BÖLÜM 3 SAVAŞ

54 7 1
                                    

 Güneş gözlerimi alırken uyandım. Güneşin huzur verdiği bu yerde güne başladım. Yataktan kalktım. Pencerenin önüne geçtim. Dışarıya baktım. Dışarıda insanların yüzüne vurduğu güneş adeta içlerine işliyordu. Dün yaşananlar aklıma geldi...

 Kapı çalmıştı. Açmaya gittim. Açtığımda karşımda duran Savaş ile karşı karşıyaydım. Savaş benim eski sevgilimdi. Yakışıklıydı evet. Ben onun bu özelliğine kapılıp çıkma teklifini kabul etmiştim. Ama o beni lanet olası bir kız yüzünden bırakmıştı. Sonra pişman olmuştu fakat affetmemiştim. Ama her şeye rağmen şuan karşımda duruyordu.

" Savaş ? " dedim. Gözlerime bakıyordu.

 " Talia " dedi, yüzünde çok farklı birden çok duygular vardı. Bir şey olmuştu belli ki.

"Savaş ne oldu ? " dedim. Bir şey demeden içeri girdi. Ne olduğunu anlamadan içerideki koltuğa oturdu. Kapıyı kapattım. Yanına gittim ama hala şaşkındım. Karşısına oturdum. Yere bakıyordu. Birden ellerimi tuttu. Hemen geri çektim. Tekrar gözüme baktı. Gözüne baktığımda o masmavi gözünün içindeki hüznü farkettim. O sırada yüzünü inceleme fırsatım oldu. Değişmemişti hiç. Mavi gözleri, hafif uzun saçları , dudakları herşeyiyle eskisi gibi kusursuzdu. Biran onu unutup başka şeylerle ilgilendiğimi düşündüm ve eski halime döndüm.

" Savaş ne olduğunu anlatacak mısın ?" diyerek cevap vermesini bekledim.

"Annem ve babam.." dedi ve tekrar sustu. Sanki ağlayacaktı.

" Ne oldu Gülseren teyzeye ve Ahmet amcaya ? " dedim. Aslında ikiside çok iyi insanlardı. Ne olmuştu ki.

" Kaza..Kaza geçirmişler. Buraya gelirken " dedi ve birden ağlamaya başladı. Sarılmak istiyordum ama yapamıyordum. Kafasını iki elinin arasına aldı.

"İkiside öldü Talia.. Hiç kimsem kalmadı artık, yapayalnızım" dedi. Ben şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Ne diyeceğimi nasıl teselli edeceğimi bilmezken o hala ağlıyordu.Sonra tekrar bana baktı. Gözlerimin içine bakarak:

" Benimle kalır mısın ?" dedi. Savaş bana dedi. Onu anlamaya çalışıyordum fakat olmuyordu. Bu durumda ben ona ne diyecektim. Savaş gerçekten farklıydı , daha iki sene önce bizi silip atmıştı. Ama şimdi sanki hiçbirşey yapmamış gibi benden yardım istiyordu. Uzun uzun gözlerini inceledim. O gözlerindeki umut kırıntılarının beni hapsetmesine izin vermek istemiyordum. Şaşkınlık, kararsızlık ve geçmişe olan kızgınlıkla "olmaz " dedim. Savaş benden bu cevabı beklercesine ısrarla ve umutla gözlerime bakıyordu. Bunu yapamazdım ona evet diyemezdim. Onun bana yaşattığı hayal kırıklıklarını unutmamalıydım. Ayağa kalktı. Ne olduğunu anlamadan kapıya doğru gitti. Tam çıkacakken;

" Özür dilerim Talia" dedi ve kapıdan çıkıp gitti. Sadece arkasından baktım. Çünkü söyleyecek ne birşeyim, yapacak hiçbir hareketim birşeyi değiştirmeyecekti.


 Dışarıya bakarken bunları tekrar düşünme fırsatım oldu. Sabaha kadar uyuyamamıştım zaten. Sürekli Savaşın geçmişteki hali ve dünkü hali aklıma geliyordu. Şimdi onun annesi ve babası yok. Kendine birşey yapabilirdi. Çünkü bu hayatta artık tek başınaydı. Ya savaşacaktı ya da teslim olacaktı hayata. Onun yanında olamazdım. Bunu benden beklememeli. Bana geçmişte yaşattığı acıları unutamam. Geçmiş demişken...

 Her şey başıma iki sene önce Selenin doğum günü partisinde gelmişti. Normalde patileri sevmezdim. Fakat Selenin doğum günü olduğu için gitmiştim. O gün herkes özenle giyinmişti. Çünkü Selen için doğum günleri çok önemliydi. Bende o gün turkuaz renginde kısa elbisemi giymiştim. Doğum günü saati yaklaşmıştı ve Selenle beraber partinin olduğu yere gitmek için taksiye binmiştik. Mekana vardık. Fazla kimse yoktu. Biz erkenden varmıştık. Sonrasında yavaş yavaş herkes geldi. Pastayı kesme zamanı geldi. Bütün herkes eşliğinde Selen pastasını üfledi ve kesti. Hediye faslı sürdü bir zaman. Herkes eğlenirken bir çocuk Selenle bizim masamıza geldi. Ben tanımıyordum.

AŞKIN ESARETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin