SON

164 23 3
                                    


Her şey bitmişti. Mutlak son gelmişti. Geray, harap olmuş Marobis'in sarayında taht salonunda duruyordu. Lortları arkasında ve Akel sağındaydı. İlerideki sağlam bırakılan tek tahtın yanında duran bozkurt uluduğunda Geray derin bir nefes alarak avucundaki Ateş Lordu arvisine baktı. Artık biliyordu, Akel ona anlatmıştı. Tuttuğu nefesi uzunca bıraktıktan sonra Akel'e baktı, ''lort seni gördüğü ilk gün seçmişti ama ben seni kaybetmemek için buna izin vermedim. O senin için kendini feda edip yayı sana gönderdi. Başından beri onun loriidiydin şimdi Ateş Lorunun ta kendisi olacaksın.'' Durgun sesi söylediği sözleri hüzünlü kılıyordu. Akel boyun eğmekten başka bir şey yapamadı. Ve Geray, kendi elleriyle arvisi Akel'in göğsüne bastırdı. Gözlerini yumduğunda kitabın söylediği sözleri tekrarladı. Akel'in üzerindeki zırhı değişiyor ve giderek koyu kırmızı ile siyah renginde, diğer lortların zırhına benzer bir zırh beliriyordu. En sonunda göğsünde siyah metalden yapılma bir yıldız belirdiğinde arvisi sıkıca kavradı. Ve Geray elini çektiğinde Akel diz çökerek biat yemini etti, ''yüce efendim, nihayet ayrılık son buldu. Ben Ateş Lordu Akel, gücüm ve kudretimle emrinizdeyim.'' Artık sekiz lort tamamen Geray'ın emrindeydiler ve son görev artık yapılmalıydı...

Lort Altay, diğer kırılan tahtları yeniden inşa ettiğinde tüm lortlar kendi tahtına oturmuştu. Enerjileri iyice solan lortlarını hisseden Geray derhal kendi tahtına oturduğunda Rehber Erdenay'ın gösterge takdimiyle Hakanlığı ilan edildi. İlter'in kükremesiyle birlikte de tüm lortlar tahtlarına kilitlenip şehrin altındaki, yeryüzünün kalbine bağlandılar. Arvisleri parıldadığında hepsinin gözleri istemsizce kapandı ve ruhları bir kez daha birleştiğinde Geray nihayet olması gerektiği gücüne kavuştu. Kalbi yerinden alıp İlter'e daha önce verdiği emirle oradan, oldukları gibi kayboldular. Onların gitmesiyle şehir yavaş yavaş dökülmeye ve surlar da yıkılmaya başlamıştı. Şehrin dışında bekleyen mari ordusu yıkımı gördüğünde acı dolu bakışlarla izlediler. Çok geçmeden şehir tamamen yıkılmaya başladı. Büyük sarsıntılar baş gösterdiğinde toprakta çatlaklar meydana gelmişti ve şehir giderek o çatlakların içine gömülüyordu. Yaradılışta hayranlık beslenilen şehir şu an herkesin gözü önünde bizzat sahipleri tarafından yıkılıyordu...

