"Joey, uyanmayı düşünüyor musun? Hadi oğlum, geç kalacaksın!"
Chan gömleğinin düğmelerini iliklerken bir yandan mışıl mışıl uyuyan oğluna sesleniyordu. En sonunda oğlunun kapısını açtı, bir yandan kıravatıyla uğraşıyordu.
"Joey!— Oğlum?"
"Efendim baba? Hihi."
"Sen hangi ara hazırlandın? Hem Lily nerede?"
"Babaaa!"
Lily, abisinin arkasından fırladı ve babasına koştu heyecanla. Üstünde pijamaları değil, pembe bir tulum vardı.
"Vay, kardeşini de giydirmişsin. Helal aslanım."
"Sağ ol baba! Ama hâlâ okula gitmek istemiyorum..."
"Kardeşine iyi örnek olmuyorsun tatlım."
"Öff... Neyse ki sınıf arkadaşlarım eğlenceli. Aa doğru! Bugün Arnold'dan Bay Akıllanmaz'ın yeni çizgi romanını ödünç alacaktım!"
Joey babasına ve kardeşine sarıldıktan sonra çantasını kaptı ve evden ayrıldı. Okulu eve on dakikalık yürüme mesafesindeydi zaten.
Chan, oğlunun arkasından çıkmıştı, bir yandan gülümsüyordu. Joey cidden çok yaramazdı ama bir o kadar da düşünceli ve nazikti.
Evin garajına girip kızını arkadaki bebek koltuğuna oturttu, kendisi de öne geçerken Lily heyecanla ayaklarını sallıyordu.
"Eveet," dedi Chan arabayı garajdan çıkarıp anayola girerken. "Kızımın en sevdiği şarkıyı açayım mı?"
"Araba! Baba!"
Lily'nin abisi yüzünden arabalara karşı bir takıntısı vardı, öyle ki arabaya her bindiğinde The Wheels on the Bus şarkısını dinliyordu. Chan bu çocuk şarkısından artık bıkmıştı ama kızını da kıramıyordu işte.
Lily'yi kreşe bırakıp kendi iş yerine sürdü arabasını. Büyük bir yayınevinin editörlerinden biriydi ve işini gerçekten severek yapması onu tüm ülkede kısa sürede hatırı sayılan biri yapmıştı.
Aslında çocukları olmasa bu kadar uğraşmazdı işiyle ama Chan çocuklarının hayatını güzelleştirmek için her şeyi yapardı.
~~
Joey okuluna koşarak giderken arkadaşı Yassine'i görmesiyle yavaşlamış ve arkadaşının sırtına adeta atlamıştı.
"Selam!" diye cıvıldadı.
"Oh, Joey," Yassine'in asık olan yüzü sarışın çocuğu görünce aydınlandı. "Selam!"
"Neden suratın düşmüş Yassine? Bugün Bay Akıllanmaz'ın yeni serisi çıkıyor, biliyorsun değil mi?"
"Sorun da o ya Joey..." Kahve saçlı çocuk iç çekti. "Annem ve babam bugün yeni çizgi romanı almaya gideceğimize söz vermişlerdi. Ama yine geç saatlere kadar çalışacaklarmış."
"Yine mi yalnız kalacaksın evde?"
"Evet..."
"Dostum, bizde kalsana bir gece? Hayvanat bahçesine gideceğimiz gün de bizde kalmıştın."
"Teşekkür ederim Joey ama babalarımızdan izin almadan olmaz."
"Biliyoruuum."
İki arkadaş konuşa konuşa okula vardılar, sınıfa yürürken yanlarından bir anda kızıl saçlı bir çocuk fırlamıştı.
"Tanrım, geç kalacağım!"
Joey panikleyen sınıf arkadaşının arkasından seslendi, "Igor, dersin başlamasına on dakika var!"
"Oh, selam çocuklar," Igor, Yassine ve Joey'in sınıf arkadaşı ve müdürün oğluydu. "Ders başlamadan on dakika önce hep sınıfta oluyordum ama babam çok hastalandı..."
"Ne?" Yassine'in gözleri büyümüştü. "Bay Kim okula gelmedi mi yani?"
"Elbette geldi! Ama sürekli hapşırıyor."
"Geçmiş olsun dostum."
"Sağ ol Joey. Kardeşin nasıl?"
"Lily'ye pembe bir tulum almıştık geçen hafta. Babam bugün beni uyuyor sanarken tulumunu ona giydirdim. Çok tatlı oldu!"
Üç arkadaş sınıfa girdiklerinde öğrencilerin çoğu sınıftaydı, Joey ve Yassine direkt Arnold'ın yanına gittiler.
"Oh, naber çocuklar?" Arnold çantasını yerleştirirken gülümsemişti.
"Arnold, Bay Akıllanmaz'ın yeni çizgi romanını aldın mı? Tanrım, harika olmalı!"
"Ağır olun biraz ya. Bugün çıkmıyor muydu o? Okul çıkışı annemle almaya gideceğim. Yarın ödünç versem olur mu?"
Joey, Yassine ve Arnold aralarında konuşurken sınıf öğretmenleri içeriye girdi, zaten birkaç saniye sonra da zil çalmıştı.
"Evet çocuklar, umarım hafta sonunuz güzel geçmiştir."
"Merhaba Bay Lee!"
Lee Minho, on bir sevimli öğrenciden oluşan sınıfın öğretmeniydi. Anlayışlı, sabırlı ve eğlenceli genç bir öğretmendi. Çocukları sadece öğrenci değil de kendi çocukları gibi severdi.
"Çocuklar, hafta sonu ödevlerini masama bırakın lütfen. Ve Joey, bahane istemiyorum canım."
"Ama öğretmenim, köpeğim ödevimi yedi..."
"Pşşt, Joey," Seslenen Yassine'di. "Sizin köpeğiniz yok ki."
"Denemeye değerdi..."
Minho sırasına oturdu, kendi aralarında konuşup gülüşen çocukları gülümseyerek izledi bir süre. Gerçi gülümsemesi, aniden gelen mide bulantısı ile silinmişti. Artık doktora görünmenin vakti geldi, diye düşündü.
O sırada aklına yapacağı duyuru gelince ayağa kalkmış ve ellerini birkaç kez çırpmıştı."Çocuklar," Dikkati kendi üzerinde topladı. "Biliyorsunuz grip salgını var. Bay Kim de grip olmuş, lütfen sorun çıkarmayın ve müdürümüz işlerini rahatça halletsin."
"Öğretmenim!" Carol elini kaldırmıştı havaya. "Olive de gelmemiş. Grip olmuş olmalı."
"Biliyorum tatlım, az önce babasıyla görüştüm. Olive hastalanmış. Çocuklar, grip oldukça bulaşıcıdır. Lütfen kendinize dikkat edin."
"O zaman Igor'dan uzak durmamız gerekmiyor mu?"
"Bu çok kabaydı Carol..." dedi Joey, canı sıkılmıştı.
Minho konunun dağılacağını anladığında konuyu ödevlere getirmiş ve çocukların dikkatinin derse toplamıştı.
Neyse ki sağ salim atlatabilmişlerdi dersi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
after like // chanmin
FanfictionChan'ın oğlu, Seungmin'in oğluyla sınıf arkadaşıydı. -sogoi