02 : happy boy

400 24 16
                                    




Abimi geçiştirdikten sonra odama çıkmıştım. Meraklı abim ise beni arkadan takip ediyordu.
Yatağımın üstüne kediyi bırakıp onun için yer hazırlamaya başladım. Tüyleri kirli olduğu için yıkamam gerekiyordu. Açık bir yarası varsa mikrop kapmaması lazımdı.

"Kim Aerin sana sorduğum soruların cevaplarını verir misin artık?"
Meraktan dayanamamış olan abim yatağımın üstüne oturmuş kediye bakıyordu. Normalde evde çizgi romanlı pijamalarını giyerdi. Ama şu an üstünde düz siyah pijama vardı.

Söylediği şeyi yine cevaplamayıp es geçtim.
"Annemler evde mi?"

Tahminimce yoklardı, annem çoktan beni kontrol etmeye gelirdi.
"Hayır, bu gece iş için gittikleri yerde kalıcaklarmış. Hatta yarınada sarkabilir dedi."
Onaylar anlamında başımı salladım.

"O karanlık yoldan geçerken buldum yavruyu. Kıyamadım. Titriyordu."
Hayvanlar konusunda çok hassastım çünkü küçükken çok sevdiğim iki tane balığımda ölmüştü. Her ne kadar annem 'uyuyor onlar' desede gerçeği büyüyünce anlamıştım.
Dolan gözlerimi hızlıca kırpmıştım.

Saçmalama kızım.
Abim bu hâlimi görünce beni kolları arasına aldı. En güvende hissettiğim yer burasıydı. Ne zaman benim moralim bozuk olsa bu çocuk beni bir şekilde çok mutlu ediyordu.
Hayatımın güneş ışığıydı o.

Sarılmamıza ufak miyavlama sesi ile ara vermiştik. Paytak paytak bana doğru yürümeye çalışan kedi, başaramamış ve attığı adım ile düşmüştü.

Biz ona gülerken, yine ayağa kalktı ve tekrar düştü.
Onu avucumun içine alıp ayağa kalktım.
"Abi bana biraz su getirir misin? Yıkayalım beyfendiyi. Ilık olsun ama."

Elindeki tüy yumağı ile aşağıya, salona inmiştim.
Onu sehpanın üstüne bıraktım. Ve yıkadıktan sonra kurulamak için havlu almaya gittim.

Geri dönerken, kapının zilinin çaldığını duyup oraya doğru yöneldim.
Bu saatte bizim eve kim gelebilirki?

Annemler değildir umarım. Yoksa bu salondaki kediyi açıklayamaz, tutulurdum karşılarında.
Kapıyı açtım ve önümde duran kalabalık gruba baktım.
Ellerinde poşetler ve tam olarak pijamaları ile bana bakıyolardı.
O sırada arkadan bağıran abim ile yerimde zıplamıştım. Çocuklar bu halime gülerken içeri geçmeye başlamışlardı.
"Hoşgeldiniz!"

Kapıyı kapatmak için beklerken Niki hâlâ geçmemiş öylece duruyordu. Kafamı 'hadi' anlamında sallayınca o da içeri geçmişti.
Kapıyı kapattım ve canım abimle göz göze geldim.
Tabiki anlamıştı beni.

"Şimdi şöyle oldu Aerin'ciğim . Hazır ailemiz yokken arkadaşlarımızın bizde kalma için en uygun zamandı. Hem ne kadar inkâr etsende bizimle sende eğleniyorsun."

Tamam yalan söylemeyelim. Çok eğlenceli gruptu, yani gülmekten ağzım yırtılabilir diye çok korkuyordum ama umarım aralarından birinin kediye alerjisi yoktu.

Salona geçince koltuğa oturmayıp sehpanın önünde çömelen Niki'yi gördüm.
Kedi ile bakışıyordu. Hayır ciddi ciddi yavrunun o kadar kenara nasıl geldiğini anlamamıştım. Niki ise sanki kedi onun kendi çocuğuymuş gibi bakıyordu, şefkatle. Kediyi elimle almamla bakışmalarını kesmiştim.

"Kediye alerjisi olan varsa kusura bakmasın bu gece dayanıcaksınız."
Diyip kucağımdaki yavrunun başını okşamıştım. Yaptığım şeyle bana daha çok sokulurken, abim elinde kova ile istediğim suyu getirmişti.

Jungwon sonunda konuşurken "Merak etme kimsenin kediye alerjisi yok." İçime su serpmişti.

Onlar televizyona odaklanmışken ben yere oturdum ve kediyi elimle yavaşça ıslatmaya başladım. Su ılık olduğu için bir şey yapmadı aksine ayaklarını uzatıyordu.
Sonunda tamamen suya bıraktığımda en başta biraz ürkmüş sonra alışmıştı.

Heather | Nishimura RikiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin