~ PAS TUTMUŞ RUHLAR ~

102 14 60
                                    

BÖLÜM ŞARKISI: SOUFFRANCE- ORANGE BLOOSOM
Edit İG:harmonigraphic

                            SOMBER PİYES-I                         PAS TUTMUŞ RUHLAR

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                            SOMBER PİYES-I
                         PAS TUTMUŞ RUHLAR

Ruhunuzun üç duvarlı bir odaya hapsedilip, bu odada mahkum hayatı sürdürdüğünü hiç düşündünüz mü?

Ya da bunaldığınız, çığlık çığlığa ağlamak istediğiniz anlarda, haykırmak yerine dudaklarınızı sımsıkı saran elleri kabullenip, çaresizce acınızı kendi içinizde yaşadınız mı?

Bu iki soru ve peşi sıra verdiğim cevaplar, benim hayatımı oluşturdu. Mahkumdum, senelerdir. Kimin esiri olduğumu, çocukluğumun ve gençliğimin ne sebeple elimden alındığını bilmeden senelerdir bu taş duvarların ardında bir ömür eskitiyordum. Eskitmek zorunda bırakılıyordum da denebilirdi esasında.

Canım acımıştı, yerin bir kat altında yaşanacak en ağır travmaları yaşamış, boğazım parçalanana dek yardım çağırmak istemiştim ama benim yardım çığlıklarıma, bu binadaki tüm çalışanlar sağırdı. Başımızda duran güvenlikler, yeme içmemizden sorumlu aşçılar ve yardımcıları, sağlık sorunlarımızla mücadele eden hemşireler ve daha pek çok çalışan bizim sesimize kulak tıkamayı öğrenmişlerdi.

Tıpkı bizim avaz avaz bağırsak da sesimizin duyulmayacağını öğrendiğimiz gibi.

İnsanlardan o kadar uzaktım ki, acıdan kıvrandığım ve onların yine sessiz kaldığı bir anda, yeryüzünde işitebilen tek insanının ben olduğumu düşünmüştüm.

Eğer acılarımıza sağır olacaklarsa, neden var olmuşlardı?

Onların yaradılışında, merhamet denen kelimenin hamuru yok muydu?

Güvenliklerin simsiyah takım elbiseleri ve ürkütücü bakışları, başta beni korkutmuştu. Tek sığınağım olan duvarların birine yaslanıp, korku dolu gözlerle onları izlediğimi anımsıyorum. Suratımdaki is karaları, göremesem de orada ve o islerin ortasındaki ince bir nehir gibi duran, esas ten rengimin görünmesine sebep olan şey ise göz yaşlarım. Ağlamaktan kızaran gözlerim, korkudan titreyen dizlerim ve buz gibi duvara yaslanmamın da etkisiyle üşüyen bedenime o an zerre merhamet göstermediler.

Onlarla ve merhametten yoksun kalpleriyle tanıştığım ilk andı.

Sekiz yaşındaydım.

Aradan geçen on dört yıl, on dört bıçak darbesi gibi saplanıp kaldı sırtıma. Büyüdüm, kaçmamamız için bir çoban gibi başımızda duran o kalpsizlere boyun eğmemeyi öğrendim. Büyüdüm, yerin bir kat altındakilerin vicdansızlığını kabullendim. Evet büyüdüm ama buraya hapsedilen on dört yaşım büyüdüğünü kabullenemedi hâlâ.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 07, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SOMBER PİYESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin