1. BÖLÜM ; İLK DÖNEM "2. Aşk"

1 1 1
                                    

  3 ay sonra tekrardan çantama bir kalem ve defter atıp, tek koluma fırlatıverip çıktım evden. Taksi bulamadığım için arkadaşımın babasıyla gidecektim. Yok boyunca arkadaşımla konuştum. Okulun ilk günü bile mutlu olmaya çalışıyordum. Arkadaşım babası ile, ben arkadaşımın babası ile gidiyordum...
 
  Okula geldiğimizde çok terlemiştim, çok yokuş çıkmıştım. Okula adımımı attığım gibi o huzurlu kokusu doldu burnuma. Ve bu kokuyla heyecanlanıp nefes nefese olmamı aldırış etmeden merdivenleri koşarak çıkmaya başladım. Sadece bir sayı ve harf görmek istiyordum , ve evet... Sonunda... "12/B"O yazıyı gördüğüm gibi daldım sınıfa. Onu gördüm karşımda ... " Hazal'ı"

  Okula geldiğim ilk günden beri her akşam saatlerce görüntülü konuştuğumuz ve her meselemizi bildiğimiz kısacası kardeş gibi olduğumuz bir arkadaşımdı Hazal.

"Hazal! " dedim ona doğru heyecanla yürürken.

"Zeynep! " dedi kollarını açmış bana doğru koşarken. Birbirimize sıkıca sarıldık. Dakikalarca bırakmadık. Sonra "Seni çok özledim" muhabbetleri ile birbirimizden ayrılırken Hazal bana bir sıra gösterdi.

"Geç, burada ben ve Ayşen oturuyoruz. Sende ortamıza gel" bir an durdum. Ne? Benim yerime başka bir kızla oturup birde yüzsüz gibi "Sende ortamıza otur" mu diyordu yani? Sinirden deliye dön düğüm sırada Hazal "Ayşen! " diye bağırdı. Kısa saçlı, uzun boylu ve gözleri masmavi olan bir kız bize doğru geldiğinde Hazal hanım yüzsüzlükleri yetmiyormuş gibi bana sınıfa yeni gelen *kankasını*tanıştırdı. İçimden bir küfür savurduğum sırada kıza gülümsemeye çalışıyordum. Çok umursamadım ve ortalarına geçtim. Hazal'a biraz sinirlenmiştim.

  İşte öğretmenler , sohbetler filan derken derse geçtik. Derste Hazal, Ayşen ve bana dönüp
"Şu çocuğu görüyor musunuz, derste hep bana baktı, yeni gelmiş" dedi başıyla en köşe, en arka sırayı gösterirken. Siyah giyimli, beyaz maskeli bir çocuk. Hazal kendini değerli hissediyordu, belki çocuk cama bakıyordu. "Amaaan , banane be" diye söylendim içimden.

  Dersler bitip eve gittiğimde çantamı yatağıma atıp mavi kazağımı ve yeşil eşofmanımı geçirdim üstüme. Annemin seslenişiyle yemeğe indim. Yemeğimi yiyip odama çıktım ve Hazal ile konuştuk. Biz konuşurken Hazal çıkışta Ayşen ile o çocuğa neden ona baktıklarını sormuş. Ben şok. Bensiz ve bana haber vermeden birde bir detay daha Ayşen ile.
"Gözüm kayıyor" demiş çocuk. Oh iyi demiş, ortada öyle kalmışlardır. Biraz konuştuk ve artık onu görmeye dayanamadığım için bir bahane bulup kapattım.

  Kulaklığımı aldım, şarkıyı oynatıp cama çiseleyen yağmurları izlemeye başladım. Şarkı tam bu anı anlatıyorsun aslında, Hazal'ın beni yeni gelen bir kızla satıp birşey yokmuş gibi davranmasını
"Onlar seni sevmiyorlar, gitmişler dönemiyorlar... " evet şarkı tamda bu anı anlatıyordu. Biraz sonra yorgun düşüp yatağıma geçtim ve hemen uyudum.
 
