Merhaba, normalde uzun uzun yazmak istiyordum bu hikayeyi fakat daha bilmediğim bir çok şey var bir kaç yıl sonra düzenleyecem her şeyiyle.
İyi okumalar❤️Çalan kapı ziliyle, fotoğraflarına bakmayı bıraktı yaşlı kadın.
Ağrıyan dizleri, yaşının verdiği yüzünde ki güzel kırışıklar, yer yer kar yağmış gibi duran beyaz saçı ve yılların verdiği o yorgun ifadesiyle 58 yaşındaydı Fadim hanım.
Belini tutarak ilerledi kapıya, gelen giden pek olmasa da manevi torunlarından başka kimse uğramayacağı için seslenmeden açtı kapıyı.
Yanılmıyordu da sekiz tane torunu yüzlerinde ki o saf ifadeyle karşısında duruyorlardı.
"Babaanne anlatıcaksın dimi bu gün hikayeyi" diye direk lafa atladı Ecrin diğerlerine göre konuşması biraz daha çocuksuydu ama bu ona ayrı bi hava katıyor ve insanlara daha tatlı geliyordu, kocaman zeytin gözleri ve yanağında ki gamzeyle çok güzel bir çocuktu.
Koskocaman gülümsedi Fadim hanım "Geçin içeri kuzularım" dedi naif sesiyle.
Çocuklar heyecanla içeri girerken daha içten güldü ve daha fazla bekletmeden onların yanına ilerledi.
Mavi rengi koltuklara sırayla oturmuş çocukları görünce huzurlu bir şekilde baktı yaşadıklarına tezat ve baş köşeye oturup derin bir nefes aldı.
"Söyleyin bakalım nereden başlıyayım" sırf anlatacaklarını geciktirmek için kurduğu bu cümleye "En başından başlasana babaannecim" diye atladı İrem, ilk kız torunu ve ilk göz ağrısıydı bu kız. Kalın kaşları ve çekik koyu kahverengi gözleri ile ayrı bir sevimli duruyordu.
"Haklısın babaannem, başlayalım"
1978
"Kız seviyon mu Osmanı!" canım arkadaşımın imalı sorusuyla utanıp başımı salladım.
Osman nişanlımdı, üç yıl sonra yani on altı yaşımda evlenmeyi planlıyorduk. Daha doğrusu aileler öyle uygun görmüşlerdi ve bize de kabul etmek kalmıştı.
"Köyünde en yakışıklısı ha şanslı kızsın" Şerife bağırarak konuşmasıyla etini cimcirdim.
"Susana Şerife! anamlar duyacak ayıp olur" kaşlarımı çatmış ona bakarken omuz silkip önüne döndü.
"Aman sende, tabi kaptın yakışıklıyı gir havalara böyle" dedi burnunu kırıştırarak.
Normalde bu kadar kavga etmezdik yani Osmanla bizim nişan kesinleşinceye kadar ondan beridir sık kavga eder olmuştuk.
"Aba abaa!?" Beyit'in koşarak gelmesiyle telaşla ayağı kalktım "N'oldu beyit!"
"Aba barajın orada bir adam seni çağırır" nefes nefese konuşmasıyla kaşlarımı çattım.
"Kim sen biliyon mu?"
"Komşu köydenmiş aba ismini demedi"
"Bak sakın anamgile deme valla cimciririm seni" parmağımı sallayarak konuşmamla kafasını sallayıp tekrar koşmaya başladı.
"Beyit nere!" bağırmamı duymayarak çoktan gözden kaybolmuştu.
Beni çağıran kişiye gitmeyecektim. Buralarda yaygındır böyle olaylar genç kızlara aşkını itiraf etmek isteyen delikanlılar gizli yerlere çağırır kızın rızası olup olmadığını öğrenirdi.