BEN SENİN!

572 3 0
                                    

Sonucunu bilmediğin bir işe kalkıştığın da ne olacağını asla kestiremediğin bir yolda oluyorsun. Şu an tam da böylesine bir şey yaşıyorum. Bir elimde bavul, diğer elimde bir paket çikolatalı gofret, otobüs terminalinde babamın beni alması için nöbet bekliyorum.

Cesaretim, umursamazlığım ve plansız oluşum...

Gerçekten tam bir baş belasıyım. Kıyamet kopsa odamın köşesine oturur, kulaklığımı takar ve elimde en sevdiğim kitabımla orada ölmeyi beklerdim. Ya gerçekten salak. Ya da fazla cesurdum kestiremiyordum ama en azında korkak değildim.

Hayatın anlamını bulmak için yaşayanlardanım belki de, çılgın deli dolu...

Karşımdan gelen adama baktım. Uzun boylu, yakışıklı, uzun süredir görmediğim adama. Yüzündeki tebessüm paha biçilemez gibi geldi önce, sonra onu aramadığımın sormadığımın farkına vararak kıvrandı vicdanım ve en sonunda kalbim yenik düştü gururuma, ayaklarım uçarcasına ona hareket etti ve kendimi kollarına teslim ettim.

Kokusunu içime çeke çeke sarıldım. Güneşte parlayan kumral saçları yine gözümü alıyordu.

"Baba!"

"Bırak beni ufaklık, boğucaksın bu kocamış ihtiyarı.." Ardından kullaklarımda kahkahası çınladı.

"Ölürümde bırakmam. Sonra kapanın elinde kalır." Kendimi geri çektim ve alıcı gözüyle bakıyormuş gibi süzdüm babamı "Sen.. Gençleşmiş misin ne?"

Tebessümünü saklamaya çalıştı. "Gevezeliğinizden de eksilen pek birşey olmamış bakıyorumda." Bavulumu alıp beni koltuğunun altına aldı.

Babayı işte. Ne kadar görüşemesekte benim de bir babam vardı. Kokusuna hasret kaldığım, geceleri resmiyle uyuduğum babaydı işte. İlk aşkımdı.

Arabaya binerken bir an olsun gözümü ondan ayırmadım. Özlem duygusu bedenimi kavururken, boğazım yanında düğümlenmiş, otobüste yaptığım ön konuşma aklımdan uçup gitmişti. Gözlerim doldu bir an... Farketmesin diye başımı cama çevirdim.

"Hangi rüzgar attı seni bakalım?" Annem büyük bir ihtimal aramış aramızda geçen kötü dakikaları an be an anlatmıştı. Evin küçük kızı olarak tanınsam da kimse kolay kolay hafife almazdı beni. Belki de kapıyı çarpıp çıktıktan sonra annem deliye dönmüştü ama hak ediyordu. Gelip bana böyle birşeyi söylememeliydi.

Kasırga yine zihnimde görünmez bir toz oluştururken babamın sorusuna dikkatimi vermeye çalıştım.

"Annem kelimesi kelimesine anlattı baba. Ne gerek var tekrar anlatmaya." Sitem dolu sözlerimle babam tekrar gülümsedi.

"Anneni iyi tanıyorsun, ufaklık" Eliyle saçlarımı karıştırdı. Saçlarımı düzeltmeye çalışrken bir yandan gülüyor, bir yandan da küçükken ne kadar çirkin olduğumu söyleyip, utanç verici anılarımla dalga geçiyordu.

kasaba olmayacak kadar büyük, ilçe olmayacak kadar da küçük işlek bir kasabaya geldik. Babam, önceden kaldığımız evden annemle ayrıldıktan sonra taşınmıştı. Tabelaya baktım. "KARAYEL"

Kasabaya bakarken, irili ufaklı müstakil evler büyük ve yemyeşil ağaçlar ve sokakta oynayan çocuklar gözüme ilişti. Farklıydı ama sıcaktı. Yalnız hissetmezdin kendini burada, içtendi sanki. Ağaçlar huzur veriyordu. Gökyüzü daha güzel gözüyordu burada.

Babam yolun kenarına arabayı park edince, geldiğimiz açık mavi tonlarındaki iki katlı geniş bahçeli eve baktım. Babam yüzüme bakınca gülümsedim. Anahtarlarımı avucumun içine atınca, etrafıma baka baka eve girdim.

BÜYÜK BORÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin