1. BÖLÜM YEDİ YABANCI

30 0 0
                                    


(Medyadaki fotoğraf gidecekleri malikaneye çok benzediği için koydum. Gözünüzde daha iyi canlanır.)

Başladığınız tarih?

Keyifli okumalar!

***

1. BÖLÜM YEDİ YABANCI

Bu Gölge örgütü ya intikamım için bir araç, ya da ölümüm için bir yol olacaktı...

Açık olan televizyondaki içimi huzurla dolduran türkünün sesi kulaklarımı şenlendiriyordu. Camdan yansıyan karanlığın içinde bulunan yıldızlar ve ay çatalıma yansıyordu. Ağzımdaki şnitzel keyfimi iyicene yükseltiyordu. Koyu kahve rengi koltuğun üzerinden kalkarak karşıma oturan babamın gözleri dolmuştu. Nedenini anlamasamda sorgulamamıştım. Babam her gördüğü şeylere anlam katar, ya gözleri dolar ya da tebessüm ederdi.

Masadaki çatalı ve bıçağı alarak tabağına koyduğum şnitzeli parçalara böldü. Sonra bir parçasını çatala batırıp ağzına doğru götürecekken duraksadı. Gözlerini şnitzelden çekmedi.

"Ne oldu baba ?" diye sordum.

Cevap vermedi. Şnitzel parçasını ağzına götürüp çataldan sıyırdı. Yavaş ve düşünceli bir şekilde çiğnemeye başladı. Bakışları tabağındaydı.

"Annen," dedi fakat devamını getiremedi.

"Annem?" diyerek soran gözlerle ona bakmaya başladım.

"Annende bu kadar enfes şnitzel yapardı. Aynı tat, aynı lezzet..." dedi ve duraksadı. Bakışları yüzüme kaydı.

"Annenin kızı olduğunu belli ediyorsun," dedi çatallaşan sesiyle.

"Kötü bir şey mi?" diye sordum masumca.

"Hayır, aksine hep böyle kal," dedi.

"Baba," diyerek duraksadım.

"Söyle," dedi gözlerinden akan yaşlara engel olmayarak.

"Annem, annem nasıl biriydi?" diye sordum.

Annem beni doğururken ölmüştü. Onu tanımıyordum. Anneleri küçüklüğümden beri hep kötü bilirdim zaten. Kendi annemi bu kategoriye koyamazdım, çünkü tanımıyordum. Annem beni doğururken öldüğü için hiç annemin sevgisini bile tatmamıştım.

Beni emzirmek için babam bir süt anne bulmuştu. Fakat o kadın beni sütüyle zehirlemeye çalışıp, başardığında ise bebek vücudumdaki minik kollarımı jiletle kesmeye çalışmıştı. Ölümüme çok az kala babamın söylediğine göre babam eve gelmiş, beni görünce o kadını polise verip beni de hastaneye götürmüştü. Ne kadar 23 yıl geçmiş olsa da aradan vücudumdaki jiletle kesilen izler duruyordu.

"Fiziksel özelliklerini mi ruhsal özelliklerini mi merak ediyorsun?" diye sordu.

"Her ikisi de," diyerek onu yanıtladım.

"Gözleri seninki gibi masmaviydi. Ama onun mavileri daha açıktı. Baktığında ruhu huzur buluyordu insanın. Her bir bakışında bir anlam gizliydi. Sır gibiydi gözleri. Gizli, saklı duygular, anlamlar taşırdı. Kaşları, burnu, dudakları...hepsi seninle aynıydı. Ama bir sesi vardı var ya her şeyime bedel. Sanki dudaklarının arasından çıkan sesle oluşan kelimeler altın değerindeydi. Şu an o iki dudağının arasından çıkan muzip sesine o kadar muhtacım ki kızım, kelimelerim yetmez muhtaçlığımı anlatmaya."

Bunları anlatırken gözleri karşıdaki cama bakıyordu. Ardından bakışlarını yüzüme çevirdi. Öyle duygulu, öyle muhtaç baktı ki sanki karşımda babam yerine küçük bir çocuk vardı. Anlatmaya devam etti.

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin