Chapter 1

4.8K 41 11
                                    


Zilin sesini duymamla birlikte bütün eşyalarımı toplayıp sınıfın kapısından çıkmam bir oldu. Eleanor hemen arkamdan bana yetişmek için koşturuyordu.
Kendisi benim en yakın arkadaşımdı. Yaklaşık 10 yaşımızdan beridir yani 7 yıldır arkadaştık. Birbirimizden hiç gizlimiz saklımız olmazdı.

Olabildiğince hızlı hareket etmeye çalışıyordum çünkü her gün okul çıkışında tenis antrenmanım oluyordu. Tenis oynamaya 9 yaşımdayken başlamıştım ve şuan ülke çapındaki yarışmalarda okulumu ve kulübümü temsil edebilecek seviyede oynuyorum.

Otobüs durağına son hızla koşarken Eleanor ile yollarımızın ayrıldığı noktada bana:
─Yarını sakın unutma, diye bağırdı. Ben de ona:
─Tamamdır! Yarın görüşürüz Elly, diye bağırıp öpücük attım. Otobüs durağı yolunda hızla ilerlerken yanımdan geçen bir arabanın korna sesiyle tempomu düşürdüm.
─ Hey Dennise nereye koşuyorsun böyle telaşla?

Bu kimya öğretmenimiz Bay Tyler Johnson'dı. Yaklaşık 187-88 boylarında, 26 yaşındaydı. Okuldaki kızların çoğunun favori öğretmeniydi, ona bayılıyorlardı, hatta Eleanor'u bile bir keresinde ona aşık olmuşcasına bakarken yakalamıştım. Kendisi kabul etmeyip geçiştirmeye çalışsa da gayet barizdi. Açıkçası bunu saçma buluyordum, kendi yaşından çok daha büyük birine o açıdan bakmak, gerçekten de iğrenç!

─ Merhaba Bay Johnson, otobüse yetişmeye çalışıyorum efendim, diye seslendim.
─ İstersen gideceğin yere kadar bırakabilirim tatlı kız, diyip gülümsedi.

Hemen saatime göz attım ve antrenmanıma sadece 8 dakika kaldığını fark etmemle göz bebeklerimin büyümesi bir oldu. Son ders Matematikti ve Bayan Piero bizi 12 dakika fazladan tutmuştu. Bu çok bencilceydi. Tanrım, zaten o kadından nefret ediyorum.
─ Gerçekten çok teşekkür ederim efendim, diyip hızlıca arabaya bindim.
─ Eee, söyle bakalım koşa koşa nereye yetişmeye çalışıyorsun , dedi.

Hızlıca tenis kursumun adresini vermemle arabanın motorunu çalıştırdı ve yola koyulduk. Bay Johnson'a olabildiğince hızlı giderse çok mutlu olacağımı söylemem ve kulübün de okula yakın olmasının etkisiyle tam 4 dakikada varmıştık.

İnerken Bay Johnson:
─ İyi hafta sonları Dennise, kendine dikkat et, bilirsin senin gibi bir tenisçimizin sakatlanmasını istemeyiz, deyip sırıttı. Ben de ona dönüp:
─ Hem buraya kadar getirdiğiniz hem de iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim Bay Johnson. Size de iyi tatiller, deyip arabanın kapısını kapattım ve kulübün kapısına doğru koşmaya başladım.

Kıyafetlerimi değiştirip ısınmasına başlamış olan Stacy'yi gördüm ve yanına gidip ısınmaya başladım. Stacy benim kulüpten arkadaşımdı ve en yakın arkadaşlarından biriydi. Birlikte dedikodu yapıp gülüşüp ısınmamızı bitirdik.

Koç Castillo ısınmamız tam bittiğinde salondan içeri girdi ve beni görmesiyle gülümseyip yanıma adımladı. İspanyol asıllı ama doğma büyüme Amerikan bir melezdi. Kolları çok kaslıydı, gerçekten benim bile dikkatimi çekecek kadar!

─ Dennise, Stacy; nasılsınız , neler yaptınız görüşmeyeli?
─ İyiyim Koç, şu son 1 haftada iyice dinlendim hem ruhumu hem de kaslarımı, dedim.
─ Dinlenmiş olman güzel, sevindim, dedi. Bu arada kızlar bilmiyorum Allison ya da Lennon söyledi mi ama - Lennon ve Allison yardımcı koçlardı- il geneli turnuvalara yaklaşık 1.5 ay kaldı ve bu sebeple artık pazar günleri de antrenman yapacağız ve haftada 7 antrenmanımızı da tenis üzerine yapacağız, kondisyon antrenmanlarına turnuva sonrası devam edeceğiz, dedi.

Bunu duymak beni hem sevindirdi hem de üzdü. Sevindirmesinin sebebi artık 1.5 aylığına da olsa kondisyon yapamayacağımızdandı, ki kondisyonu gerçekten tenise kıyasla hiç sevmiyordum. Ama çok sevdiğim ve bol bol tembellik yaptığım pazar günüm elimden alınmıştı. Bu beni üzse de başarı için bazı şeylerden feragat etmemiz lazım sonuçta di mi!

2.5 saatlik oldukça yorucu bir antrenmanın sonunda otobüsle eve dönmüştüm. Otobüsten indiğimde duraktan eve yürürken müzik dinliyordum. Eve varmama az kala müziğin artık zevk vermektense başımı ağrıttığını fark etmemle kulaklıklarımı çıkarıp kendi adım seslerimi dinlemeye başladım. Huzurlu bir şekilde yürürken arkamdan gelen çıt sesiyle tüylerimin diken diken olması bir oldu. Kafamı saniyesinde çevirip etrafı dikkatlice taradım ama gözüme bir şey çarpmadı. Adımlarımı hızlandırdım ve eve vardım.

Eve vardığımda hızlı bir duş alıp akşam yemeğine yardım etmek için annemin yanına indim. Evimizde annem ve ben tek yaşıyorduk. Babam ben 6 yaşımdayken annemden habersizce aşık olduğu kadınla kaçmıştı, o zamandan beri ondan haber almamıştık. Arada bazen annemin erkek arkadaşı Abel geliyor ve yatıya ya da yemeğe kalıyordu o kadar.

Annemin Abel'ı neden sevdiğini asla anlayamıyordum ve anlayabileceğimi de sanmıyorum. Şahsen ben kendim Abel'dan hiç haz etmiyorum zaten. Bana çok kendini beğenmiş ve biraz da kendine güvenden gelen flörtözlüğü varmış gibi geliyor. Her ne kadar gayet çekici bir yüzü ve neredeyse müthiş bir fiziği olsa da kişiliği yüzünden kendisi bana çok itici geliyor.

Annemle yemek masasına oturduğumuzda ona okuldan, antrenmandan ve yaklaşan turnuvadan ve bu sebeple değişecek olan antrenmanlarımdan bahsettim. O da bana Abel ile olan bugünkü randevusundan bahsetti ve biraz daha dedikodu yapıp ikimiz de yatmaya hazırlanmak için odalarımıza geçtik.

Cilt, diş ve vücut bakımımı yaptıktan sonra laptobumu alıp yatağıma yayıldım. Yorucu bir günden sonra dizi izlemek gibisi yoktur! Ama öncesinde çilli suratıma yakışacak birkaç takı baktım ve beğendiklerimi satın almak için ayırdım.

Yaklaşık 3 bölüm diziden sonra yatmak için ışığı kapattım ve aynı anda telefonuma gelen bildirim sesiyle yüzümü ekrana çevirdim. Mesaj bilmediğim bir numaradan gelmişti. Gelen mesajla ağzım şok içinde açıldı.

" Babacığın canı sıkıldı, bir oyuna ne dersin tatlım?"

İlk hikayemden selamlaar. Umarım beğenmişsinizdir. Şimdilik biraz kısa oldu ama ileriki bölümlerde daha uzun ve heyecanlı olacak. Lütfen destek olmak için vote ve yorum bırakın, sizi seviyorum <333.

Daddy's BabyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin