KANLI SON

166 9 8
                                    

Kitaplar... Kötü hayatımdan çekip kendi güzel dünyasına haps edip orada kendimi kaybettiğim sayfalar. Her bir kitap kapağının ardında bambaşka hayatlar vardır. Ama benim hayatım asla o hayatlar gibi olmamıştır. Ben farklı bir kızdım. Kitaplar kız karakterler hep iyi ve zengin olmuştur. O karakterler kadar güzel veya iyi olmadığım gerçekleri var. Onlar gibi saf değildim. Aksine kurnaz ve tehlikeliydim.


Anne ve babamın beni başka bir aileye sattığını ve o ailenin bir tefeci olması beni tehlikeli kılan sebepti. Asıl kurnaz kılan ise zekamdı. Diğer insanlara göre çok farklı bir kişiliğe sahiptim. Özellikle de kızlara göre. İnsanların acı çekmelerinden zevk alırdım. Onlara işkenceler yapmak gibi işlerim vardı. Üvey ailem beni böyle yetiştirmişlerdi ve bende onlara bazı konularda yardım ediyordum. Erkeklerden daha iyi dövüştüğüm, elimin ağır olması ve her hangi bir tehlike anında paçayı sıyırmakta bir numaraydım. Bu yüzden üvey adamdan alınan paraları geri zamanında vermeyen kişilere ben bakardım. Genelde ilk önce uyarırım ve zamanı biraz daha uzatırdım. Ama ikinci gidişimde her zaman kanlı sahneler olmak zorundaydı. Bazı iyi insanlar başlarını sokmamaları gereken yerlere sokar ve bunlardan zarar görürlerdi. Böyle insanların bu kadar salak olmalarına inanamıyorum bazen. Girdiğin işin sonucunu ve bu sonuçta zarar göreceğini bile bile nasıl yapmaya cesaret edebilirsin ki?


Yine bir işim vardı ve ben arabayla oraya doğru gidiyordum ki bu ikinci gidişimdi. Arkamda beni takip eden bir araba daha vardi ki onlarda benimle geliyordu. İşimi ne kadar tek başıma yapabileceğimi söylesem de beni anlamak istemeyip. Her zaman peşime birilerini takardı üvey adam. Ona üvey adam dememin sebebi hayatımda asla ''baba'' kelimesinin yer edinemeyeceği ve o sıfatı taşıyabilecek kimsenin olmaması. Ne ''anne'' ne de ''baba'' ikisi de benim için yoktular. Belkide hiç bir zaman olmayacaklardı.


Eski bir binanın önüne geldiğimde arabayı park ettim. El frenini indirip kontaktan anahtarı da alıp aşağıya indim. Soluma baktığımda hemen arkama arabasını park etmiş ve arabadan çıkan diğer adamları gördüm. Derhal yanıma geldiler ve benden emir beklediler. Onları es geçip eski binaya doğru yürümeye başladım.


Bina eski olmasına rağmen hala ayakta duruyordu. En alt katında bir bar vardı. Kapıdaki takım elbiseli görevliler beni tanımış olacak ki birbirlerine endişe ile bakıp soğuk terler dökmeye başladılar. Onlara çarpık bir şekilde gülümseyip içeri girdim.


Üvey adamın adamlarının ardımdan geldiğine emindim. Onlara aldırmadan uzun ve loş ışıkta bulunan koridorda ilerledim. Koridorun sonundaki kırmızı kapıyı da itip mekana girdim. İçerisi sigara, alkol ve ter kokuyordu. İnsanlar sarhoş olmuş ve dans ediyorlardı. Bazı erkekler ise gözlerine kestirdikleri kızlar ile bir gece geçirmek için çabalıyordu. Onlara bakmayı kesip sağdaki merdivenlerden yukarı çıktım. Bu seferki koridor siyahtı ve tam karşısında ki odanın kapısı beyazdı fakat bu gecenin sonunda o beyazlık yerini kızıl renklere bırakacak gibi görünüyordu.


Kapıyı açıp içeri girdiğim de İlyas güler bir yüzle patron koltuğuna yayılmış vaziyette oturuyordu. Gözleri benim gözlerimi bulduğunda yüzündeki gülümseme anında solup, gözleri korku saçıyordu adeta. Yüzümü duygusuz bir ifadede ona bakıyordum. Aniden ayağa fırladı ve ceketinin bir düğmesini iliklerken benim önüme doğru yürümeye başladı. Önüme geldiğinde '' Hoş geldiniz.'' dedi gözlerindeki korkuyu sesine de yansıtarak. Ona nazaran ifadesiz ve bir o kadar soğuk çıkan sesimle '' Bakalım hoş bulabilecek miyiz İlyas Efendi.'' dedim. İlyas bana o kadar korku dolu gözlerle bakıyordu ki bir ara gözleri doldu ama göz yaşlarını geri itelemeyi başardı. O kadar kötü bir namım vardı ki insanlar beni tanır ve korkardı. Karşımda küçük bir kedi yavrusuna dönerlerdi. Aynen şuan İlyas'ın durumu gibi.

Tefeci KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin