Aylar sonra
Elimde Papatya çayı, karşı balkonda çiçeklerini sulayan Ivy'yi izliyordum. Yetiştirdiğimiz Krizantem'e ayrı bir ilgisi vardı, onu ayrımcılığı yüzünden azarlasam mı yoksa birlikte büyüttüğümüz için çok sevmesine mi gülsem bilemedim.
Bir bardak daha Papatya çayı yapıp yine kapısında bittim. Balkona geçtik, güneş gitmiş ve yerini bulutlar almıştı. Balkondaki puflara oturmuş çiçeklerin arasında çaylarımızı içiyorduk.
Başını omzuma koydu birden, gözleri kapalıydı ve hafif bir tebessüm vardı dudaklarında. Kapısına saksıyla geldiğim günden beri hep gülümsüyordu yanımda.
"Neden Krizantem aldın?" diye sordu birden.
Titrekbir nefes aldım:
"Ölümü çağrıştırdığı için yalnızca cenaze, taziye veya anma törenlerinde kullanılırmış. Aslında iyimserliğin çiçeği olsa da hüznü yakıştırmışlar ona. Aşkı temsil edermiş bazılarına göre de. Çoğu çiçek kış uykusuna yatıp da dünyaya güzelliğini sergilemezken tüm neşesi ile çiçek açması ile bilhassa kasım ayında doğanların çiçeği olmuş çıkmış. Herkes farklı bir anlam yüklüyor, ben de kendi anlamımı yüklemek istedim. Dayanıklıdırlar soğuğa, pek sevmezler güneşi. Sonbahara renk getiren ender çiçeklerdir ayrıca. "
Duraksadım, doğru kelimeleri seçemiyordum. Tekrar derin bir nefes aldım, ağlayacak gibi hissediyordum.
"İlkbaharımda kışı yaşayabileceğimi düşünmemiştim. Sonbaharda sarı bir Krizantem ile karşılaşacağımı da düşünmemiştim Ivy. Seninle tanışabileceğimi ve içimdeki mezarlıkta çiçekler açabileceğini düşünmemiştim..."
Gözümden düşen yaşla konuşamadım daha fazla, elimi saran eli hissettiğimde gözlerimi kapattım ben de. Susmuştuk ikimizde, gökyüzü de ağlamaya başladı bizimle. Eşlik eder gibi, her hıçkırdığımda gök gürledi, her ağladığımda dalgalandı deniz. Ivy'nin kolları belime sarılırken saçlarını karıştırdım.
Bir süre öyle durduk, yağmur şiddetini arttırırken Ivy elimden tutup kaldırdı beni. Bahçeye çıktık, fidanın yanına gittik. Fidan demek ne kadar doğru bilmiyorum çünkü minik bir ağaçtı gördüğüm.
"Kıskanmıştım." dedim fısıltıyla, "Gördüğüm ilk andan beri kıskanmıştım fidanı."
Ivy'e bakıp gülümsüyordum "Artık kıskanmana gerek yok" deyip tam önümde durduğunda ne yapacağını anlamazken dudaklarımda hissettiğim baskıyla kapandı gözlerim. Yaprakları öptüğü kadar hafif öpüyordu. Dudaklarımızı ayırıp eliyle gözyaşlarımı sildiğinde halâ kapalıydı gözlerim. Alnını alnıma yasladığını hissettim, karşımda gördüğüm yeşil gözlerle kıkırdarken o da gülümsüyordu. Dağıldı kara bulutlar ve çıktı tekrar güneş ortaya. Gökkuşağının altında ve çiçeklerin arasında, tekrar mühürledim dudaklarımızı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huzura Dönüş
Short Story'Çok güzel bir çiçek olacaksın.' diye fısıldadı. 'İnsanların aksine, sen çok güzel olacaksın.'