Ve şimdi, o ucuz, muhtemelen terk edilmiş meyhanede birlikteyken; bu takıntının karşılıklı olduğunu biliyordu. Aynı iğrenç duyguyu paylaşıyorlardı. Kötü şöhretli hayali listeye bir tesadüf daha...
İkisi de birbirlerine aynı anda yaklaştı ve Fyodor'un dudakları, Dazai'nin yumuşak tenini hafifçe okşadıktan sonra kulağının üzerinde durdu. Fyodor'un nefesini kendi üzerinde hissedince içinde kıpırdanan ürpertiyi tetiklediğinde çıkan titrek nefesini algıladığında, Dazai'nin bu tepkisiyle alay etmek istercesine Fyodor'un yüzünde ironik, şeytani bir sırıtış belirdi. Vücutları öyle yakındı ki, nerdeyse birbirine yapışıktı.
"Hissetme kabiliyetin yok Dazai," diyerek yalan söyledi. Kulağını okşayan dudakları bir şeytanın küfürlerini fısıldarken çıkaracağı titreşimle hareket ediyordu. "belki bu küçük oyununa inanıyor gibi yapmayı deneyebilirdim ama, hissedemediğini biliyorsun."
Fyodor belinde parmakların dolaştığını ve onu kenara ittiğini hissetti, kaburgaları bar tezgahının kenarının sertliği ile ağrırken, bu, morarmış cildine baskı yaptı. Dazai'yi durdurmaya çalışırken nefes nefese kalmış bir halde elini onun omzuna dayadı.
"Yaralısın." Dazai, direkt olarak onun gözlerinin içine bakarak söyledi.
"Yani?" Delici acıyı hissetmiyormuş gibi yaptı, sesini sakin tutmaya çalışarak toparladı ama Dazai'nin paltosunu kazıyan tırnakları ve vücudunun titremesi onu ele verdi.
"Seni umursuyorum."
Dazai'nin parmakları Fyodor'un beline dolanmışken ve Fyodor acı içinde spazm geçirmekte olan vücudundaki her bir kemiğin verdiği ağrı yüzünden Dazai'nin kollarına sarılıyken dudakları nerdeyse birbirlerine değiyordu, Fyodor anlık gelen bir farkındalıkla geri çekilmese öpücük sayılabilirdi. Gerçi, bu konudaki ilk deneyimleri değildi fakat Fyodor şimdilik daha fazla anı hatırlamak istemiyordu.
"Umursuyorsam, hissedebiliyorum demektir." Durdu.
"Benim hakkımda yanılıyorsun.""Ve sen de benim hakkımda."
Dazai geri çekilmesine izin verdi fakat Fyodor bırakmadı. Sırtındaki ve böbreklerinin etrafındaki ağrı, boğazında bir düğüm oluşmasına neden oldu. Kendi iç savaşında, her ne kadar dayanacak gücü kalmamış olsa da bir düşmanın önünde bayılmayı reddetti, bir an önce burdan gitmesi gerekiyordu. Keşke beynindeki bu emirlere bacakları cevap verebilseydi. Acı, tam anlamıyla her yerini sarmıştı. Onu böyle bir duruma düşürdüğünden o lanet olası örgütün lideri için düşünebileceği en kötü intikamı hazırlamayı aklına not etti.
Hâlâ cevaplanmamış onlarca soru vardı. Sadece basit bir isim için hayatının dayağını yemiş olduğu gerçeği zoruna gidiyordu. Tabii ki, bunun bedelini ölmeden önce görecekleri son yüzün Fyodor olduğunu garanti ederek ödetmişti; fakat baş düşmanının yanında böyle bir duruma düşmek, onun için akla hayale sığmayan bir aşağılanmaydı.
Evde olması gerekirdi, aşağılık suçlular hakkındaki araştırmalarını bitirmeliydi, ama Dazai burdaydı. Ve bu en önemli soruydu: neden buradaydı?
Bir planı olmasaydı ona yakın olmayacağını biliyordu, Dazai bu durumdan bir şekilde mutlaka kazanç sağlayacaktı ve Fyodor yollarının kesişmesinin bir tesadüf eseri olmadığını adı gibi biliyordu.
Sırtına saplanan bir acı tüm vücudunu titretti ve Fyodor'a farkındalık kazandırarak cehennemine geri getirdi. Dazai'nin omzunu yavaşça bırakarak kendini ayağa kalkmaya zorladı, vücudunun buna daha fazla dayanamayacak olması gerçeğini düşünmek Fyodor'a ana dilinde küfrettirdi. Dazai kıpırdamadı, elleri sanki direnmeye devam eden iki piçten başka bir şeylermiş gibi bağlı kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Way or Another (Fyozai)
FanfictionDazai, eylemlerini ve tepkilerini yıllarca tahmin etmesine rağmen onu fazla tanımıyordu, çoğu zaman planını anlayacak kadar şanslıydı ama emin olduğu bir şey vardı; Fyodor Dostoevsky hakkında az da olsa bilmediği kaçınılmaz gerçek. Onun hakkındaki h...