Geray ve lortları, Atıken anakarasına gitmiş ve daha önce Lort Barçin'in inşa ettiği şehrin sarayında aynı şekilde ortaya çıkmışlardı. Yeryüzünün kalbi, Geray sayesinde ve lortların yardımıyla şehrin altına yerleştirildiğinde bulundukları yerden gökyüzüne bir ışık patlaması meydana geldi. Zaten güneşin mevcut olduğu yer daha da aydınlandığında yeryüzünün kalbi yeni yerine yerleşmişti. Işık kaybolmadan lortlar ve Geray bulundukları yere yeni bir şehir inşa etmeye başladılar. Evler, saraylar, ağaçlar, çiçekler, dere yatakları, göller. Dağlar, tepeler, ovalar ve en son yeni saray da inşa edildiğinde ışık söndü ve şehrin surları eski şehrin olduğu gibi inşa edildiğinde hepsi gözlerini açtılar. Taht aynıydı ve yine beş adet dikdörtgenin yan tarafları kırpılmış ve her kademenin sonuna, sağına ve soluna lortların tahtları kurulmuştu. Heybetli sarayın heybetli ve bahar esintilerini içeriye davet eden açıklıkları olan taht salonunun en ortasında Erdenay ve İlter yenilenen ve temizlenen bedenlerinin yanında Erdenay değişen, güzel beyaz kıyafetinin içerisinde lortların ve Geray'ın uyanışını izlediler. Lortların tamamı en güçlü anlarındalardı ve şu an üzerlerinde tören kıyafetleri mevcuttu. Bedenleri ter temiz olmuş ve saçları başları düzeltilmişti. Hepsi gözlerini açtıklarında onları izleyenlere gülümsediler. Geray gönül ferahlığıyla derin derin nefes alıp gülümsediğinde değişmeyen kıyafetiyle, Muhafıza emretti, ''gidelim ve halkımızı yeni evimize, Arday Hakanlığına getirelim.'' Evet, yeni şehrin adı buydu. Arday, temiz bir görüntüsü olan...

İlter bu emirden sonra hemen taht salonunun girişine bir geçit açtı. Geçit, yıkılan Marobis'in yıkılmış kapısının olduğu yerden açıldı. Geray sağında ve solunda lortlarıyla birlikte Erdenay ve İlter ile geçitten geçerek ordusunun karşısına tüm heybetiyle çıktı. Mari ordusu şehir yıkıldıktan sonra kaçmayı başaranlarla birlikte dışarıda diken üzerinde beklerlerken gelenleri gördüklerinde mutluluktan ağlayarak onları karşıladılar. Önlerinde, bulundukları yerde diz çökerek beklediklerinde. Güneşin Lordu Kuyaş bulunduğu yerden havaya yükseldi, kısa süre sonra güneş karanlık anakaraya tekrar doğdu.

Güneşin doğuşu tüm anakarada mutlulukla karşılandı. Kraliçe Aba kendi odasında oğluyla ilgilenirken güneşin doğuşuna şahit oldu. Mutlulukla Gök Tengri'ye dua ettiğinde oğlunu sevinçle öpüp derinden sarıldı. Uzun süredir güneşe hasret kalan yaratıklar önce gözlerini sakındılar sonra tümüyle güneşi kucakladılar. Karanlıktan dolayı buz kesen anakara sıcacık ışınlarla yeniden hayat bulmuştu. Solan bitkiler yeniden yeşermiş kuruyan ırmaklar suya tekrardan kavuşmuştu. Yeryüzü yeni düzene kavuşmuştu.

Tüm anakara huzura kavuştuğunda Geray, mari ordusunu yeni şehre davetini şu sözlerle etti, ''Marobis gitti ve artık Arday var. Geçitten geçin ve yeni evinizde huzurla yaşayın. Bundan böyle yeryüzü ben ve lortlarımın muhafazası altındadır. Benden sonra da'' sol elini solunda duran siyah ve bordo rengindeki eşsiz kıyafeti içerisindeki asaletle bekleyen Lort Akel'in sağ elini tutup devam etti, ''bizim evlatlarımızın muhafazasında olacak.'' Onun bu davranışı zaten huzurla dolup taşan Akel'in bedenini aşkla kaplattı. İkisi birbirine bakıp gülümserken mari ordusu sıralar halinde geçitten geçiyorlardı. Ve Hakanlarını ile Hanımlarını tebrik ediyorlardı. Tüm mari ordusu geçtikten sonra geriye kalan buz ordusu ve Şahmeran, Geray'ın önüne gelerek beklediler. Buz ordusunun en önünde duran komutanların tutuğu tahtanın üzerinde Kraliçe İrisin bedeni vardı. Geray onlara yaklaştı ve hüzünlerini tekrar tekrar paylaştı, ''o benim en büyük dostum ve yoldaşımdı. İnanın bana onu kaybetmeyi hiçbirimiz istemezdik. Yazgıya kimse hüküm geçiremez. Gök Tengri şahidimdir, ben onu çok sevdim ve emin olun Ülgen Han'ımızın huzuruna rahatlıkla çıkacaktır. Sonsuz uçmağda atalarının yanındaki yerini alacaktır.'' Onun sözlerinden sonra biraz olsun mutlu olsalar da baş elf komutan saygıyla konuştu, ''yüce Hakan, kutlu soyumuzu taşıyan kimse kalmadı. Ülkemizin durumu nasıl olacak bilmek istiyoruz.''

''sizin mirleriniz var. Onlara uyun ve verecekleri kararlardan asla şaşmayın. Temiz kimsedirler. Bundan böyle onların yönetimi altında olacaksınız ayrıca herkes gibi bizim gözetimimiz altında olacağınızı size müjdeliyoruz. Bizim için yaptıklarınızı unutacak değiliz ve bunun bizden sonra da unutulmaması için Kraliçe İris'in bedenini Arday Hakanlığına gömmeyi istiyorum. Eğer sizde bunu isterseniz.''

''bu hiç şüphesiz bizi mutlu eder efendimiz.'' Bu sorun çözüldükten sonra Lort Altay, Kraliçe İris'in cenazesini alarak geçitten buz ordusu eşliğinde geçti. Ardından Akel dahil tüm lortlar geçtikten sonra Şahmeran ve bozkurt birbirlerine bakıp gülümsediklerinde Şahmeran sordu, ''taht takdimini o yapacaktı ama şimdi aramızda değil''

''Kraliçe Aba ve sen ne güne duruyorsunuz.'' İşte bu konuşmada sonra Şahmeran ve bozkurt da memnuniyetle geçitten geçtiler. Tek başına kalan Geray öylece etrafına bakınıp iç geçirdikten sonra, ''ey toprak ne de çok kan içtin. Artık sana verdiklerimizi bize geri verme vaktin'' dedi. Elbette doğaya yeniden dirilişi emretmişti. İleride esir alınan ve şu an bağlı bulunan askerlere baktığına sadece sırıttı sonra geçitten geçti. Ve geçit bir daha açılmamak üzere kapandı...

Yaradılış gününden beri olması gereken şimdi gerçekleşmişti. Beklenilen soyun ilk Hakanı şu anda lortlarıyla birlikte tahtlarının önünde duruyordu. Salon tıka basa doluydu. Kraliçe Aba en önde oğluyla birlikte arkasında Şahmeranla ilerledi. Kral Karer'i Akel'e verdikten sonra Şahmeranın elindeki Hakanlık tacına baktığında onları izleyenlere seslendi, ''bugün bizim olan bize verildi. Yüce Gök Tengri ile Hanlar bize kutlu soyu bahşetti. Hakan Geray ve Hanımı Akel. Yeryüzünün sahipleri ve muhafızları. Kutlu olsun, kutlu olsun, kutlu olsun.'' Kraliçe bu sözlerinden sonra tacı alarak Geray'ın başına yerleştirdi. Geray ve lortları hemen tahtlarına oturdular. Onlar oturur oturmaz tüm salon önlerinde eğildi. Geray huzurluydu ve ayrıca mutluydu ama o an garip bir olay yaşandı. Akel'e ve Karer'e keyifle baktıktan sonra gözleri Şahmeran'ın gözleriyle kesişti işte o anda zihni ona bazı görüntüler gösterdi. Bir genç kız vardı karşısında. Gözleri masmaviydi, üzerindeki kıyafetler çok değişikti üstelik saçı griydi. Hayretle izliyordu onu ve bir an kızın arkasındaki masanın üzerinde duran Beyaz Kobra Yılanını gördü. İşte tam o anda görüntü kaybolduğunda Şahmeran ile kısa süre bakıştılar. Unutmuştu onu ve ne zamandan beri kolundan çıktığını bile hatırlamıyordu. Görüntü birden gelmiş ve birden kaybolmuştu. Gözleri aynı görüntüyü gördüğüne emin olduğu Şahmeran'a 'buda neydi?' dercesine bakarken ikisi de kalabalığın arasından Cem Meriç'i gördüler. İşte o zaman anlamışlardı.

Bu geleceğin ta kendisiydi...

SON

MAROBİS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin