1. Bölüm

429 26 35
                                    

***

Gecenin esintisi, kuma çarpan dalgalar gibi tenine çarptı ve varlığını empoze ederek Fyodor'u vücudunu örtünmesi için ceketine yaklaşmaya zorladı. Kolları ceketle sarılıyken ileriye doğru, başı eğik yürüdü.
Kitabın ipuçlarındaki yolu takip ederek düşman üssüne sızmakta başarılı olmuştu, ancak bedelini ödeyen yine oydu. Omzundan karnına doğru kan damladı, birkaç kaburga kemiği kırılmıştı ve böbreklerine iğnelerin battığını hissetti. Fyodor etrafında kimsenin olmadığına emin olduktan sonra güçlü bir rus aksanıyla küfretti. Ağrıyan ciğerlerine hava doldurmak için ıssız sokağın tek ışık kaynağının olduğu direğe yaslandı. Dondurucu soğuk boğazını incitti, fazla gücü kalmamıştı ve arayabileceği kimsesi de yoktu.
En azından şimdilik.


Sokağın sonundaki bir figür dikkatini çekti. Trafik ışıklarının bulunduğu direğin yakınında uzun boylu, ince bir kişi ayağa kalktı. Yok ettiği örgütten biri olamazdı; bir an bile merhamet göstermeden binanın içindeki her bir insanı öldürdüğünden emindi. Fyodor, belki birisi kaçmıştır ve ya ciddi kan kaybı halüsinasyonlar görmesine neden oluyordur diye düşündü. Nedeni önemli değildi, yine de halletmesi gerekiyordu.

Durum ne olursa olsun, Fyodor yine yavaşca ve acılı şekilde yürümeye devam etti. Eğer yabancı onu incitmeye kalkarsa, Fyodor ona ölümden başka seçenek vermezdi. En yakın çöp konteynırında ya da bulabildiği en karanlık ara sokakta bayılmadan önce hâlâ harcayacak enerjisi vardı. Fyodor, yabancının durduğu köşeye ulaştığında sokak lambasına bakakaldı, sokak terkedilmiş evlerle dolu, ortama hükmedenin toz ve kasvet olduğu yanlız kalmış ve lakin unutulmuş bir cehennem gibiydi. Böylesine ıssız bir sokakta bir yerlerde kan akması onun için neredeyse şiirseldi.

Elleri cebindeki yabancı yaklaştı, Fyodor herhangi bir duygu göstermeden sadece bekliyordu, bu isimsiz figürün yakında ölecek bir adam tarafından öldürülecek olması ironikti. Sonuçta, gün doğumu bu korkunç sokağın her zerresini aydınlattığında, ikisi de hayaletlerden başka bir şey olmayacaktı. Unutulan anılar, üzerinde yürümeye cesaret eden her bir yaşam biçiminin tüm izlerini silmekten başka bir şey yapmayan, çürümüş dünyanın içindeki kire dönüşecekti.

Şaşırtıcı şekilde hiçbir şey olmadı. Gözlerinin önündeki sessizlikte kafası karıştı; vahşet yok, kan yok. Bu kısa bir süre boyunca devam etti, ancak Fyodor şiddetin olmamasının nedenini çabucak anladı.
Dazai'nin gülümsemesi soluk yüzünün önünde parladı, heyecan ve güçsüzlüğe benzer bir şeyle onu kör etti. Fyodor normalde sadece gölgesinden bile bir insanı tanıyabilirdi ama bu sefer yapamadı. Hayal kırıklığı midesinde küçük ve güçsüz bir sızlamaya neden oldu.

"Yorgun görünüyorsun Fyodor, kendini fazla yorma."
Dazai âdeta şarkı söylüyordu. Elini Fyodor'un ince, kanlı parmaklarıyla hapsetti.

"Şimdi senin için harcayacak vaktim yok."

Fyodor elini çeker çekmez Dazai'nin gözleri karakteristik kıvılcımlarını kaybetti. Böyle çürümüş bir ruh için yaralanmamış numarası yaparak gururla yürümek fazlaydı.

Tabiiki Dazai onu takip etti.

"Bulduğunu biliyorum," diye yorum yaptı Dazai, "ayrıca henüz bu işe bulaşmadığını da biliyorum"

Fyodor huysuzca kaburgalarını ağrıttı
"Bunu nasıl bilebilirsin?"

"Çünkü biz hâlâ hayattayız." Durdu. "İnsanlık olarak."

Köşeyi döndüler. Birkaç blok ötede bi cadde daha vardı, Fyodor orada Dazai'nin kendi yoluna gideceğini düşündü, gitmeyecekse bile yolunu kaybettirmek için farklı yerlere yürüyecek ve kendini kaybettirecekti. Fakat aynı zamanda yaraları yüzünden oturması gerektiğini de biliyordu, yoksa en kötü acıyı yaşayacağını tahmin etmişti.

Dazai kitap hakkında gevezelik etmeye devam etti. Fyodor sonunda yüzüne 'Açık' diye bağıran bir neon tabelanın göründüğü anda rahatladı.

"İçecek misin?"
Dazai Fyodor'un yanında yürürken sordu.

Fyodor cevap vermedi. İçeri girdi, soğuktan donmuş kemiklerini eriten sıcak atmosferin rahatlığı ona bir kışın ne kadar berbat olabileceğini hatırlattı, bunu ilk elden bilen biriydi.

Tezgahın arkasındaki adam çok şey görmüş birinin bilen bakışıyla onlara baktı. Fyodor tezgahın önünde otururken etrafta kimseyi göremedi.

"Ayrılmalısın." Dazai barmene mırıldandı. Sesi, dışardaki havanın şiddetinden daha soğuktu.

"Önce bir içki istiyorum." Fyodor, çocuksu hissederek araya girdi, ancak Dazai'nin niyetiyle celiştiğine karar verdi.

"Oh. Yani içiyorsun?"

Barmen onlara normal bir içecek hazırladı, bardakları önlerine koyarken Fyodor isteksizce hızı ve malzemeleri tahmin etti.

Dazai ona Fyodor'un aranan bir suçlu olduğunu açıkladığında, rus kafasında bir kaçış planı hazırlamaya çalıştı. Paltosunu vücudunun etrafında kapatarak durumunu gizlerken omzundan hiç durmadan kan aktığını hissedebiliyordu.

Barmen Dazai'ye tazminat sözü verdirdikten sonra ayrıldı. Fyodor gözlerini devirdi, kapı kapandı ve artık yanlızdılar.

"Onun hayatını benim elimden kurtarıyorsun ve bunun için ona para vermeni mi istiyor?"

"İşinden beklenenden erken ayrılıyor, muhtemelen sırf burada içki içmeye karar verdiğin için olası müşterilerini kaybediyor."

"Yani?"

"Bunun için bir miktar ödemeyi hakediyor. Aslına bakarsan senin varlığınla kim ilgilenmek zorunda olursa, bir tür tazminatı hakediyor."

Fyodor o lanetli gecede ilk kez gülümsedi.

"Ne istiyorsun Dazai?" Diye sordu, gözleri bira dolu bardağa bakıyordu. Birayı hiç sevmezdi.

"Hiçbir şey. Bunu artık biliyorum." Dazai bir yudum aldı ve yüzünü buruşturdu. "Biradan nefret ederim, başka bir şey hazırlayayım."

Fyodor gözlerini kapattı. Varlığının her zerresiyle ondan nefret ediyordu. Şu anda kaçmanın bir yolu yoktu, kendine acıyordu. Şans bu gece onun tarafında değildi.

Dazai Fyodor'a iki shot votka ikram etti. İçki hazırlama becerisindeki eksikliği odayı aydınlattı ama yinde de Fyodor'un damarlarında ona zarar verip gitmesini söyleyen bir telaş vardı.

"Şapkan nerede?"

Fyodor başını avuçladı. Uşanka gitmişti. Etrafı düşmanlar tarafından sarılırken o uzun koridorda kaybetmiş olmalıydı. Fyodor ayağa kalkıp onları yok edecek gücü bulana kadar onu tekmelediler. Biri onu omzundan vurdu ve gerisi tarih oldu.

"Bir yerde kaybetmiş olmalıyım." Dalgın bir şekilde dedi. Uşanka hayatını kaybetme noktasında önemli değildi, fakat yine de bir önemi vardı.

Dazai koltuğunda eğilerek Fyodor'a yaklaştı.

"Çok seviyordun, değil mi?"

"Umursamıyorum, işim biter bitmez bir tane daha alabilirim." Yarası gitgide kötüleşmeye devam ederken yumruğunu daha sıkı sıktı.

"Ama senin için bir anlamı var... Yoksa yanılıyor muyum?" Dazai'nin yüzünde rahatsız edici bir gülümseme belirdi,
bu; Fyodor'un göğsünü hafif bir kızgınlıktan çok baskın ve tehlikeli bir öfkeye daha yakın bir şeyle doldurdu.

Elbette cevap vermedi.

***

One Way or Another (Fyozai)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin