeye başlıyorum. Amacım sadece aklıma gelen bir kurguyu yazıya döküp sizinle paylaşmak. Zaten ilk ficim. Umarım beğenirsiniz. Bu ficte çokça ağlayıp çokça güleceğiz arkadaşlar! 

 Bu ficte çokça ağlayıp çokça güleceğiz arkadaşlar! 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Suddenly ||taekook||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin