Elen King, kadife yatak örtüsünün üstüne koymak için leylak toplamaya çıkmış. Yazın yakıcı güneşi iyice yükselmişti. Hüzünlü bir sesle ağıt okurken yüzünün bütün hatları güneşin altında belli oluyordu.
Beni derin denizlere gömmeyin
Soğuk, karanlık dalgalar yutar beni
Karanlık sular ışığı emer
Bana güneş altında bir mezar kazın
Dişsiz ağzını şapırdatarak bu güzel akşam üstü havasının tadını çıkaran Elen, yeşil mavi benekli elbisesinin kolundan balık nakışlı mendili çıkardı. Soğana benzer burnunu şiddetle sümkürdü. Güzelce silip mendilini koluna geri soktu.
Sahilde bir kız ağlar
Okyanusta gizli bir şey onu çok korkutur
Koca balina tıslayarak çıkacak
Solgun dudakları onu öpecek
Kulağın dibinde vızıldayan bir sinek, ağıtını yarıda bırakmasına neden oldu. ''Git başımdan, lanet şey'' diye söylenip, incecik kemikli elini savurarak sineği kovaladı. Kıkır, kıkır güldükten sonra söylene, söylene işine devam etti. Kısa ömürleri ve nefes kesen kokularıyla leylaklar, onun en sevdiği tek çiçekti. Bayan King öte hayattan ziyaretçiler ağırladı. O ruhları ikna edip evine gelmelerini sağlamak, güvenilir varlığıyla onlara sığınacakları bir yer sunabilmek için çok uzun zaman harcamıştı. Çocukluğundan başlayıp orta yaşlarına gelene kadar öte dünyadakiler ile konuşmaya devam etmişti. Ama 39 uncu doğum gününden hemen sonra, ruhlar artık gelip ayak ucuna oturmaz olmuştu. Oysa o huzurlu, sesiz arkadaşlarını çok sevmişti. Bayan King nesiller boyu onlarla konuşmuştu. Onlar ataları'nın ateşi ile doluydu. Soyları kesintisiz bir amber ışığı gibi devam ediyordu. Bu, ölümlünün öbür dünyaya göç etmesinden sonra kazandığı bir yetenekti. Ruh zinciri için ailesinin ruhlarına karışır, mutlak hakimiyetlerinden çoğalır. Doğumlar ve ölümler gördükçe Bayan King sonlara ve başlangıçlara da alışmıştı. Ama yinede o ruhları çok özlüyordu. Elen King, nefes nefese tepeyi tırmandı. Oyun oynayan çocuklardan birinin tiz çığlığı duyuldu. Pırıl, pırıl yanan Bareneed koyu, eski evlerle çevrelenmişti. Güzel bir gündü. Ama o yinede kedini biraz huzursuz hissediyordu. Ruhların onu terk ettiği o geceden beri içinde yeri doldurulamaz bir boşluk vardı. Kargalar gaklayarak havada birkaç tur attı. Sanki onu uyarıyor gibiydiler. Başını kaldırıp masmavi göğe baktı, kara kargaları aradı. Seslerini dinleyip gaklamalarını sayarak kaç karga olduğunu bulmaya çalıştı. Tek karga kederdi, çift karga ise neşe. Cebinden yuvarlak bir peksimet çıkardı. O kadar sertti ki ısırmaya kalkanın dişi kırılırdı. Ormana giderken yanına mutlaka bir peksimet alırdı. Periler gibi etrafında uçuşan küçük yaratıklara verirdi bu peksimetleri. Bunları perilere sunmak daha iyi bir fikirdi, böylece insanları yeraltındaki evlerine kaçırmalarını da engellemiş olurdu. Bayan King o evin önünde durdu ve içinden ''Kızı ölen. Ruhu asla huzur bulamayan. Korkunç bir ölüm. Ah bu olayı hala dün gibi hatırlıyorum. Acaba bir daha ki sahip kim olacak.'' diye yakındı ve oradan uzaklaştı.
ERTESİ GÜN
(Perşembe günü sabah saat 6:00 da)
-Ah Jon şu kutuları da getir lütfen.
-Tamam geliyorum bekle şunları bırakayım ilk önce.
-Tamam ama acele et.
Jon sarışın gözleri gök mavisi bir gençti. Ve o kasabaya daha yeni taşınmışlardı. Aslında o kendisinin orda kutuları açması yerine sahil kenarında bir yürüyüşe çıkması gerektiğine inanıyordu. Jon evin içindeki bayıltıcı sıcaklığın altında kutuları almak için üst kattaki kilerin kapısının önüne geçti. Kardeşinin tiz çığlığını duyunca irkilir gibi oldu. Bir anlık endişesi üstüne arkasını döndü. O anda gözü aralık duran ön kapıya ilişti. Kapının önünde Siyah paltolu uzun boylu siyah saçlı olduğunu düşündüğü bir adam vardır. Jon adamın ona bakmakta olduğu görür. Tam kapıya doğru gidiyordu ki ondan üç yaş küçük olan kardeşi Ed önüne geçip görüş alanını kapatana kadar.
Jon;
-Ah Ed ne yaptığını sanıyorsun çekil!''dedi kaşlarını çatmış öfkeli bir ses tonu ile. Ed
-Pardon ama bu sefer bilmeden ne yaptığımı söyleyebilir misin?
-Çekil Ed işim var. Biraz işe yara da şu kutuları anneme götür!
Ed''Seni sinir edecek gene ne yaptıysam artık'' diye iç çekip kutuları aldığı gibi merdivenlerden aşağı iner. Ed abisi gibi sarışındır kap kara gözleri vardır. Ed 'in gittiğini görünce Jon hemen adamı gördüğü kapıdan içeri girmek için gider ama bir sorun vardır.
Jon şaşırmıştır kapı diye bir şey yoktur. Sadece duvar vardır ama adamı gördüğünden emindir. Ama kapının nasıl kaybolduğunu bile bilmiyordur. Arkasından ''Jon ne yapmaya çalışıyorsun duvar ile'' diye alay eden Ed 'in sesini duyar ve arkasını dönüp ''Ed burada bir kapı vardı değimli? Sen benim önüme geçtiğin zaman yani'' der. Ed sadece omzunu silkip ''Bilmiyorum'' der ve abisine arkasını dönüp annesinin kahvaltıyı hazırladığını söyleyip merdivenlerden aşağı geri iner.
Ama Jon bu işin içinde bir şey olduğunu anlar. Yinede biraz dinlenmeye ihtiyacı olduğunu düşünüp aşağıya kahvaltıya iner.
İKİ SAAT SONRA:
-Uyan Toria anneme yardım etmelisin
-Umh... Ne oluyor Ed daha demin anneme yardım etmiştim ben
-Daha demin derken ne demeye çalışıyorsun? Bir buçuk saattir burada uyuyorsun ne yardımı?
-Aaa.. uyuya mı kaldım ben?!... Ama nasıl olur bekle gidip anneme yardım edeceğim!
Toria kuzguni saçları ve mas mavi gözleri ile daha 6 yaşında bir kızdır. Evin en küçüğü ve son kardeştir. Aslında Toria yeni taşındıkları evin bu kadar çok yorucu olacağını bilmiyordu. Jon dışarı çıkmak için açık kapıdan herkes den habersiz sızarak kaçtı. Tabi Jon un kaçtığını gören Ed ''Jon gene ne işler çeviriyorsun? Kesin işten kaytarmak için kaçtın'' diye içinden geçirir. Abisinin peşinden gitmek için kapıya doğru yönelir. Ama babası önünü keser ve işten kaytaramayacağını söyleyip Ed i içeri alır.
Jon dışarı çıkmanın ve işlerden kaytarmanın sevinci ile ormanın içinde koşmaya başlar. Çalılıkların arasında birinin gölgesini görür. Çalılıkların arasına girer ve karşısında bir kadın görür. Tahminine göre kadın 90 yaşlarındadır. Kadın ona ''Ah özür dilerim korkuttuysam'' der küçük bir tebessüm takınarak. Jon '' sorun değil aslında ben özür dilerim'' der. Kadın Jon a elini uzatır ve ''Benim adım Elen King'' der. Jon bu jestin üstüne cevap vermek zorundadır. ''Benim adımda Jon Carver. Ve memnun oldum Bayan Elen ''der. Kadın da bunu üstüne memnun olduğunu belli etmek için Jon ile tokalaşır.Jon, Bayan King' i evlerine davet eder. Bayan King ''Ah tatlım teşekkürler. Tabi ki de gelirim. Ama ilk önce şu leylakları toplaya bilir miyim?'' der. Jon masum bir gülümseme ile ''Tabi bayan King'' der. Elen leylakları nazikçe tutup yavaş, yavaş toplar ve ''Şimdi gidebiliriz tatlım'' der. Birlikte yavaş, yavaş evin yolunu tutarlar. Evin yakınlarına geldiklerinde Jon ve Elen bir kadın çığlığı duyarlar. Jon ilk başta biraz irkilir sonra sesi tanır. Bu ses annesinin sesidir. Jon un aklıdan binlerce soru geçer ''Anneme ne oldu? Evde ne oluyor? Bu cidden annemin sesimiydi?''. Jon birden eve doğru koşmaya başladı. Bayan King' i geride bıraktığını unutup var gücü ile koştu. Sadece ne olduğunu öğrenmek istiyordu.Jon evin arka kapısının önünde durdu. Bir gariplik vardı. Evden hiç ses gelmiyordu. Kapıdan içeri daldı. Arka kapı mutfak ile salonu birbirine bağlayan uzun bir koridora açılıyordu. Jon içeri girer girmez gördüğü manzara karşısında kalbi hızla atmaya başladı. Ve o anda donup kaldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Ev
Mystery / ThrillerSakin bir kasabada nedensiz yere ölen insanlar… Yıllardır içindeki gizemi tüküren bir kasaba… Ölü bedenleri tekrar hayat bulmaya çalışan yitik ruhlar… Ve her odasında sırlar taşıyan bir ev…