Annemin beni gönderdiği mükemmel yaz kampında olan etkinlik için siyah dar ve bir o kadarda kısa olan şortumu giydim. Üstüme siyah askılı ve onun üzerine kırmızı gömleğini geçirdim. Tamam biraz lahana bebek gibi olmuş olabilirim. Ama böyle giyinmek hoşuma gidiyor.
36 numara olan siyah ayakkabılarımı da giydikten sonra kapıyı kapatıp çıktım.Etrafı ağaçlara çevrili o arazinin olduğu yere ilerlemeye başladım. Burdan birçok insan görülebiliyordu. Ama yüzleri belli değildi. Yürürken koluma hafifçe çarpan kişiye kolum acımasa bile sövmek için arkama döndüğümde Doğu olduğunu görünce ağzımı kapattım. Doğuydu işte arkadaşım yani.
"Senmiydin? " diyip gülümsedim.
"Acıttım mı? Dövecek gibi baktın da." diyip güldü. Tabikide acıtmamıştı. Ben sadece biraz cadı olabilirim. Ama biraz.
"Yok, hayır. Acımadı." diyerek yürümeye devam ettim. Oda yürümeye başladı. Araziye gelmemize az kalmıştı. Ama sıcak olduğu için sanki oraya 100 km varmış gibi hissediyordum. Şimdi klimanın karşısında uyumak ve sonra ve akşama kadar felç olmak vardı. Of anne. Hepsi senin yüzünden.
Sonunda konuşarak araziye vardığımızda birkaç insan birbiriyle sakalaşıyor , bazı erkekler ise basketbol ile ilgili konuşuyordu. Ve kampın birçok kızıda çember oluşturup, bütün dikkatlerini çemberin merkezindeki Ege'ye vermişlerdi. Bunların hepsi aptaldı yada ben öyle hissediyordum. Ama sanırım hislerim daha güçlü.
"Aptallar ordusu.." diye kendi kendime mırıldandım.
"Katılıyorum." diye söylenen Doğu'ya bakıp kıkırdamaya başladım. Ve yüzümdeki kıkırdama Ada'nın "Aaaa Doğuu!" diyerek Doğu'nun boynuna yapışmasıyla bir yüzümden silindi.Tabii bu sırada aptallar ordusu zombi sürüsü gibi, gelen sesin yönüne döndüler ve yaptıkları çemberin merkezindeki egoistin görünmesini sağladılar. Ahh ne kadar itici bir gülüşü var!
Bu sırada aptallar ordusundan 'Bastır Ada!' , 'O senin erkeğin tatlım!' , 'Sıkı sarılsana Doğu!' gibi sesler çıkıyordu. Hepsinin gözleri bir bana bir de sarılan Doğu ve Ada'ya bakıyordu. Anlaşılan beni kıskandırmaya çalışıyorlardı. Ama kıskanmıyordum. Değil mi? Yani ben öyle düşünüyorum sanırım. Ege'den ise ses yoktu. Yamuk ve itici gülüşle kollarını çapraz bağlayıp ağaca dayanmış bizi izliyordu. Bende Sarılan Doğu ve Ada'ya sırtımı çevirip henüz daha adını bilmediğim hocanın gelişini izledim.
Hoca ellerini çırpıp "Evet gençler keyifler yerindemi? " diye soru yöneltti. Kimseden ses çıkmayınca sahte bir gülüşle "Yerinde görünüyor sanırım." diye devam etti. Birkaç şey zırvalarken , omzumun üzerinden Doğu ve Ada'ya baktım. Ada iki eliyle Doğu,nun belini sarmış kafasını göğsüne yaslamıştı. Baktığımı fark edince daha sıkı sarıldı. Kafamı hemen önüme çevirince hocayı dinlemeye çalıştım.
" Gençler bu ormanın birkaç yerinde bayraklar çakılı. Ve tam 100 bayrak var. En çok bayrağı toplayan takıma ödül var. Bu arada takımlar 2 kişilik. Nasıl belirnecek dersek kura yapacağız. " dedi ve eline aldığı cam fanusu karıştırdı.
Kura mı? Harika. En son kura çekimi olduğunda 6. sınıfa gidiyordum ve şu yılbaşı çekilişini yapıyorduk. Tabikide herkesin nefret ettiği sümüklü Mustafa Çakatay bana çıkmıştı. Gerçekten bu konuda çok şanslıyımdır.
Fanustan çektiği kağıdı açıp " Zeynep ve Fırat. " dedi. Ve sonra aynı işlemi yapmaya devam etti.
"Simge ve Ayla , Okan ve Gül , Beril ve Özcan, Efe ve Olcay , Şeyma ve Kaan..." diye okurken dinlemeyip etrafıma bakındım.
"Doğu ve- diye başlayınca kafamı hocaya döndürdüm.
" Ada." diye devam edince Doğu'ya bakıp dudağımı büzdüm. Oda büzdü ve kafasını aşağıya eğdi. Ada ise yerinde duramıyordu. Bir aptallar ordusuna bakıp bir Doğu'ya bakıyordu. Gözüm aptallara dönünce Ada'ya göz kırptıklarını ve sırıttıklarını gördüm. Bunlar hile yapmadılarsa gelin yüzüme tükürün.