KAYBOLMADIM

10 1 1
                                    

Yarım saate yakın süredir yürümekteyim. Ne sokaklardan geçtim ne evler gördüm ama hiçbiri tanıdık değil. Ah Yağmur Ah. Ne diye kaçırırsın ki ineceğin durağı. Yola baksana sen. Zaten yabancısın bu şehre. Telefonun şarjı da tam bitecek zamanı buldu yani. Yoldan biri geçse soracağım neresi burası diye. Ama yok, kimse geçmiyo. Yollar bomboş. Zaten benden başka hangi salak bu yağmurda dışarı çıkar ki?  Yağmur da hızlanmaya başladı. Islanıyorum. Yürümeye devam ederken sokağın başındaki kafe gördüm.  Hızlıca kafeye doğru yürüdüm. Tam kapıyı açacakken 'Kiralık' tabelası ilişti gözüme. Zaten şans benim yüzüme ne zaman güldü ki? El mecbur yürümeye ve ıslanmaya devam ettim. Belki bir kafe daha bulurum çantamda şarj cihazım varsa telefonumu şarj ederim diye düşündüm. Ama çantamda şarj cihazım yoktu sanırım. En azından birinden telefon ister teyzemi arardım. Saat de epey oldu. Teyzem merak etmiştir. Telâş yapacak şimdi. Of Yağmur Of. Yürümeye devam ettim. Belki karşıma kiralık olmayan bir kafe çıkar diye etrafıma da bakınıyordum. Ben yürümeye devam ederken bir araba yavaşladı. Bi bu eksikti. Hiç durmadan yürümeye devam ettim. Sürücü koltuğundaki camı açtı. İşte başlıyoruz:
- Merhaba hanımefendi. Kaybolmuş gibisiniz. İsterseniz gideceğiniz yere kadar bırakabilirim." Arabadan tarafa dönmeden yürümeye devam ettim:
-İstemez. Yolu kendim bulabilirim. " Gevşek gevşek konuşmaya devam etti:
-Ama sizin gibi bir bayanı böyle burada bırakamam. Kuzuyu kurt sürüsüne bırakmak gibi birşey olur bu. " Gerizekalı adam. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım:
-Birincisi bayan değil 'kadın' , ikincisi 'istemiyorum'." Hala önüme bakmaktayım. Adımlarımı hızlandırdım. O sıradan arkadan bir arabanın sesi daha gelmeye başladı. Allah'ım. Birdiler iki oldular. Şuralarda  bir kafe yok mu yaa? Diğer arabanın camı açıldı. Camın ardındaki konuşmaya başladı:
-Benimle birlikte. Yoluna git Oktay." Bu otoriter sesin sahibine döndüm. Oldukça lüks bir arabanın camından bakan bir çift yeşil gözle karşılaştım. Yanıma ilk yaklaşan arabadan da bir çift siyah göz bana bakmaktaydı. Sonra siyah gözlü olan yeşil gözlü olana döndü. Tam konuşmaya başlayacağı sırada vazgeçti. Ben birbirlerini nerden tanıdıklarını düşünürken siyah gözlü  gaza basarak uzaklaştı. Ben oh birinden kurtuldum diye düşünürken Bay Yeşil Göz konuşmaya başladı:
-Arabaya bin." Ben teşekkür etmeyi düşünürken yapılır mıydı bu. Ben bana emir verilmesinden hiç hoşlanmazdım:
-Hayır." Bir an göz göze geldik. Çok güzel gözleri vardı. Ama gözlerindeki ifade hiç hoşuma gitmemişti :
-Kaybolmuşsun belli. Gurur yapma da bin. Gideceğin yere kadar bırakayım." Evet kaybolmuştum ama bunu onun bilmesine gerek yoktu:
-Hayır kaybolmadım. Yolu kendim bulabilirim. Ayrıca yağmurda yürümeyi seviyorum."
-Pekala keyfin bilir." Gaza bastı ve üzerime su sıçratarak gitti. Lanet olası salak. Seni arabanın o tekerleğini de , camını da , çerçevesini de , kaputunu da... Ben bedduama devam ederken bir araba daha yavaşladı. Hay Allah'ım yaa. Kurtulamayacak mıyım ben sokaktan kız toplayanlardan? Sonra beni beğenmemiş olacak ki hızlanarak geçti gitti yanımdan. Biraz daha yürüdükten sonra karşımdan gelen bir çift gördüm. Yağmurda romantizm yapıyorlardı muhtemelen. Romantizmlerini bölmek istemezdim ama başka çarem yoktu. Yanlarına yaklaştım. En kibar sesimle konuşmaya başladım:
-Affedersiniz telefonunuzu kullanabilirmiyim acaba?" dedim. Genç kız muhtemelen benden büyüktü. Ama genç duruyordu. Hemen elini cebine attı. Telefonunu çıkardı ve şifresini girip bana uzattı. Bu sırada parmağındaki yüzüğü gördüm. Evli bir çiftti. Genç kız oldukça sevecen bir şekilde:
-Tabi buyrun." dedi. Sonra aklına birşey gelmiş gibi bana döndü:
-Çok yağmur yağıyor ayrıca  çok yorgun görünüyorsunuz. Evimiz hemen arka sokakta. Hem bir kahve içer hem dinlersiniz hem de arayacağınız kişiyi ararsınız." Yeni tanıştığım birine güvenemezdim. Bu kibar teklifi reddetmek zorundaydım:
-Çok teşekkür ederim fakat gerek yok." Genç kiz reddetme sebebimi anlamıştı. Sonra heyecanla tekrar konuşmaya başladı:
-Anlıyorum fakat çok yağmur yağıyor. İsterseniz   arka sokakta bir kafe var oraya gidebiliriz."
Beklentiyle yüzüme baktı. Mantıklıydı. Hem genç kızı ikinci kez reddetmek istemedim. Telefonunu uzattım genç kıza:
-Olur gidelim. Orada ararım artık." Hayır anlamında başını salladı:
-Sizde kalsın." Pekala anlamında başımı salladım. Hep birlikte yürümeye başladık. 10 dk sonra şirin bir kafedeydik. Arkadaki boş masalardan birine oturduk. Masaya oturunca benim yaşlarımda sarışın bir garsonun geldi masamıza:
-Hoşgeldiniz Didem Abla. Derya Abla'nın işi varmış az önce çıktı. Size haber vermemi istedi. Bu arada ne alırsınız?
-Tamam Gökhan'cım sağol söylediğin için. -bana döndü- Ne alırsın?"
-Sıcak bir mochaya hayır diyemem doğrusu." İsminin Gökhan olduğunu öğrendiğim garsona:
-Bize iki mocha. - karşılaştığımızdan beri hiç konuşmayan eşine gülümseyerek- Bir tane de Türk kahvesi. Şekerli olsun." dedi. Garson siparişlerimizi not alıp gitti. Genç kız bana döndü:
-Benim bir eve uğramam gerekiyor.-eşine  dönerek- Canım sende gelir misin benimle?-eşi başını salladı, eşinden onay alınca bana döndü tekrardan- Biz kahveler gelmeden döneriz. Sende araman gereken kişiyi ararsın. Telefon şifrem 230919." Başımı salladım ve gülümsedim. Muhtemelen evlilik tarihleriydi. Ne kadar da düşünceliydi. Daha rahat konuşabileyim diye beni yalnız bırakmışlardı. Masadan kalktılar ve kafenin kapısına doğru yürümeye başladılar. Bende zaman kaybetmeden teyzemi aradım.  Telefon çalıyordu ama açan yoktu. Bir daha aradım. Cevap veren yoktu. Muhtemelen işi vardı. Telefonu masaya bıraktım. Gözüm kafenin kapısında kurtarıcı çiftimin gelmesini bekledim. Tam kahveler gelirken kurtarıcı çiftim kafeden içeri girdi. Kadının yüzünde yine aynı gülümseme:
-Aradın mı canım?" diye sordu. Bende gülümsedim:
-Evet aradım. -telefonu uzattım- Çok teşekkür ederim." Kahvelerimiz geldi. Garson:
-Afiyet olsun." Genç kız garsona döndü:
-Teşekkür ederiz Gökhan'cım. -bana dönerek- ne demek yardımcı olabildiysem ne mutlu. Sessizce kahvelerimizi içmeye başladık. Bende bu sırada kurtarıcı çiftimi inceleme fırsatı buldum. Genç kız muhtemelen benden yaşca büyüktü. Beline kadar uzanan dalgalı kumral saçları vardı. Gri bir bere takmıştı. Aynı renkte atkısı vardı. Üzerinde fıstık yeşili bir mont , gri bir pantalon vardı. Ayağında ise siyah bot vardı. Tam bir öğretmen tipi vardı. Anasınıfı öğretmeni falan olabilirdi. Eşi ise tam tersine kara kaşlı kara gözlüydü. Muhasebeci  tipi vardı adamda da. Üzerinde ise siyah mont -muhtemelen montları aynıydı- , altında siyah kot vardı. Siyah ayakkabılarla çok otoriter biri gibi duruyordu. Genç kız bana döndü:
-Adım Didem. Ve -yanındakine döndü- eşim Onur. -elini uzattı-Tanıştığıma memnun oldum."Bende elimi uzattım:
-Adım Yağmur Damla. Bende çok memnun oldum."
