Acı dolu Krizler

11 0 0
                                    

 

   Elimi okul koridorunun duvarına yaslayıp nefes almaya çalıştım. Az önce dersten izin alıp çıkarken krizimin bu kadar büyük olduğunu fark etmemiştim. Vücudum titrerken kesik bir nefes daha aldım.

"Yapabilirim." Dedim fısıltıyla, okulun arka koridoruna dolanıp her zaman ağlamaya gittiğim o küçük depoya kadar tutabilirdim kendimi. Ayaklarım tekrardan harekete geçerken ellerimle bir yerlere tutunuyordum. İçimdeki çığlıklar büyürken göz yaşlarımı daha fazla tutamayarak akıttım. Ama içimde dahası vardı, büyük bir çığlık dalgası daha dilimin ucuna gelmişken nefes almaya çalıştım.

Annemin çığlığı kulağıma dolarken istemsizce inledim. Onun o yalvarışları, babam denen şerefsizin ona vururken ki çıkardığı tiz çığlıklar kulaklarıma dolarken adımlarımı sıklaştırdım. Birazdan diz çöküp çığlıklar atarak ağlayacaktım ama dayanmalıydım,  depoya ulaşmadan çığlıklarımı serbest bırakamazdım.

 Sonunda deponun koridoruna dönüp birkaç inlemenin dudaklarımın arasından kaçmasına izin verdim.

"Vurmasın..." diyen ince sesim kulaklarıma gelirken krizim tutamayacağım boyuttaydı. Deponun kapısını hızla açıp içeri girdiğimde gördüğüm manzara karşısında gözlerimi kocaman açtım ama yürümeye devam ettim.

   Okulun belalı çetesi birkaç çocuğu döverken bakışlarımı kaçırıp, her zaman ağladığım o köşeye doğru yürüdüm.

"Siktir bunun burada ne işi var?" dedi onlardan birisi ama hangisi olduğunu bilmiyordum. Umursamıyordum da. Önümdeki kapıyı açıp küçük odaya girip çığlıklarıma izin verdim. Diz çökerken ellerim saçlarıma çıkmış, başkası dokunsa katil olacağım saçlarımı, kendi ellerimle çekiyordum.

"Vurma!" diye çığlık atarken kapının kulpu eğildi ve açılmaya çalıştı. Sırtımla kapıyı bastırdım.

"Ne oluyor lan orada?" dedi sert erkek sesi. Hıçkırıklarım büyürken bir çığlık daha attım. Göz yaşlarımdan önümü göremediğim için gözlerimi kapattım. Kapı yumruklandığında çığlıklarımdan birisini atıyordum.

"Kızım siktirtme bana kendini açsana kapıyı!"

"Git!" dedim bağırarak.

"Sana.kapıyı.açmanı.söyledim!" dedi tane tane konuşurken her kelimesinden sonra bir yumruk attı kapıya. Ellerim titreyerek yüzüme inerken kulaklarım uğuldamaya başladı. Annemin cansız bedeni gözlerimin önüne gelirken titreme tüm vücuduma yayıldı. Kapı açılırken yana doğru düştüm ama önemsemedim.

"Niye öldün ki?" dedim cılız sesimle. Güçlü eller omuzlarımı tutarken ellerimi yüzümden çekmedim. Annemin cansız bedeni yerde yatarken çocuk aklımla ona sarıldığım an geldi aklıma, sonra ellerimde ki kırmızılık. Kanın o iğrenç kokusu burnuma dolarken midemin bulandığını hissettim.

"Neden ki?"

 Beni tutan eller, beni kaldırıp küçük odadan çıkartırken hıçkırıklarım artıyordu. Sandalyeye oturtulduğumda karşımda birisi diz çöktü.

"Kim ne yaptı sana?" dedi aynı ses. Ellerimi yüzümden indirirken karşımdakine değil, ellerime baktım. Sanki kanın izleri hala vardı. Küçük ellerimin o kanla kaplı olduğu o görüntü şuan karşımdaydı. Kan annemindi. Annemin.

"Neden bu kadar kırmızı ki?" derken titreyen ellerime bakıyordum.

"Abi bu kız hap atmış sanırım." Dedi içlerinden birisi.

Çocuk çenemden tutup başımı kaldırdığında, öfkeli iki çift kahverengi göze baktım.

"Neyin var lan senin?" derken sesindeki sinir belliydi.

"Öldü." Derken sesim küçük bir kızın sesinden farksızdı. Çaresizliğim sesimden bile anlaşırken çocuğun yüzünde bir kas bile oynamadı. Titremeye başladığımda çocuk vücuduma baktı. Ellerimle dizlerimi kavrayıp tırnaklarımı tenime batırdım. Göz yaşlarım daha şiddetli akarken küçük çığlıklar boğazımdan kaçtılar. "Öldü!" diye bağırdım ona doğru. "Benim annem öldü!"

"Siktir." Dedi birkaç kişi aynı anda. Ellerim zorla dizlerimden çekildiğinde sinirle bir çığlık daha attım.

"Siz çıkın." Dedi Ellerimi tutan çocuk onlara bakmadan. Bunu biliyordum çünkü gözlerini üstümde hissediyordum. Adım sesleri uzaklaşırken kendimi çocuğun kucağında bulmuştum. Sırtını suvara yaslarken bende başını onun omzuna yaslamıştım. Sigarayla karışık kokusu beni tedirgin erse de tepki veremedim.Ellerim çıplak göğsündeyken tişört giymediğini yeni idrak ediyordum.

"Öldü." Dedim fısıltıyla. "Niye öldü ki?"

"Herkes ölür." Dedi çocuk saçlarımı okşamaya başlarken. Biraz geri çekilip çocuğun kahverengi gözlerine baktım.

"Anneler ölmemeli, niye ölür ki?" dedim sesimdeki masumluk tüylerimi ürpertiyordu. Karşımdaki çocuğun yüzünü bile tam olarak göremiyordum. Şuan çığlıklar atıp kendimi duvardan duvara savurmam lazımdı ama sadece ağlıyordum.

"Çocukları büyüsün diye ölürler." Dedi gözyaşlarımı silerken. Ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtığında dudağının sağ tarafı havaya doğru kıvrıldı. "Ama sen büyümemişsin."

"Büyümek istemiyorum." Dedim fısıltıyla. "Onsuz büyümek istemiyorum."

 Onsuz yaşamakta istemiyordum. Bir an annemin gülümsemesini hatırlamak istedim ama gözümün önüne çığlık atarkenki anları geldi. Ellerim hızla kulaklarımı kapatırken hızlı nefesler alarak ağlamaya başladım.

"Çek ellerini!" dedi çocuk bağırarak. Ben çekmeyince güçlü elleriyle ellerimi indirdi.

"Vurmasın!" dedim gözlerimi daha fazla yumarken ellerimi kurtarmaya çalıştım. "Vurmasın!"

"Neye vurmasın, lan kim neye vuruyor!" dedi o da sinirle.

"Vurmasın anneme!" diye suratına doğru bağırırken ellerimi tutan elleri gevşemişti. Kollarım boynuna dolanırken başımı omzuna gömdüm. "Vurmasın, nolur."

Donmuş elleri saçlarımı tekrar bulduğunda hıçkırıklarım hafifledi.

"Vurmaz." Dedi fısıltıyla.

"Neden vuruyor ki!" dedim sitemle fısıldayarak. "Melek gibidir benim annem."

"Sakin ol." Derken ellerinden birisi sırtıma indi.

Annemin çığlıkları kesilirken kendime gelmeye çalıştım. Ama çocuk o kadar güzel okşuyordu ki kendimi karanlığa bırakmıştım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 17, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Talu'nun Elif'iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin