yalvarırım oncekı bırkac bolumu okuduktan sonra bu bolumu okuyun. bn de fıkı unuttugum ıcın bastan okudum cunku her seyı. mesela mınho ıdolmus. aman allahım
(♡)
-han jisung.
"birisi sürekli olarak albümümü satın alıyormuş, derdi ne anlamadım ki..."
minho evime girer girmez kurduğu cümleden sonra hızla salondaki koltuğuma yerleşti. söylediği şey gülmemi sağlarken kapıyı kapatıp ben de karşısına oturdum.
"sanırım fanların seni çok seviyor.""ben de onları seviyorum." dedi dudağını büzerek. gerçekten, dokunsam ağlayacak gibi olması daha da çok gülmemi sağlıyordu. iki kolumu da dirseğimden destek alarak minho'nun bağdaş kurduğu bacaklarına koydum ve önünde eğildim biraz.
"ama en çok beni seviyorsun değil mi?"
biraz cilveli bir şekilde kurduğum cümleden sonra yanındaki yastığı alıp suratıma doğru tuttu. "ya! bu kadar yaklaşma."
çeneme yerleştirdiğim ellerimden birisiyle yüzümün tam karşısındaki yastığı alıp kenara koydum ve biraz daha yaklaştım minho'ya. "neden?"
önünde birleştirdiği elleri ve aynı zamanda parmaklarıyla oynaması komiğime gitse de surat ifademi bozmadım ve kulağına doğru yaklaştım. "tuhaf mı hissediyorsun?"
sorularıma cevap vermemesi pek umrumda değildi, titrek bir şekilde nefes alması gülümsememi sağlıyordu çünkü.
aniden bacağına baskı yapan elimi tuttuğunda biraz duraksadım. ne yapacağını merakla beklerken o da aynı benim yaptığım gibi aramızdaki mesafeyi azalttı. tek bir hareketi bile tüm vücudumun kaskatı kesilmesine sebep olurken beklemediğim bir anda yanağıma tatlı bir öpücük kondurdu.
utanıp geri çekilmeye yeltendiği an ben de onun bileğini tuttum ve tek hamlede birleştirdim dudaklarımızı. beklemediği için başta afallasa da sırtını yavaşça koltuğa yasladı, ben de baskımı giderek ona vermeye başladım.
benim kontrolümde başlayan öpücük nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde ona geçerken anın tadını çıkarmak istedim. iki elimi yanından geçirip koltuğa bastırdım, o da kollarını boynuma dolayıp biraz daha kendine doğru çekti beni.
son kez alt dudağını emip minik bir ısırık bırakarak geri çekildim. kısık sesle mırıldandığında gülümsedim ve tatlı bir şekilde soluklanmasını izledim bir süre.
"sanırım... bir sorunu çözmek için gelmiştim buraya?"
dudaklarını yaladıktan sonra soru sorar gibi konuştuğunda kafamı onaylar anlamda salladım. "evet ama karşımda olduğun her an seni öpesim geliyor."
boynumdaki kollarını biraz genişletip kafasını omzuna doğru yatırdı tatlı bir şekilde. "bu durumu engellememiz lazım, dudaklarım yara olur yoksa."
"öperek iyileştiririm."
dediğim şeyden sonra tekrar dudaklarıma atılıp yerlerimizi değiştirdi bir çırpıda. anında dizlerimin üzerinde yerini alırken ben de belinde gezdirdim ellerimi. tişörtünün açıkta bıraktığı yeri okşarken bana yaklaşmayacağını fark edip kalçasından tutarak biraz daha kendime çektim onu.
alt dudağımı son kez emip ilgisini dilime vermeye başladığında tutuşumu sıklaştırdım, böylelikle kaçınılmaz olan inlemesi kulaklarımı doldururken gülümsedim ve dudaklarımızı ayırıp boynuna yöneldim.
anında kafası geriye doğru kayarken biraz daha açığa çıkardığı boynunu emdim yavaşça. yemin ederim hiç olmadığı kadar hızlıydı kalbim ve sürekli olarak ağzından kaçırdığı mırıltılarıyla üzerimdeki baskısını artırıp sürtünmeye başlaması bana hiç yardımcı olmuyordu.