-Hangi isminin kullanılmasını tercih edersin?"
- Farketmez bana hangisini isterseniz onu kullanın."
-Pekala seninle yağmurlu bir günde tanıştık o yüzden, iyi ki tanıştık Yağmur." Karşılıklı gülümsedik. Tanıştığımızdan beri hiç konuşmayan eşi konuşmaya başladı. Gür bir sesi vardı. Elini uzattı:
- Bende tanıştığıma memnun oldum Damla." Elimi uzattım:
-Bende sizinle tanıştığıma çok memnun oldum Didem Hanım ve Onur Bey." Didem Hanım söze başladı:
-Hanım ve Bey yok Yağmur'cum. Didem Abla ve Onur Ağabey. Kaç yaşındasın canım sen?"
-17 yaşındayım."
-Bak işte ablan olacak yaştayım."
-Peki Didem Abla." Biz bunları konuşurken Onur Ağabey'in telefonu çaldı. Telefonu açtı ve konuştu. Telefonu kapatınca ayaklandı. Montunu giyerken:
-Benim gitmem gerek hanımlar. Görüşürüz." dedi ve gitti. Bu sırada benim de kahvem bitmişti. Gitmem gerekiyordu artık. Hem yağmurda azalmıştı. Ayaklandım ve ceketimi giydim:
-Benim artık gitmem gerek Didem Abla. Kahve ve telefon için teşekkürler." Çantamdaki cüzdanını açtım ve tam para çıkarmak üzereydim ki Didem Abla kaşlarını çatarak konuşmaya başladı:
- Hemen o cüzdanı aldığın yere koy küçük hanım." Ben itiraz edecekken konuşmaya devam etti:
-Bizim ikramımızdı." Başımı salladım:
-Pekala teşekkür ederim. Görüşürüz." Çantamı koluma taktım ve kapıya doğru yürümeye başladım. Kafeden dışarı çıktım. Bir rüzgar karşıladı beni. Yağmur birer ikişer atıştırıyordu. Birkaç adım atmıştım ki Didem Abla yanıma geldi. Koşmuş gibiydi. Elime bir kağıt tutuşturdu:
- Bu benim numaram canım. Yardıma ihtiyacın olursa ya da sadece biriyle konuşmak istersen her zaman arayabilirsin. Bu arada gideceğin yolu biliyorsun dimi? İstersen gideceğin yere kadar götürebilirim seni." Gülümsedim:
- Kaybomadım. Yolu kendim bulabilirim. Teşekkür ederim. Her şey için."Bana sarıldı ve ardından tekrar kafeye girdi. Melek gibi bir insandı bu kadın. Islanmasın diye numarayı hemen cebime koydum ve içgüdülerime güvenerek yürümeye başladım. Düşünerek ve mantıksal hesaplamalar yaparak yürüdüm. Sonra bir caddeye çıktım. Evet sonunda tanıdık bir cadde bulmuştum. Buraları biliyordum. Bu caddeden dümdüz gidersem teyzemin dükkanına varabilirdim. Yorgun olmama rağmen hızlıca yürümeye başladım. Adeta koşuyordum. 15 dk sonra teyzemin butiğinin önündeydim. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Kapıyı açmamla şaşkınlıktan ağzının açılması bir oldu. Bi dakika ya ben doğru yere gelmiştim dimi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 31, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Rüzgar'la savrulan bir Yağmur Damla'sıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin