Chapter 3

1.9K 39 9
                                    

     
  x  x  x  x  x  x  x

Uyandığımda başımda şiddetli derecede bir ağrı vardı. Ellerimi başımı ovalamak için kaldırmaya çalıştığımda ellerimin duvara prangalı olduğunu fark ettim. Mahzene benzer havasız bir yerdeydim. Daha da kötüsü mahzenin içinde tam anlamıyla hapishanelerdeki gibi parmaklıkların arkasındayım. Havadaki ekşi küf ve rutubet kokusu her soluk alışımda burnumu acıtıyordu. Kafamı hızlı hızlı sağa sola çevirirken çıkan şıngırtılar sinirimi şimdiden bozmuştu. Gözlerim yavaş yavaş karanlığa alıştığında etrafı daha da dikkatle incelmeye başladım.

Etrafa göz gezdirirken metal devasa bir kapının açılırken çıkardığı gıcırtı ile irkildim. Uzun boylu bir erkek silueti içeri adımladı. Yüzünü bu yakınlıkta ışıksızlıktan tam olarak çıkaramıyordum. Biraz daha yaklaştığında ve ışıkları da açmasıyla kim olduğunu fark ettim ve ağzım büsbütünüyle açık kaldı.

Abel.

Abel'dı.

Yüzüme bakıp çirkin bir şekilde sırıttı.
─ Naber Dennise, nasıl gidiyor, dedi ve güldü.
─ Seni pis sapık, beni kaçırıp ne yapmayı planlıyorsun, diye bağırdım ona sinirle.
─ Bu kadar meraklı ve dikkatli olmamalıydın, dedi ve dişlerini gıcırdattı.
─ Ne saçmalıyorsun sen?
─ Ne saçmaladığımı yakında öğreneceksin küçük tatlı Dennise, dedi ve kendi kendine kahkaha atarak odadan dışarı çıktı.

Bu neydi şimdi? Bu hasta herif beni neden kaçırıp evinin ya da başka bir yerin mahzenine tıkmıştı? Büyük ihtimalle bana saçma sapan notlar bırakan sapık da oydu. Bana isteğim dışında dokunmak gibi sapıkça hareketler yapmadan bir an önce buradan kurtulmalıydım.

Zaman algımı bu çöplükte kaybettiğimden ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre sonra mahzenin ana kapısı yine gıcırtılar eşliğinde açıldı. Abel elleri yiyecek olduğunu düşündüğüm ve umduğum birkaç parça şey ve bir anahtarla bana doğru adımladı.

Elindeki büyük anahtarla kaldığım zindanın -evet tam anlamıyla zindandı- parmaklıklarını açtı ve elindeki eşyaları içeri bıraktı. Zindandan çıktıktan sonra gözlerime bakıp sırıttı.

─ Aslında seninle başka planlarım vardı Denny ama neden eğlenmeyeyim ki diye düşündüm. Yakında eğlence başlayacak, hazır ol.
─ Sakın beni iğrenç fantezilerine alet edeyim deme seni pis sapık, buradan çıkar çıkmaz annem ile seni mahvedeceğiz, göreceksin.
─ O biraz zor gibi ama peki öyle olsun küçük Dennycik, dedi ve göz kırpıp arkasını döndü. Tam ana kapıdan çıkacağı sırada ayaklarımın dibine parmaklıkların arasından küçük anahtarı fırlattı. Bu prangaların anahtarı olmalıydı.

Uzun ve yorucu bir uğraş sonucu açtığım prangaları çıkarıp bileklerimi izler hafifçe de olsa silinene kadar ovaladım. Ne kadar olduğunu bilmediğim süre boyunca stres yapıp prangalarla uğraşmak beni yormuş ve en önemlisi : acıktırmıştı.

Abel pisliğinin bıraktığı şeyler arasında bir battaniye, birkaç konseve ve birkaç şişe su vardı. Su şişelerinin birini açıp hepsini kafama diktim. Konserve fasulyelerin birini elim aldım ve son kullanma tarihini kontrol ettim. Bu sapık herif beni zehirleye de bilirdi, güvenmiyordum.

Yediğim birkaç konserveden sonra sonunda karnım tıka basa doymuştu. Ayağa kalktım ve havalandırma deliği ya da kaçabileceğim benzeri bir şey var mı diye etrafı kontrol ettim. Gözüme çarpan hiçbir şey olmamıştı.

Yine bana oldukça uzun gelen bir süre sonra kapı yine o artık kulaklarımın da aşina olduğu sesle açıldı. Abel yine ellerinde konserveler ve birkaç parça bir şey ile bana yaklaşıyordu.

Daddy's BabyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin