i got a habit of seeing what isn't there

347 38 54
                                    

Olmayan şeyleri gördüğünü söylerler. Bir çeşit bakış açısı ya da tuhaf bir rahatsızlık değil. Bu onun asla barışık kalamadığı huyu. Hayal gücü fazla yaratıcı; öyle ki herkes içindeki vahşi aslanı görürken kendisi centilmen bir adamın büyüsüne kapılmıştı. Nazik, saygılı ve sevgi dolu bir adam.

"Sevgilisinden ayrılmış birine göre fazla iyi görünüyorsun, Lix." Sarışın pek umursamadı. Gözlerini masanın üzerinde açık duran Vogue dergisinden ayırma zahmetinde bile bulunmadı. "Ben ayrılmadım Ji, o ayrıldı."

Bu umursamaz tavırlar sarışını oldukça çekici gösteriyor olsa da arkadaşları bunu sinir bozucu buluyordu. Hissettiği şey aslında bu değildi ve kimse onun kendini bu şekilde ifade etmesinden hoşlanmazdı. "Ben ciddiyim. Sorun ne Felix?" Derin bir nefes aldı Felix. Kendine hakim olmaya çalışıyordu. Bu konuşmak istediği bir konu değildi. Kendi içinde bir şeyleri aşmaya çalışıyor ve yeni biten ilişkisinin yasını tutuyordu.

"Seungmin anlatmadı mı? Olaylar olurken yanımdaydı. Her detayı biliyor." dedi hemen karşısında oturan arkadaşını işaret ederek.

Adını duyar duymaz "Neyi biliyorum?" sorusunu sordu başını telefondan kaldırmadan.

Kaşlarını kaldırdı ve gözlerini kıstı, Felix. "Ciddi misin Seungmin?" Sarışının ciddi sesine karşı kayıtsız kaldı, Seungmin. Hafifçe omuz silkti.

Başından beri konuşmaya dahil olmayan Jeongin "Peki kim anlatıyor?" dedi sakin bir sesle. Elinden geldiğince kibar davranmaya çalıştı. Felix'in bugün hassas olduğunu biliyordu, onu sinirlendirmek istemiyordu.

Önünde duran dergiyi sinirle kapattı ardından Jisung ve Jeongin'e döndü. "Onu değiştirmeye çalıştığımı düşünüyor çünkü. Dün gece 'Sen bana değil, kafanda yarattığın adama aşıksın.' dedi ve aramızdaki her şeyi bitirdi."

Masada bir süre sessizlik oldu, kimseden ses çıkmadı. Felix bu sessizliğin nedenini biliyordu. Bu tepkiyi alacağının farkındaydı. "Bakmayın öyle, ne düşünüyorsanız söyleyin."

Jisung korkarak "Kızmayacağını bilsem söylerdim." dedi. Seungmin ve Jeongin ise Jisung'u küçük mırıltılarla destekledi.

Gözlerini devirdi, arkadaşları açıkça kendisinden çekiniyordu. "Ne söylersen söyle kızacağımı biliyorsun. Beni tanımıyormuş gibi konuşmanızdan nefret ediyorum." Gergin bir tavırla arkasına yaslandı.

"Felix, seni kızdırmak elbette istemedik. Biz sadece bir şeyleri dengelemeye çalışıyoruz?"

Denge?

Histerik bir gülümseme ile başını çevirdi. Uzaklara bakarken biraz bekledi. Nasıl bu duruma gelene kadar fark edemediğini sorguladı. "İlişkiyi bitiren ben olmadığım için üzgün olduğumu mu düşünüyorsunuz?" Karşısında oturan üç arkadaşı panikle birbirine bakmaya başladı. Hepsi verecek bir cevap arıyordu. Felix onları kediden kaçmaya çalışan küçük farelere benzetti.

Cevap almayı beklemedi. Bacağını bir diğer bacağının üzerine attı, duruşunu düzeltti."Bana bir bakın, üzgün görünüyor muyum?" Üç arkadaşı baştan aşağı Felix'e göz attı. O gerçekten üzgün gözükmüyordu. "Yine de bunu benden duymak isterseniz; üzgün değilim, öfkeliyim. Ben onu değiştirmiyordum. O benim hayalimdeki adam olmak için değişiyordu. Tabii ki koca bir aptal olduğundan bunu asla anlamadı. Asıl şaşırdığım kısım bunu sizin de anlamamış olmanız. Zeki insanlarla arkadaşlık ettiğimi sanıyordum."

Seungmin derin bir nefes aldı. Sakin kalmaya özen gösteriyordu. Ortamı germeden kendini açıklamaya çalıştı. "Felix bunun zekayla alakası yok. Biz sadece Hyunjin'in bu sebeple ayrılmasının seni üzecegini düşündük. Çünkü birini değiştirmek normal bir davranış değildir, bunu kendin de biliyorsun. Pişman olursun sandık."

Arkadaşı kendince elbette haklıydı. Fakat hiçbiri en önemli noktayı konuşmuyordu. Eli ile yan masada oturan yakışıklı çocuğu işaret etti. "Eski sevgilim, Dylan. Hepiniz mutlaka hatırlarsınız. Görebileceğiniz en silik tipli insandı. Bir ortamda bulunduğu bile fark edilmiyordu. Şimdi başınızı çevirin ve ona bakın. Onun potansiyelini ben gördüm, onu ben değiştirdim. Bunu biliyorsunuz, her zaman en büyük örneğidir." Hepsi aynı anda yakışıklı oğlana döndü. Arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Tam o sırada kendisine bakan Felix ve arkadaşlarını gördü. Sarışına hafifçe gülümsedi. Elbette bu gülüşün anlamını hepsi biliyordu. Felix tepki vermedi, sadece önüne döndü.

"Şimdi bana söyleyin; onu değiştirmem için yalvarması gerekirken bu şekilde davranmak onun ne haddine?" dedi. Sesindeki soğukluk, içindeki boşlukta yankılandı. Kurduğu cümleyi sadece bir kez söylemişti ama kafasının içinde tekrar tekrar duydu. Narsist kişiliği ona bir kez daha kim olduğunu hatırlattı.

'''

in my headHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin