Babamın tahini üzere New York'a taşındık. Evet size bu çok klişe gelebilir ama hayatımda henüz sıradışı olan birşey yok. Ama yinede hayalimdi New York. Sonuç olarak bakılırsa hayallerim arasında olan New York gerçekleşmişti. Aslında hiçte abartılı bir yanı da yok. Şehir işte. Birsürü havalı insanlar dan başka birşey yok. Şehiri bir kenara bırakırsak ben ise normal bir kızım. Hiçbir enteresan yanımda yok. Sanırım bir tür umutsuz vakayım. Adım Kumsal. Annem bu adı bana bindikleri geminin kumsala vurmasıyla birlikte doğum yaptığı için vermiş. İsmimden şikayetçi değilim. Ama şikayetçi olduğum bir konu arasında annemin beni yaz
okuluna göndermesi var. Bu kadını hiçbir zaman anlamadım. Bana hiç mantıklı gelmiyor.Normal insanlar okuldan sonra tekrar bir okula gitmek yerine sahilde dinlenmeyi tercih ederler.Anneme karşı gelmek ve itiraz etmek imkansızdır. Her zaman dediği olur. Dış görünüşe gelirsek kızım işte. Bu arada enteresan birşeyim yok demiştim ama aslında saçlarımın doğuştan platin sarısı olduğunu unutmuşum. İşte ben böyleyim. Yeni evimizin bir odasında kalıyorum. Çoğunlukla yemek yemekten başka aşağıya inmiyorum. Dört duvar arasında oturmaya alıştım. Ama şuan zilleri duyabiliyorum. Gerçekten karnım çok açtı.Nihayet odadan çıkıp kahvaltı masasına gitmek için merdivenleri kullandım."Kumsal. Tatlım acıkmadın mı? " diye bağıran annemi en son basamağı bastığımda masayı hazırlar bir biçimde gördüm.
"Buradayım ve açım. " diye karşılık verip sandalyeye oturdum.
Arkamdan babamda gelip ilk olarak annemi ve sonra beni öperek bize katıldı. Kahvaltı yaparken bir yandan annem konuşmaya başladı. İri yeşil gözleri parlıyordu ve kahverengi dolgun bukleleri masaya değiyordu."Kumsal, bugün 12.15 de otobüs burada olacak. Bu yüzden acele etmelisin." dedi ve çatalına batırdığı peyniri ağzına götürdü.
Oraya gerçekten gitmek istemiyordum. Ama iş işten geçmişti. Otobüs yaklaşık 45 dk sonra burada olacaktı. Başımı onaylayıcı bir şekilde salladım.
Reçel sürdüğüm ekmekten bir ısırık alıp "Biliyorum anne. Ben hazırım. " diyebildim.Ne kadar hazır olmasam da başka çarem yoktu. Doyduğumu hissettiğim de masadan kalkıp odama çıktım. Siyah şortumu ve mavi tişörtümü giydim. Saçlarımı taradım ve kulaklığımın bir tanesini kulağıma geçirdim. Ama şarkı açmadım. Otobüsün gelmesine 10 dakika kala aşağıya inip ailem ile vedalaştım. Annem yine ağlıyordu. Hem beni 3 aylığına oraya yollayıp sonradan ağlaması çok aptalca geliyor. Babam ise benim için mutluydu.
Veda faslı bitince kapının önüne çıktım. Ve tam zamanında. Tam çıktığım gibi otobüs geldiğini belirten o kornayı çaldı. Son olarak aileme el sallayıp otobüse bindim. Şimdi kulağımda kulaklığımın kulaklarıma vermesi gereken huzur verici sesler vardı.