"jisung..."
kafası hâlâ gerideyken boynundaki öpücüklerimi sıralamaya devam ediyordum, adımı söylemesiyle son bir öpücük bırakıp yüzlerimizi hizaladım. "söyle."
"gerçekten, babamın yarattığı sorunu halletmeliyiz."
haklıydı, gayet yerinde bir istekti bu ama o kucağımda bu kadar davetkar bir şekilde otururken mantıklı düşünemiyordum. bu konumda olmamızı yıllardır isteyen çocuk jisung da bana hak verirdi büyük ihtimalle. minho, benim sevgilimken ve onu her öpüşümde tatlı mırıltılar çıkarırken büyük bir problemi çözmeyi hiçbir şekilde istemiyordum.
ama çözmeliydim, o yüzden son kez dudaklarına uzun bir öpücük bıraktıktan sonra onu koltuğa bırakıp ayaklandım. changbin'in önerdiği fikir dışında aklıma başka mantıklı bir şey gelmediği için bunu sundum minho'ya. "önce babanı karşına alıp konuş. böyle böyle, sevgilim var ve bu bir erkek de."
"kafayı mı yedin jisung?"
oturuşunu düzeltip sesini şaşkınlıktan yükselttiğinde ona doğru döndüm ve gülümsedim. "yemedim ama baban ilişkimize karşı çıkarsa eğer dönüşeceğim kişiden sorumlu değilim."
söylediğim şeye cevap vermeyip büyük bir of çektikten sonra sırtını koltuğa yaslayıp bakışlarını tavana çevirdi. "istemiyorum, hiçbir şey yapmak istemiyorum işte."
"bebeğim," diyip yanına doğru adımladım ben de. sakin bir şekilde oturup üzerinde iyice durmamız gerekiyordu bu konunun. "baban illaki karşı çıkacak buna. işte o zaman da benim babam devreye girecek. verdiğim sözlerin sonradan patlak vermesini sevmediğim için çoktan babamla konuştum bile. senin yapman gereken tek şey bizi anlatmak, bu kadar."
"sizin şirketinize mi geçeceğim?"
haklıydı tabii bunu sormakta, her şey o kadar kolay gerçekleşmiyordu.
"babandan daha fazla gelir artışımız olduğu ortada minho." dedim düz bir surat ifadesiyle. "vereceğin kararlara burnumu sokmak gibi bir isteğim yok ama benimle beraber olmak istediğini de biliyorum."
hemen cevap vermesini beklemiyordum. düşünmeliydi, eğer düşünmeden onaylarsa sıkıntı vardı zaten.
"tamam." dedi bir anda sessizliği bozarak. kafamı çevirip samimi bir gülüş sunduğumda o da gülümsedi, tedirgin bir gülüştü bu ama zamanla netleşeceğinden emindim.
netleşmezse diye bir ihtimal var mıydı bilmiyorum. minho babasıyla konuştuktan sonra tuhaf bir dolduruluşa gelip benden ayrılacak mı, bunu da bilmiyorum. sevgilimin aniden değişen tavır ve kararlarının beni nasıl etkileyeceğini tahmin bile edemiyorum ama ona güvendiğim ortada olan bir gerçek. lee minho, bu sorunu da halledip babamın şirketine geçiş yapacak ve böylelikle önümüzde bir engel de kalmayacak.
-
ınanmıorum cok gerıldım bu her zaman olan bı sey mıydı acaba sucker punchın havası cok gerıcı geldı bı anda
NEYSE umarım benı ve fıkımı terk etmezsınız. gıtmeyn lutfn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sucker punch ✓
Fiksi Penggemarjisung: yardım etmeyecek misin yani minho: ayaklarıma kapanırsan belki