  Sabah yağmurlu bir gündü. Çok yağmur vardı. Üstüme yine aynı kıyafetleri geçirip çantamı hazırladım ve elime 5 tl alıp kahvaltı etmeden çıktım. Yolda bir açma aldım ve yemeye başladım. Okula geldiğimde "keşke" dedim, "keşke gelmeseydim " Geldiğimde Hazal, Ayşen ve yanlarında ismini sonradan öğrendiğim ve yine şaşırmadığım Hazal'ın yeni kankası olan Melek duruyordu.

  Beni görüp seslendi ama duymamış gibi yaptım. Şu an onu görmek istemiyordum. Lavaboya girdim ve klozetin kapağını kapatıp kulaklığımı taktım ve dizlerimde yüzüm birleştirip uyumaya başladım. 2 ders geç girdim. Ama umrumda değildi. Gittiğimde onların yanına değil en arkaya o dün söyledikleri çocuğun bir yan sırasına oturdum.

  Defterimi çıkarıp telefonumu çantama koyarken karşımda bir hoca belirdi ve bana bağırmaya başladı
"Neden ilk iki derse girmedin, Hazal söyledi, gelmişsin ama girmemişsin? "O an sinirimi tutamadım, gözlerim doldu hocaya birşey söyleyemedim. Hoca azarlayarak çıktı sınıftan. Hazal'a baktım. " Neden? "der gibi.
" Girseydin sende, bence doğru yaptım abartma kanka"dedi alaycı bir şekilde. Sınıftan kıkırdama sesleri gelirken kalktım ve Hazal'ın yanına gidip
"Sen nesin biliyor musun? 2 yıllık arkadaşını 2 günlük kişilere 3 kuruşa satan, daha dün telefonda iyiki tanışmışız diyip bugün beni şikayet eden ve kendine hala kanka diyebilen bir müsveddesini! " diyip gözlerimden yaşlar aka aka çıktım sınıftan. Ben çıkarken bir sessizlik vardı. Amma umrum oralı değildi. Lavaboya gidip yüzümü yıkadım ve cama yaslanıp biraz yağmur ile kuşları dinleyip sakinleştikten sonra kapıyı çalıp sınıfa girdim ve hocadan izin alıp sırama geçtim.

  Hoca ile sınıf tatil sohbetindeydiler. Kalemi elimde çevirirken kolumda bir kol hissettim. O çocuk. Bana bir kağıt uzattı ve açmamı ister gibi baktı yüzüme. Aldım, açtım, okudum.

"Özgüveni tavan, eksik, afilli... "yazıyordu. Alay mı ediyordu? Şarkı sözü yazmıştı. Gözüne "Ne yapmamı bekliyorsun? " der gibi baktığımda sırıttı. Evet. İnanabiliyor musunuz? Sırıttı. Maskesi olsada gözleri parlamıştı.

  Hemen kalemi elime alıp düşündüm ve yazmaya başladım

"Küçücük kaldırım taşı, pırlantaya mı karşı?? " aynen böyle yazıp verdiğimde yüzü bozuldu. Defteri karalıyordu. Bildiğin karalıyordu. Ama çocuk... Büyüleyiciydi. Güldüğünde gözünün parlaması bile... Hayır hayır.. Olamazdı ve olmamalıydı da zaten. Sadece bir güldü diye onu sevemezdim. Aşk bu kadar basit birşey değildi. Hem benim zaten 2 yıldır sevdiğim bir çocuk vardı. 2 yıllık sevdiğime karşı 2 günlük çocuğu satmazdım ben. Ama sevdiğim beni seviyormu bilmiyordum.

  Eve geldiğimde bugün aklıma gelen bir sözü yazdım günlüğüne

"2. Aşk'ım Hazal'dı ama onu kaybettim. Şimdi yeni bir 2. Aşk aramada. "

  Ay bu bölüm biraz kısa oldu. Kusura bakmayın. Bu arada 2. aşk derken arkadaştan bahsediyorum ama ilerleyen zamanlarda öyle olmuyo sjğbhk. Neyse okuduysanız teşekürler yarın devamı gelir :)

"İKİSİNİN ARASINDA"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin