2. Bölüm: Zorbalar Okulu
Başlarsan Biter...BİR AY SONRA:
Bir insanın geçmişinden kurtulması mümkün müdür? Acılarından, kederinden, travmalarından, aşkından... Kurtulamaz. Bir insan ne geçmişinden kurtulabilir ne acılarından ne de dahasından. Yalnızca geleceğine yön verebilir; acılarını azaltabilir.
Her zaman sorunlarımdan nasıl kurtulacağımı ve nasıl normal insanlar gibi rahat bir yaşam süreceğimi merak ederdim. İçimdeki savaşı nasıl bitirebilirdim? Durup durup düşündüğüm bir soruydu. Yıllarca kendimle verdiğim savaşın bitmeyeceğini düşünürdüm. Ancak öyle değildi. Bir şeyin bitmesini istiyorsak; başlamamız gerekirdi. Bitmesini istediğimiz her şey, ancak ve ancak başlarsak biterdi.
Sonunda başlamaya karar vermiş ve beni bulunduğum duruma sokanlardan intikam alacaktım. Bu koskoca yedi yıldan çıkarttığım bir ders varsa, o da hak etmeyip yaşadıklarımı, hak edenlere yaşatmaktı.Ben Bilgen. Bugün 02 Ekim 2022. On yedinci yaş günüm ama bugün on yedimi değil onumu doldurdum. Bir insan bir yaşını yaşayamadan diğer yaşına geçemezdi ve ben yıllardır onumu dolduramamıştım. Bu gün; o gündü. Artık on yaşıma girmiştim.
Gözlerimi sıkıca yumdum ve dileğimi diledim. Bu bir dilekten ziyade yemindi. Kendime borcumdu...Sana yemin ederim ki Bilgen, intikamını alacağım. Yıllardır ne yaşadıysan iki mislini yaşatacağım, artık saklanma sırası bende değil onlarda.
Ardından gözümü açtım ve çalışma masamda duran küçük çikolatalı kekin üzerine koyduğum mumu büyük bir onurla üfledim. Artık bir ant içmiştim ve dönüşü yoktu. Ne yaşadıysam, yaşatacak; normal bir insan gibi hayatıma devam edecektim. Çünkü ben saklanarak, korkarak, utanarak yaşamayı hak etmemiştim.
Telefonumun ekranını açtığımda saatin 06.32 olduğunu görünce hızla evden çıkmak üzere kapıya yöneldim. Portmantodan aldığım ceketi giyerken annemin uykulu bir şekilde seslenmesi irkilmeme sebep oldu. Hızla anneme yönelip suçüstü yakalanmış bir katil gibi telaşa kapıldım.
“Bilgen. Nereye?” zarzor yutkunarak fısıldadım. “Okula!”
Annem kurduğum cümle ile çığlık sayılabilecek derecede, yüksek bir sesle tepki verdi.“Ne?!” hızla işaret parmağımı, dudağımın ortasında dikine tutup sessiz olması gerektiğini söyledim.
“Bağırma anne. Ablamlar uyanacak.” Annemin abartma huyu vardı, fazlasıyla.
“Ah! Canım kızım. Bugünleri de gördüm ya artık ölsemde gam yemem.” Sıkıca sarılıp, yanağıma sulu bir öpücük kondururken; sert sayılmayacak şekilde ittirdim.
“Abartma anne ya!” yanağımda ki salyayı elimin tersiyle sildim ve portmantodan aldığım ayakkabıyla direkt kendimi evden dışarı attım ve bir taksi çağırıp ayakkabılarımı giymeye başladım.
Sitelerden çıkınca yolun karşısında bekleyen taksiye yönelmiştim, benim çağırdığım taksi olmalıydı. Zira sabahın bu saatinde kimsenin taksi kullanacağını sanmıyordum. Koşar adımlarla taksiye ulaştım ve arka kapıdan binip, oturdum.
Tam okulun adresini verecekken yanımda oturan genç çocuk dikkatimi çekti. Dikiz aynasından taksiciye bakarak, “Sizin tanıdığınız mı?” diye sordum.
Şoför orta yaşlı, kafası kel denebilecek kadar seyrek saçlarla dolu ve göbekli biriydi. Gömleğin üzerine giydiği kazak ile tam bir esnaf profilini yakalamıştı.
Yanımda oturan genç çocuk ise tam aksine daha genç ve alımlı duruyordu. Gür saçlarına oldukça bakım yaptığı belli bir şekildeydi ve geriye doğru taramış, hoş bir görüntü elde etmişti. Şoföre sorduğum soruyu hemen solumda oturan genç çocuk cevapladı:
“Ben müşteriyim. İner misiniz? Taksi şuan dolu.” Oldukça ukala bir tavırla konuşuyordu ve bu sinirlenmeme sebep olmuştu.
“Anlamadım?” ses tonum soru sorduğumu belli edecek nitelikteydi.
“Neyi anlamadınız acaba? Şuan takside ben varım, yanlış bindiniz sanırım.”
“Yanlış binmedim,” dedim. “Taksiyi ben çağırdım.” Büyük bir kahkaha patlattı. Komik olan neydi ki?