Sanki bir ışık kümesi gibi. Bir Aurora. Tüm o mavi ve yeşil
ışıklar birer toz bulutu gibi ve birbirleriyle dans ediyorlar. Büyülü bir
şekilde oradan oraya süzülüp sizi etkileri altına alıyorlar. Onları izlemek o
kadar zevkli ki. Göz kamaştırıcılar çünkü. Sonrasında bir bakmışsınız ki
çevrenizi sarmışlar. Her bir renk kümesi etrafınızda dönüyor. Boğuluyormuş gibi
hissedersiniz, renklerden önünüzü bile göremezsiniz. Bütün o büyülü bulut sizi
içine almıştır. İçinizdedir hatta. Onlardan kurtulmak istersiniz ama olmaz,
yapamazsınız ki. Zaten bir süre sonra yapmayı da istemezsiniz. İç gıdıklayıcı
bir his uyandırırlar içinizde. Yeniden doğmuş gibi olursunuz. Size
yaşadığınızı, bütün çarpıcılığıyla hissettirir o renkler. İçinizdedir onlar.
Sizi bulutlara taşırlar. Ayaklarınız karıncalanır birden. O kadar yüksekten
bakmak zor olsa gerek. Aşağıdaki bütün o griye boyanmış insanlara bakar o renkler
sizinle olduğu için minnet duyarsınız. Bütün bu canlılığı size olar getirmiştir
çünkü. Artık onlar olmadan bir hiç olacağınızı düşünürsünüz. İlk başta sizi
boğan, boğazınıza iki sıkı el gibi yapışan o renkler artık nefes almanızı
sağlayan tek şey olmuştur aniden. Yaşamanızın nedeni, yaşam kaynağınız. İlk
başta onlardan neden kurtulmak istediğinizi hatırlamaya çalışırsınız. Bütün o
büyülü atmosferden kaçmıştınız. Ama neden?
Korkmuştunuz çünkü. O renklerin büyüsü altına girmekten ölümüne korkmuştunuz. Bilirdiniz çünkü yakalandıktan sonra kaçışın olmadığını. Böyle öğretmişti aileniz size küçükken. Şimdiyse herkesin sizi en başından beri sakındığı şeyin avuçları
içindesiniz. En son bulutlara çıkarmıştı sizi o avuçlar. Değil mi? Şimdiyse yere çakılmak üzersiniz. Son hızla beton zemine doğru ilerliyorsunuz. Deli gibi neden her şeyin bir anda alt üst olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz. Size nedenini söyleyeyim. Sizi göğe çıkaran o
eller sizi itti. Hiçbir neden yokken sadece canı istedi diye sizi o buluttan, o
gri renkli insanların arasına itti. Şimdi yaralı bir şekilde yerdesiniz.
Çevrenizde sizi en başından beri o renklerden sakınmak isteyen insanlar var. Ve
size acıma dolu bakışlar gönderiyorlar. Bir daha asla toparlanamayacaksınız.
Bitti artık çünkü.
Sonrasında mı?
Sonrasında bir anda her şey netleşecek sizin için. Fark edeceksiniz ki tüm o
renkler uçuşuyorlar. Sizden kaçarcasına bulutlara gidiyorlar. Ağzınızdan,
ellerinizden, her yerinizden... Tek bir amaçları var çünkü. Yeniden göğe yükselip
o avuçlara saklanmak. Orada bir dahaki kurbanlarını bekleyecekler.
Asıl soru? Ne mi o renkler?
Uyuşturucu, alkol, orgazm, hap... Onlara bütün bu isimleri
verebilirsiniz. Önemli olan onların 'ne' oldukları değil. Önemli olan size
verdikleri zevk. Önemli olan şuan aklınızdaki o bulutlara tekrardan ulaşma
isteği. Artık hepimiz biliyoruz ki yeniden o elin avuçları içine kıvrılmak için
her şeyi yapacaksınız. Çevrenizdekilerin ne düşündüğü umrunuzda olmadan. Ve o
elin sizi kaç kere öldürdüğünü saymadan.
***
İşte benim bütün yaptıklarım bu yüzden. Her gece başka bir
adamın altına yatmam, her gün ayrı bir içki şişesini devirmem ve hatta şuan
uyuşturucu satıcıma doğru koşuyor olmam. Elimde değil. Kendimi kontrol
edemiyorum. Özellikle uyuşturucu olmadığında. Şiddetli histeri krizleri
geçiriyorum ve bütün vücudumu bir sarsılma alıyor. Kutuplara bırakılmışım gibi
tir tir titremeye başlıyorum. Bütün bu sarsılma ve çığlıklar ancak o elin
avuçlarına yeniden kıvrıldığımda bitiyor. Evet ben Jade Mikaelson ve o
renklerin en büyük kurbanlarından biri de benim.
***
Eveet. Sonunda yeni bölüm geldi. Bu bölümde ana karakterimiz olan Jade'in davranışlarına bir açıklık getirmek istedim. Neden her gece başka biriyle yatıyor? Neden bir bar
sahibi? Gibi gibi... Umarım aklınızda soru işaretleri kalmamıştır. Jade'in o
'renklerle' ilk buluşmasının nasıl olduğu gibi şeyleri ileriki bölümlerde
öğreneceksiniz. Bu arada 11k okuyucuya ulaşmış hikayem. Nasıl mutlu oldum
tahmin bile edemezsiniz. Hepinize tek tek teşekkür ediyorum.. Umarım yeni
bölümü beğenirsiniz.