İki hafta boyunca tanıştıkları akşamı düşünüp, durdu. Alkolden önünü göremeyen o adamı görünümü ile kendine hayran bırakmıştı. Öyle ki; Hwang Hyunjin, gece boyunca içtiği her kadehini tanıştığı sarışının güzelliğine kaldırmıştı. Sarışın, her ne kadar alkolden nefret ediyor olsa da karşısında durmadan kendisine iltifatlar eden adamdan rahatsız olmadı. Aksine, çok sevimli bulmuştu bu hallerini. O sevimli, sarhoş çocuğu nereye baksa göremiyordu artık.
"Hey Felix!" Jisung'un sesini duyması ile duruşunu düzeltti. "Beni dinlediğine emin misin?"
Yanında olduğunu bile fark etmemişti. "Dinliyorum." demek ile yetindi.
Jisung inanmadığını belli ederek başını iki yana salladı. "Kötü bir yalancısın."
Güldü, Felix. "Bunu asla bilemezsin." Masada duran buzları erimiş kahvesine uzandı. "Üzgünüm seni dinlemediğim için. Şu sıralar kafam biraz dağınık o yüzden odaklanamadım. Ama şimdi anlatırsan dinlerim."
Jisung, elindeki pipetle bitirdiği kahvenin buzlarını oynuyordu. "Sorun yok, önemli bir şey değildi zaten. Her zamanki meseleler." Cümlesi bittiğinde başını biraz eğdi.
Felix, baştan aşağı süzdü arkadaşını. Üzgün görünüyordu. "Minho ile mi tartıştınız?" Jisung onun bu kadar çabuk anlamasını beklemiyordu. Başını kaldırmadan ona baktı ve hafifçe başını salladı. "Yine ne yaptı sana?" Sarışın, sesinin gergin çıkmasına engel olamamıştı. Lee Minho'dan ciddi anlamda nefret ediyordu.
Jisung, derin bir nefes aldı. Arkadaşının sevgilisine olan öfkesi tükenmiyordu. "Bir şey yapmadı. Ona bana vakit ayırmadığını, henüz yeni barıştığımızı söyledim. O da bana fazla ilgi istediğimi söyledi. Biraz anlayışlı olmalıymışım."
İçinde hissettiği, katlanarak artan öfke duygusuna engel olamadı. "Sana onu affetmemeni söylemiştim." Bu cümleyi kurarken sinirden deliye dönse de sakin konuşmaya çalıştı. Konu sevgilisi olduğunda Jisung'un hassas birine dönüştüğünü biliyordu. Aptal adamın teki için arkadaşının kalbini kırmak tercihi değildi.
Sarışını başı ile onayladı. "Yaptığım aptallıktı, bende aptalım. Bunu biliyorum. Ama elimde değildi." Yorgun ve bitik hissediyordu. Kolunu masaya yaslayıp, alnını da koluna yasladı.
O an küfürler etmek istedi, Felix. Değer verdiği insanların kendilerini değersiz hissetmesine katlanamıyordu. "Kaldır o kafanı, Han Jisung. Sen aptal falan değilsin. Kendini öyle görmekten vazgeç. Onaylamıyor olsam da bu karar senin kararındı. Kararını verdin, arkasında durmalısın. Birilerinin seni bu olay yüzünden yargılamasından korkuyorsun. Kimsenin seni yargılamasına izin vermem. Sen benim arkadaşımsın. Ne olursa olsun ben her zaman seni savunurum."
Yavaşça kafasını kaldırmış ve kendisini izleyen arkadaşına bakmıştı. Sarışından aldığı destek onu hissettiği üzüntüden kurtarmaya yetiyordu. "Teşekkür ederim, Felix."
Felix, gülümsedi. "Önemi yok, Jisung. Sana kahve almamı ister misin?" Jisung, küçük mırıltılarla kendisini onayladığında arkasını dönüp, garson aramaya başladı. Tam bu sırada yanında en iyi arkadaşıyla kafeye giren eski sevgilisi ile göz göze geldi. Karşısındaki adamın duygu değişimini yüz ifadesinden anladı. İçeri girerken keyfi yerinde gibiydi, şimdi ise gözlerindeki kırgınlığı hissediyordu. Kendi ifadesinin ise değişmesine müsade etmedi. Göz göze geldiklerinde duygusuz bakıyordu ve öyle bakmaya devam etti. Ardından hiçbir şey olmamış gibi erimiş buzlarla oynamaya devam eden arkadaşına döndü. "Sevgilin burada."
"Ne?" Kafasını kaldırdığı gibi Minho ve Hyunjin'i görmesi ile gözlerini devirdi. "Ne işleri var burada?"
Omuz silkti, Felix. Pek umrunda değildi. Çantasından telefonunu ile dudak yağını çıkardı. Telefonun ön kamerasını açıp, çantaya yasladı. Dudak yağını ise nazikçe dudaklarına sürdü. Sürmeyi bitirdikten sonra telefonun ekranından kendine baktı bir süre. Tam telefonu kapatmak üzereyken ekranda kendisini izleyen eski sevgilisini gördü. Telefonu biraz hareket ettirerek daha geniş bir açı yakaladı, artık arkadaşını da görebiliyordu. Lee Minho da tıpkı, Hwang Hyunjin gibi doğrudan oturdukları masaya bakıyordu. Yanlarına gelmeye niyetli oldukları bakışlarından belliydi. Bu görüntü kendisine çok gülünç gelmişti. Fark ettirmeden bir fotoğraf çekti ve telefonu masaya bıraktı. "Kalkalım mı?" diye sordu arkadaşına.
Jisung, moralinin daha fazla bozulmasına izin vermek istemedi. İyi bir ruh halinde değildi. Sevgilisini şu an görmek istemiyordu. "Kalkalım." diyerek eşyalarını toplamaya başladı.
Jisung toplanırken, kendisi yanlarından geçen garsondan hesabı istedi. Hyunjin ve Minho'nun hala kendilerini izlediklerini hissediyordu. Yine de dönüp asla o tarafa bakmıyordu. Garson geri döndüğünde hesabı ödeyip, masadan kalktılar.
"Jisung, sevgilim!" Minho'nun sesini duyduklarında birbirlerine baktılar. Jisung, sorun olmadığını belli eden bir ifade ile kendisine baktığında tepkisiz kalmıştı. Arkalarından seslenen Lee Minho ve Hwang Hyunjin ise yanlarına geliyordu. Minho yanından geçip, doğrudan Jisung'a ulaşmış ve sevgilisine sarılmıştı. "Seni özledim."
Jisung fazla tepki vermemiş, sadece sarılmasına karşılık vermişti. "Bende özledim, Minho." dedi ve geri çekildi. Bu görüntü Felix'i güldürdü.
Gülüşünü duyan Minho, sarışına döndü. "Görüyor musun, Hyunjin? Sevgilin de buradaymış." Sesindeki yapmacıklığı en derinden hissediyordu, Felix. Lee Minho hala kendisi ile uğraşıyordu.
"Minho, kes sesini." Sesin yakınlığına şaşıran Felix, bir tepki vermedi. Tek düşündüğü Hyunjin'in ne ara bu kadar yakınına geldiğiydi.
Minho sinir bozucu gülüşü ile sahte tavrını sürdürmeye devam ediyordu. "Pardon, eski sevgilin." diyerek aptalı oynamaya devam etti.
Sarışın, arkasından Hyunjin'in sinirle iç çektiğini duydu. Verdiği nefesin küçük bir kısmı ensesine çarparken yine tepkisizliğini korudu.
Felix'in sessizliğini fark eden Jisung artık gitmeleri gerektiğini anladı. "Biz gidelim, planımız var." Hiçbir cevap beklemeden, Minho'nun yanından geçip Felix'in yanında durdu.
"Peki, iyi eğlenceler size." diyip, sevgilisinin kalktığı sandalyeye oturdu, Minho. Onu izlemeye daha fazla tahammül edemeyen Felix, çantasını alarak arkasını döndü. Adım attığı an yabancısı olmadığı sıcak nefes yüzüne çarptı. Hwang'ın gözlerinin kendisinde olduğunu, ona bakmadan da anlayabiliyordu. Sadece bir anlığına duygusuz bakışları eski sevgilisini buldu. Kendisinin aksine, bir umut ararcasına parlayan göz bebekleri ile bakıyordu. Bakışmalarını iki saniyeden uzun tutmadı, Felix. Önüne döndü ve Jisung ile birlikte çıkışa yürüdü.
'''
Bu kez uzun yazdim
Kontrol etmeden atiyorum
İyi olup olmadigini soylersiniz
Bir de sey sormam lazim
Felix karakterini itici buluyor musunuz?