Telefon

164 19 23
                                    

Keyifli okumalar.<3
.
.

Tam tamına 20 yıl önce, ben henüz 4 yaşındayken aniden bir kalkınma oluştu ülkede. Cadılar ben doğmadan önce de sevilmiyor ve birçok ülkede işkenceye maruz kalıyordu ama biz küçük bir devlettik o zamanlar. Özellikle bizim yaşadığımız yer oldukça uzaktı dış dünyadan ama ne olduysa ülke dış devletlerle ticari bir anlaşma yapmış ve ülkemize birçok yabancı kişi girmişti.

Çok geçmedi, birkaç ayın ardından saraydan bir haber gelmiş ve cadı olanların büyük bir tehdit olduğu duyrulmuştu. Hiçbir şey yapmamış olmalarına rağmen yapmaya güçlerinin yettiğini söylemeleri bile herkesi korkutup ayaklanma çıkarmasına yetmişti.

Cadıların en belirgin özellikleri arasında ise dağınık saçlar, karanlık giysiler, beyaz ten ve gözünün altında belirgin bir bendi. 

Böyle kişileri gördükleri zaman istediklerini yapmalarına izin verildi ve tek bir kişi bile itiraz edemedi, edenlere 'sen cadısın!' diyerek öldürmüşlerdi.

Asla unutmadığım bir kış günü, bulutların arasından gülümseyen belli belirsiz bir hilal vardı. Yağan kar kasabayı bir örtü gibi örtmüş, neredeyse 30 santime ulaşmıştı. Annem beni uyutmak için odama geleli 2 saat  olmuştu ama ben uyumamıştım çünkü karı o kadar seviyordum ki o an tüm gece resim çizmek için uğraşmıştım.

4 yaşını hatırlamak çok zordur, birçok kişi için 10 yaşından öncesi yoktur hatta ama travmalar gerekirse 90 yaşında ol yine de en ince ayrıntısına kadar hatırlatırdı kendini.

Babamın çalıştığı kağıt fabrikasından getirdiği çok çeşitler vardı, artıklardı genelde ama ben çok severdim getirmesini. Üstlerine çizimler, yazılar yazmak çok güzel hissettiriyor; ailem ise çocuk resimleri olsa bile hepsini bir sandığa koyarak saklıyorlardı.

Birden büyük bir gürültü koptu, korkuyla yerimden zıplayıp elimdeki hokka ve diviti yere düşürmüştüm. Gecenin 2'sinde gelen çığlıklar birbirine karışırken camdan yansıyan ışık kızıl bir hal almaya başlamıştı. 

Saniyeler içinde odamın kapısı hızla açılmış ve babam beni belimden tutup hızla kucağına almıştı. Herkesin korkuya tepkisi farklıdır; kimisi çığlık atar, kimisi deli gibi ağlar, kimisi bayılırdı. Benim gibiler ise donup kalırdı. Nefes almaz, gözleri büyür, kalbi boğazında atarken hiçbir şey düşünemez ve ne olduğunu algılayamazdı. Her şey dururken kalbin çalışırdı sadece.

Bu yüzden kendime geldiğim ana kadar hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Kendime geldiğimde ise yanımda Teyzem vardı, üstüne geçirdiği kırmızı pelerininin başını kapatmış, bana da mavisini giydirmeye çalışıyordu. Teyzem o zamanlar 18 yaşındaydı, tedirgin ve korkuyordu ama buna rağmen soğukkanlılığını koruyordu. 

Annemin sesini duymuştum, "Nora, Hyun'u alıp bodrum kata in ve kapıyı yok et." ardından Nora Teyzem itiraz etmişti. Vedalaşır gibiydi, o zamanlar anlamamıştım bir veda olduğunu.

Cadı avcıları her evi basıyordu ve bizim kapımız deli gibi yumruklanıyordu. Babam kapıyı zorla tutarken annem koşarak yanıma gelmiş ve eğilip yüzümü ellerinin arasına almıştı.

"Teyzenin sözünden asla çıkma Hyun, o senin daima iyiliğin için uğraşacak. Seni çok seviyoruz birtanem." ilk yaşlarım o an düşmüştü. Şoktan çıktığım an da hıçkırarak anne diyerek ağlamıştım. Çocuktum sonuçta, korktuğum an da annemin kollarına sığınmak istemiştim.

Teyzem hıçkırıklarını bastırarak beni kucağına aldığı gibi merdivenleri inmeye başlamıştı. İnmek için çırpınmadım, ben teyzeme bir kere bile itiraz etmemiştim hiçbir zaman. Sadece sıkıca boynuna sarılıp ağlamıştım.

Lunar Eclipse/ HYUNLİXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin