İyi okumalar 💖
&&&
Taehyung yatağından kalktı ve penceresine doğru yürüdü. Jungkook gecenin bu saatinde ne demeye gelmişti şimdi? Üstelik dün gece olanlardan sonra onunla hâlâ konuşmak istemiyordu, kırgındı Taehyung. Anlamlandıramadığı kadar çok kırgındı hemde. Oysa onu da öncesinde bir o kadar kırdığından bir haberdi.
Yukarıya çıktığında Jungkookla konuşacak ona kendini açıklayacaktı. Yoongi'nin isteğiyle degil kendi isteğiyle konuştuğunu söyleyecekti ancak onu o şekilde kızla görünce hepsi aklından uçmuş içini dolduran öfkeyle her şeyi bırakıp çıkmıştı evden.
Kendi evine -ne kadar ev denebilir orası ayrı- geçtiğinde her şeyin uzun zamandır aynı kalması sinirlerini bozdu, yeni yaşıyla farklılıklar istediğini fark etmesi de uzun sürmemişti ki zaten saçını boyatma sebebi de buydu işte. Değişiklik.
Pencereyi açtığında aşağıda elinde tuttuğu küçük kırmızı pastanın mumlarını yakmaya çalışan Jungkookla karşılaştı. Bu pasta da neydi şimdi? Doğum günü için falansa Taehyung şuraya düşüp bayılabilirdi şoktan. Çünkü doğum gününü kutlayacağını düşündüğü son kişiydi Jungkook.
Jungkook birkaç dakika içinde mumlara o kadar odaklanmıştı ki Taehyung'un pencerede olduğunu fark etmedi bile. En sonunda yaktığında gururla gülümserken başını yukarı kaldırmış ve ona doğru gülen Taehyungla karşılaşmış kendi de daha çok gülmeye başlamıştı. Bir süre öyle birbirlerine bakarak durduktan sonra Jungkook bir şey hatırlamış gibi hızla telefonunu çıkardı ve panikle Taehyung'a döndü.
"Doğum günün bitmek üzere... eğer mumları söndürmeyi düşünmüyorsan beni içeri almalısın çünkü buradan donuyorum ve bu soğukta mumları tekrar yakmak çok zor olur, ha yok düşünüyorsan aşağı gelmelisin."
Taehyung'un şaşkınlıkla kalkan kaşları geri yerlerine geldi.
"Neden seni içeri alacakmışım?" Dedi yalandan soğuk bir tavırla.
Taehyung'un sözleriyle Jungkook'un yüzünün düşmesi bir olmuştu. "Ne yani söndürmeyecek misin mumları?" Demişti dudaklarını büzerek. Taehyung onun bu tatlılığına hafif yumuşar gibi olsada tekrardan eski haline dönmüş ve hiçbir şey söylemeden penceresini kapatıp içeri geçmişti. Jungkook garip bir şekilde içini dolduran hüzün duygusuyla pastaya bakmaya başlamıştı. Pastayı bile motorla buraya getirirken bagajda bir şey olur mu diye düşünmüş ve stres olmuştu. Şimdi o gelmezse Jungkook tamamıyla boşuna yaptığı ve zamanı gittiği için uzun bir süre Taehyungla konuşmayacaktı. Yani belki bir iki gün falan.
Tam umudunu kesmek üzereyken alt kapının açılmasıyla başını hızlı o yöne çevirdi.
Üstünde küçük kareli pijamaları, kahverengi montu, siyah terlikleri ve siyah saçlarıyla Jungkook'un aklını başından alan Taehyung, kapıyı sessizce kapattı ve ona doğru döndü. Birkaç saniye hiçbir şey söylemeden ona yaklaştı ancak kendinin de Jungkook kadar ondan etkilendiği belliydi bakışlarından. Sonuçta karşısında siyah kot pantolonu siyah ceketi ve içine giydiği beyaz tişörtüyle Jeon Jeongguk duruyordu. Etkilenmemek içten bile değildi.
Taehyung hiçbir şey söylemeden pastaya doğru yaklaştı ve iki elini birleştirerek hızlıca dilek tutu.
"Eğer üç dakika içinde üflemezsen doğum günün bitecek ve bunca şey boşuna gidecek." Dedi Jungkook sessizce. Sanki kimse onları duymasın ister gibiydi. Oysa etrafta zaten kimse yoktu.
Taehyung yukarı doğru kıvrılan dudaklarıyla mumları üfledi ve gözlerini Jungkook'un gözlerine çıkardı. Hiçbir şey söylemedi sadece bakmak istiyordu. Bu yıldız gözlerde ne vardı da onu böylesine çekiyordu merak ediyordu. Her ne kadar bu göz temasını kesmek istemese de Jungkook'un elinden aldığı pastayı yavaşça yandaki banka bıraktı. Jungkook ise ağzını dahi açmadan onu izliyordu. Şimdi ne olacaktı pastayı burada bırakacak ve gidecek miydi Taehyung, yoksa yanında duracak ve ne konuşacaklarını bilmeden öylece bekleyecek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lan Oğlum Böyle Olmaz ✅️
FanfictionTaehyung Bugün az önce bu satırları yazdığın parmaklarını öyle bir kıracağım ki ulan acaba bir daha kullanabilecek miyim diye kendine soracaksın Jungkook Dikkat et de ben senin küçük taehyung için bunun aynısını dedirtmeyeyim gerçi kendisinin pek k...