Chapter 2

3.4K 38 13
                                    

x x x x x x x x

Sabah bütün sırtım ve omuzlarımda dehşet bir ağrı ile uyanmıştım. Tenisin kötü yanlarından biri de buydu işte ama buna değerdi. Uyandıktan sonra bir süre daha yatakta boş boş yattım, bu bana iyi geliyordu.

Yataktan kalktıktan sonra hızlıca üzerimi değiştirip bakımımı yapıp aşağı kata indim. Annem mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Yanına geldiğimde gülümsedi ve :
─ Günaydın, dedi.
─ Günaydın anne.
─ Bugüne bir planın falan yok değil mi Dennise, tatlım.
─ Neden ki?
─ Bizim kızlarla buluşacaktık; Alya da gelecekmiş, dedi.

Alya. Annemlerin arkadaş grubundaki Kisy'nin kızı. O da benim gibi 17. Annelerimiz çocukluğumuzdan beri arkadaş olduklarından biz de öyleyiz ama bu iyi anlaştığımız anlamına gelmek zorunda değil, her ne kadar ikimizin annesi de öyle sansa da. İlkokulun çoğunu birlikte okumuştuk ve o zamanlar aramız çok iyiydi gerçekten de. Ama son yani 4. Sınıfta küsmüştük ve o zamandan beridir ikimiz de birbirimizden kelimenin tam anlamıyla nefret ediyoruz.

─ Malesef anneciğim, Elly'e sözüm var. Belki bir dahaki sefere.
─ Peki tatlım, neler yapacaksınız bugün siz ikiniz?
─ Hiç, öyle bir yerlerde oturacağız, deyip sırıttım.

Aslında hiç de öyle bir yerlerde oturmayacaktık. Yani tamam mantıken planımız bir yerlerde oturmakla başlıyordu ama aslında bu kadar da değildi. Bugün Eleanor'un yaklaşık 4.5 aydır platonik olduğu ama hala bir elektrik yakalayamadığı üst sınıflardan bir çocuğu yani Wyatt'ı takip edecektik. İlk önce Starbucks'ta buluşup Wyatt'ın gelmesini bekleyecektik, sonrasında onu kitap kulübüne kadar takip edecektik. Evet, kitap kulübüne gidiyordu! Kendisi birazcık inekti ama buna rağmen tipi baya iyiydi. Sanırım bu yüzden okuldaki birçok kızın ilgisini de çekiyordu.

Kahvaltıdan sonra altıma biker taytımı üstümeyse beyaz vücuda yapışan bir atlet giydim. Hafif bir makyaj yapıp yandan uzun askılı bez çantamı alıp kafama da düz siyah bir beyzbol şapkası takıp evden çıktım.

Dün gece bana gelen mesaj hakkında ne çok düşünmüştüm ne de dikkate almıştım. Bu sebeplerden Eleanor'a bile anlamamıştım hatta. Zaten bugünkü planımız için çok heyecanlıydı, bu yüzden kafasını dağıtımayayım diye düşünmüştüm. Belki bugün anlatırdım.

Yoldan geçen bir taksiyi çevirip bindim ve gideceğim Starbucks'ın adresini verdim. Yolda kulaklıklarımı takıp gidene kadar müzik dinledim. Vardığımda Lolita çalıyordu. Birazcık üzülerek kulaklıklarımı çıkarttım çünkü şarkının tadı damağımda kalmıştı.

Taksiye parasını ödeyip arabadan indim ve Starbucksa doğru yürüdüm. Kapısından içeri girmemle bana doğru deli gibi sallanan o eli görmem bir oldu. Gülümsedim ve o bayıldığım suratlının yanına koştum. Birbirimize sarıldık ve Elly'nin bizim için tuttuğu masaya oturduk.

─ Hey Dennise nerede kaldın, seni beklemekten kıçım dümdüz oldu otura otura, dedi ve yüzünü buruşturdu
─ Elly sakin ol birazcık buradayım ya işte. Hem daha seninki gelmemiş bile, dedim ve etrafıma bakındım. Elly saatine baktı ve :
─ Hmm evet daha gelmesine tam olarak 37 dakika var, dedi ve kocaman sırıttı. Ağzım şokla açıldı ve sinirlendim.
─ Elly hadi ama bana şaka yaptığını söyle. Ayrıca bana daha erken gel diyorsun. Umarım bu çocuk emeklerine değer.
─ Hadi ama değeceğini sen de biliyorsun. Hem yakışıklı hem zeki hem çalışkan hem de gayet karakterleri. Daha bir tanecik kızla bile takıldığını görmedim.
─ Aman terbiyeli değil de gay çıkmasın da, diyip güldüm. Eleanor da gülüp koluma yumruk attı . Sonra ciddileşip:
─ Ciddiyim bu arada Eleanor, aptal birisi yüzünden kalbinin kırılmasını ve acı çekmeni asla istemem, bu yuzden dikkatli ol, deyip gülümsedim. O da gülümseyip bana doğru uzandı ve yanağımı öptü.

Daddy's BabyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin