Aradan on gün geçti.
Yıldız hala arkadaşının defterini açmamış, daha doğrusu geçmişi kurcalamak için gücü kendinde görememişti.
Cenaze tarihinin üzerinden geçen zamana göre kendini daha bir ruhsuz hissediyordu Yıldız.
Bugün kendini evde tutmak için fazla kötü hissetti. İzlediği filmin de sonunu gördüğü için de canı sıkılmıştı.
"Tüylü gel oğlum" diye seslendi. Köpek arka odadan çıkıp koltuktan kalkan kızın üstüne atladı.
Sarı köpeğin sevgi gösterisine karşılık vere Yıldız kıkırdıyordu. Gülmeyeli çok zaman geçmişti.
Odasına gitti Yıldız. Kendisine yakışan mavi desenli gömleği ve kot pantalonuyla idare eder haldeydi. Uzun kıvırcık saçları için toka takmayı düşünmüş fakat toplarken sıkıntı olacağı için vazgeçmişti. Gözlerinde rahatsızlık vardı Yıldız'ın. Yaz günleri dışarıda çok duramazdı. Çekmecede güneş gözlüğünü çıkardı. Bilgisayarının yanında duran mavi kaplı deftere göz ucuyla baktı.
"Özür dilerim Ali. Fakat ben daha sonra okuyacağım" dedi ve dolaplardan birinde Tüylü'nün tasmasını çıkardı.
"Evet oğlum işte böyle" dedi tasmaya köpeğe takarken. Ve parka doğru yürümeye başladılar...
Hava o kadar güzel ki. İçindeki acıya rağmen mutlu hissediyordu Yıldız. Kalbi sızlıyordu bir yandan.
Çocuklar neşeli şekilde oynuyordu. Kimi salıncağa binmek için bekliyor kimileri kumdan kale yapıyordu. Bir an kendi anılarında kayboldu Yıldız.
"Sersem sıra bende in salıncaktan"
"Hayır. Sus kıvırcık kafa!" diye söylendi Ali. Sersem ve Kıvırcık.
"Seni babama söyleyeceğim. Görürsün hıh!"
"Mümkünse selam da söyle hahaha" diyerek kahkaha atıyordu Ali.
"Pislik, gıcık, ot kafalı! Senden nefret ediyorum!" diye bağırdı saçlarını rüzgara savurarak. Ali salıncaktan atladı.
"Her zaman hakaret et bana. Ot kafa,beyinsiz de. Ama bir daha "senden nefret ediyorum" deme. Lütfen Yıldız"
Geçmişin rüyası gözlerine yaşları davet ederken oturduğu bankta bir gencin durduğunu gördü. Genç adam doğrudan Yıldız'a bakıyordu.
"Ne bakıyorsun? Hiç mi ağlayan kız görmedin?"
"Gördüm. Ama senin gibi ruhsuzunu ilk kez gördüm" dedi göz ucuyla Yıldız'a bakarak. Gülüyordu. Kim ki bu! Ne diye insana bunları söylüyor?
Mavi gözlerini sinirle kısan Yıldız kendisine gülen bu sinir bozucu çocuğa baktı.
"Sen ne hakla bana duygusuz dersin?"
"O hak yalnızca benim güzelim" dedi genç adam.
"Bana güzelim deme! Geri zekalı!" dedi Yıldız. Banktan ayrılıp Tüylü'yü aramaya koyuldu. Parkta bir yere saklanıyor olmalıydı. Çocukların ilgisinden kaçmış olmalıydı.
"Sana yardım etmemi ister misin?" diye sordu yine o adam!
"Eee! Yetti artık! Derdin ne senin?"
"Tanımadığım kişilerle sorunum olmaz hanımefendi. Sadece..
"Sadece ne!" diye sinirlendi Yıldız. Çocuk kahverengi gözleriyle bakıyordu kıza.
"Kaybettiğini biliyorum" dedi ve ekledi.
"Doğru yolu bulmanı istiyorum"
"Ha? Siz ne diyorsunuz?"