- G İ R İ Ş - (Geçmişten)

15 5 3
                                    


Y I L L A R    Ö N C E

Başrol Erkeğin Bakış Açısından:


Küçük adam, karşısında olan biteni dikkatlice dinliyor, ama hiçbir şey anlamıyordu. Karşısında küçük bir kız vardı ve o kız, yerde bayılan kadının başında ağlıyordu. Kadın bayılmıştı ve galiba kafasını bir yere çarpmıştı. Çünkü boğazından çok fazla kan akıyordu. Ve ayriyeten de üstü başı kan içindeydi. Herhalde düşerken bir yerini çarptı, diye düşündü küçük adam.

Küçük kıza koşup sarılmak istedi. Ama sarılamadı. Sanki onu tutan biri vardı ve onu gitmemesi için tutuyordu. Halbuki yanında kimse yoktu. Evde sıkıldığı için annesinden izin alarak dışarı çıkmıştı.

O hiç sevmezdi kavga etmeyi. Fakat ne zaman bir yere gitse her zaman kavgayı bulurdu. Konuşarak anlaşılmayacak birşey yoktur, diye düşünürdü hep -büyüyünce tonlarca kavga edeceğini bilmeyerek- Bela mıknatısı gibiydi, hatta gibiden fazla...

Yerinden gidemediği için küçük kızın çaresizliğini izlemek zorunda kaldı küçük adam. Ama bu ona göre ölüm gibi birşeydi.

Bir adamın geldiğini ve küçük kızı götürdüğünü gördü küçük adam. Kaşlarını çattı istemsizce. Yaşlı adamın, küçük kızın kolunu çok sıkı tuttuğunu hissetti. Sonra başka genç bir adam gelip onu durdurdu. Küçük kıza çok benzediğini düşündü. Gözleri aynı gibiydi. Olduğu yerden çok fazla göremiyordu ama aynıydı işte.

O sırada da, küçük kızın başında ağladığı genç kadını yerden kaldırıp götürmüşlerdi.

Yaşlı adama birşeyler söyledi ve yaşlı adam kaşlarını çattı. Söylediği şeyi beğenmemişti anlaşılan.

Güçlerini kullanmayı çalıştı. Ama daha kanatlarını yeni almışken nasıl güçlerini kullanmayı bekliyordu ki?
Yerinde kaldı küçük adam bütün olanı biteni izleyerek.

Küçük kıza benzeyen adam tuttu bu sefer küçük kızı. Canını acıtmadan tuttuğunu fark etti ve derin nefes aldı. Sonra kafes diye bir şeyden konuştuklarını duydu. Küçük kıza benzeyen adam, küçük kızı kafese koymaktan bahsediyordu.

"Bir, bir kafese koyabiliriz," dedi adam

"Oraya girdiğiniz zaman güçlerini kullanamayacak. Onu kafese koyarsak ve bütün güçlerini elinden alırsak, olabilir." dedi adam.

Küçük adam tam olarak anlamadı. Ama bir şeyi çok net anlamıştı. Küçük kız güçlerini kullanamayacaktı. Hayır, dedi. Eğer güçlerini ellerini elinden alırlarsa yaşayamaz, dedi. Oysa ki bilmiyordu küçük kızın ne kadar güçlü olduğunu ve güçlerini elinden almakla hiçbir işe yaramayacağını.

Oturduğu yerden kalktı. Gitmek istedi ama bu sefer onu tutan şey babasıydı. Babası gelerek ona sarılmıştı, gitmesin diye. Yoksa biliyordu, küçük adam giderdi. Hem de hiç düşünmeden.

"Baba o küçük kız nereye gidiyor?" diye sordu babasına.

Sordu sormasına ama babasının vereceği bir cevabı yoktu ki! Ne diyecekti?
O kız yanlış zamanda, yanlış yerde, yanlış kişiler tarafından doğuruldu ve şimdi tüm ailesini cezalandırılıyor mu? Hatta yerde, kanlar içindeki kişi annesi mi?
Hayır diyemezdi, yapamazdı. Onda böyle bir travma kalmasını istemiyordu babası. -İleride küçük adama sürekli travma yaşatacağını bilmeyerek- 

Gülümsedi babası. Babası gülümseyince küçük adamda gülümsedi.

"Babası ona hediye verecekmiş. Onu almaya gidiyorlar." dedi inandırıcı olmasını isteyerek, güldü. Ve evet küçük adamı kandırmıştı, bu ona yeterdi.

"Peki ama küçük kız ağlıyordu baba. Niye ağlıyordu?" diye bir soru yöneltti babasına.
O sırada babası, küçük adamı kucağına almış  ve tarikat evinin tersine doğru yürümeye başlamıştı.

Bu olaya oğlunun dahil olmasını hiç istemiyordu. Ama görmüştü bir kere. Bu olayı hafızasından silebilecek miydi küçük adam?

Hiç sanmıyordu ama küçük adamın dikkatini başka yere yönlendirerek başka sorular sormasını sağladı. Daha iyiydi. Tarikat ile ilgili olan hiçbir soruyu sormalıydı ve oraya girmemeliydi.

Küçük adam babasının omzunda sorular yöneltmeye devam ederken tarikat evine baktı. Küçük kızı görmek istedi ama göremedi. Küçük kız çoktan içeri girmişti. Ama küçük adam onu hissedebiliyordu. Henüz duygularına isim veremese de bu duyguyu tanıyordu. Ne zaman annesi veya babası kendisine kızsa bu duyguyla dolup taşardı. Üzüntü.

Üzülüyordu küçük kız. Bunu hissetmişti ama yapabileceği bir şey yoktu küçük adamın. O an söz verdi küçük adam, küçük kıza. O bilmese dahi. Bir gün, dedi. Bir gün seni bulacağım ve dünyanın en mutlu küçük kızı yapacağım, dedi. Kalbindeki tüm saflığı ve masumluğuyla.

O an dilekleri kabul oldu ikisininde bilmeselerde.

Küçük kız bu kafesten kurtarılmayı dilerken, küçük adam ise küçük kızı mutlu edeceğini diledi ve ikisi de kabul oldu.

İkisi de bilmese de...

***

Tarih: 11.01.2023

K A F E S Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin