Grimmalud Meydanı 12 Numara

28 3 0
                                    

"Sen ne cürretle, ha!" Uzun, ince, simsiyah asadan çıkan yeşil ışık, çömelircesine ayağa kalkmaya çalışan küçük bedene isabet etti ve tekrar düşmesine sebep oldu. Walburga Black, böyle bir anneydi işte, en acımasız, en küstahından.

O gün Regulsu'un doğum günüydü. Fakat diğer günlerden farksız değildi. Yine aynı dolabın içinde kulaklarını kapatıp kendini soyutlamaya çalışıyordu. Pek başarılı olduğu söylenemezdi, o haykırışları duymazdan gelmek oldukça zordu. Annesi, büyük oğluna öldürmek istercesine lanetler yolluyordu.
Son duyduğu şey ise ortanca kuzeninin sesiydi: "WALBURGA KES ARTIK ŞUNU!"

"Hey," biri onu dürtüyordu "Hey, Reg!" bu abisiyle. Gözlerini açmaya çalışarak ona baktı. Oldukça bitkin görünüyordu. "Reg uyan hadi." dedi tekrar. "S-sirius..." diye geveledi Regulus. "Doğum günün kutlu olsun küçük kardeşim." dedi ve arkasından çatlak bir vazo çıkardı. Bu vazo onundu ve Regulus bu vazoyu çok beğeniyordu. "Creacher'la yapıştırmaya çalıştık-" Regulu sözünü kesti "B-bu senin ama" Sirius sırıttı: "Artık senin." Regulus gülümsemeye çalıştı. Tam teşekkür edecekken kapı hiç de hoş olmayan bir şekilde çalındı ve odaya girmek için izin istenmeden odaya dalındı. Gelen ev cinleri, Creacher'dı, Regulus'a hitap ederek "Akşam yemeğiniz hazır efendim." dedi. Ardından Sirius Orion'a dönerek "Sizin de!" dedi tiksinir bir şekilde. Sirius alışmıştı doğrusu, ailesindeki herkes -Regulus ve Andromeda dışında- onun bir kanu bozuk olduğunu düşünerek nefret ediyorlardı ondan. Şikayetçi olduğu söylenemezdi, aynı şekilde kendisi de ailesinden, saf kan takıntılarından ve aptal saçması "Black Gelenekleri" nden nefret ediyordu.
En büyük hayali ise, ailesindeki "Her Black, Slytherin olmak zorundadır" algısını kırıp, farklı bir binaya seçilmekti; Ravenclaw, Hufflepuff veya Gryffindor...

Creacher, Regulus ve Sirius'un odadan çıkmasını bekledi, çıktıklarında ise söylenerek odayı temizlemeye koyuldu -daha ne kadar temizleyebilecekse-

İki kardeş aynı anda Grimmauld Meydanı'nın en büyük odası olan yemek odasına girdiler. Babasının bir kuralı vardı: Hiç kimse kendisinden sonra yemeğe gelemezdi. Özellikle de bir bayan. Aksi taktirde en son gelen kişi sihir kullanmadan tüm mutfağı temizlemek zorundaydı. Sirius bunu da anlamıyordu, ailesinin bir çok saçma kuralı vardı ancak bu kural Sirius'un "Black Ailesinin En Saçma Kuralları" listesinin başında yer alıyordu.

Neyse ki son gelen onlar değildi, kuzenleri -Sirius'un en nefret ettiği- Bellatrix Black daha gelmemişti. Sirius bir an onu göremeyince ölmüş olmasını diled. Fakat çok geçmeden, Sirius'un kendince "çarpık" olarak adlandırdığı yürüyüşüyle ağır ağır odaya girdi. Sirius'un dileği yine gerçekleşmemişti...

Mutfak sessizdi, sadece Bellatrix Black'in fazlasıyla büyük olan topuklu terliklerini yere basış sesleri duyuluyordu. Sirius, Andromeda'ya doğru yaklaşarak alçak sesle "Yine mi içmiş bu?" diye sordu. Andromeda'nın yüzünde mimik değişiklikleri belirdi ama duruşunu bozmadı. Walburga Black'in sert bakışları ikisinin üzerindeydi.

Bellatrix, belli belirsiz kahkahalarıyla Sirius'un tam karşısında oturan kardeşi Narcissa Black'in yanındaki sandalyeye oturdu -ki az kalsın düşüyordu- Bellatrix Black yine içmişti. Ve aldığı alkolün kokusu Sirius'a kadar geliyordu, rahatsız edicidir. Ayrıca bundan rahatsız olan tek kişi de değildi. Babasının ölümcül bakışları kuzeninin üzerindeydi. "Bellatrix Black, nereden geliyor olduğunuzu oldukça merak ettim." Her ne kadar rica etse de ses tonundan asla öyle bir amacı olmadığını anlayabilirdiniz. Sarhoşluğundan hala elini kolunu tutamayan Bellatrix, dünyanın en itici kıkırdamasıyla sağ elini Orion Black'e doğru uzattı. Yüzük parmağında Sirius'a göre yüzük hariç her şeye benzeyen bir yüzük vardı. Simsiyahtı ve üzerinde yılan kafatasını andıran bir simge vardı. Aslında hoşuna gitmedi değildi ama duygularını saklamasının daha doğru olduğunu düşünmüştü.

"Bir evlilik yemini ve birer kadeh şarap..." Sirius babasının cevap vermesini beklemeden "Hangi adam seninle evlilik yemini edecek kadar aptal olabilir ki? dedi. Annesi o kadar yüksek sesle "SIRIUS ORION BLACK" diye bağırdı ki kimse içine dönük Andromeda'nın "Birer kadeh olduğuna emin misin?" dalgasını duymamıştı.

Walburga Black tam ağzını tekrar bağırmak için açmıştı ki Bellatrix Black sözünü kesti -bağırışını mı demeliydim?-
"Bekle Walburga!" - "Ah küçük Sirius... böyle şeyleri o küçük beynine sokamamanın ne kadar zor olduğunun farkındayım. Fakat korkma... Bu acının elbette bir sonu olacak. Ve o sonu getireceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum küçük kuzenim." sesinde dalga geçercesine bir hava vardı, fakat hiç de dalga geçiyora benzemiyordu.
"Tabi önce ben senin o kelleni koparmazsam!" - "Oh küçük köpek... beni sakın hafife alma" diye karşılık verdi. Ve ardından çok hızlı bir mod değişimiyle kana susamış bir seri katil edasında "Senden nefret ediyorum" dedi. Sirius'un lafı hazırdı: "Duygularımızın karşılıklı olduğunu bilmeni isterim seni pis, kokuşmuş, aptal yılan!" - "İltifatların için sağ ol küçü-" Orion Black "YETER" diye bağırdı. "BU NE HADSİZLİK BÖYLE SİZİ ŞIMARIKLAR! İKİNİZDE DOĞRU ODANIZA! HEMEN! WALBURGA, YEMEKTEN SONRA SIRIUS'U YANINA AL!"

Hiçbir şey yememiş olmasına rağmen kendini aç hissetmeyen Sirius, bu ortamdan kurtulduğu için Tanrı'ya şükretti, sonrasında gecesi her ne kadar karanlığa gömülecek olsa da...
Giderken de Regulus'un omzuna sabır dilercesine iki kez vurdu. Regulus ise midesinin beline yapıştığını hissediyordu. Bir doğum günü daha iğrenç bir akşamla bitmek üzereydi. Fakat bu 6. yaş gününden kötü değildi en azından...
Walburga Black'in "Ye!" diye emretmesiyle buz gibi olan yemeğini yemeye devam etti.

"I'm only
human after all
Don't put the
blame on me..."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 14, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

This Side Of MaraudersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin