KORKULU RÜYALAR DÜNYASINA BİLET ALIYORUZ

63 5 1
                                    

Ah..İnsanlar bazen ne de çekilmez oluyor değil mi?Bazen çok can sıkıcı bazen de ahmak oluyorlar.Ama tatlılar.Evet, bende insanım biliyorum ancak birisini insan yapan duygularıdır.Övünerek söyleyebilirim ki ben duygularımı geride bırakalı çok oluyor.Daha çok şey gibi hissediyorsunuz.Özgür!Duygular insanlara karşı aldığınız sorumlulukların sonucu doğmuş olgulardır.Ben bu dünya da sorumsuz kişiyi oynuyorum.Ne bileyim.Hayatımda bir çok kez yıkıldım.Bir çok kez düştüm.Çoğu canımı acıtmadı aslında.Hepsine gülümseyerek cevap verdim.Herkes gerçekten mutlu olduğumu düşündü.Güzel izlenimlerdi.Beni suçluyor olabilirsiniz."Neden böyle bir kişilik?" diye beni azarlamak isteyen dostlarım oldu.Ama farkında olmadan beni o karanlığa iten onlardı.Bana gerçek dostluklardan falan bahsetmeyin.Şuan yanınızda kim var bir bakın.Sevdiğiniz arkadaşlarınız mı?Günü gün ettiğiniz insanlar mı?Dostluk ağır bir sorumluluktur.Çok insan gördüm, çoğunu tanıdım."Elbette senin yanındayız hayatım" diyen yapma insanlara kulak verdim.Yüzlerindeki tebessüm benimki ne bağlı değildi.Ben gülersem onlar da gülerdi ama benim ağlamam çok da bir şey değiştirmezdi.

Söze geldiğinde her şey kolaydır.Her hayal sözle başlar.Gerçekleşen çok azdır.Biraz kendinize gelin.Silkelenin yapaylıktan.Gerçeklere göz açın.Ben onu yaparım, ben bunu yapacağım diyenlerin kaçı eyleme geçip sözlerini gerçeğe döktü?Belki duygusuzun teki olarak görünebilirim ancak hissizlik diye bir şey ancak ölümle gerçekleşir.Duygusuzlukta bir duygudur.Paradoks denklemler çoğalabilir. Şimdi de asıl konumuza gelelim.Küçük bir yolculuğa çıkıyoruz.Kemerlerinizi bağlayın gibi saçma bir anons yapacağımı düşündüyseniz eğer sizi tebrik ediyorum.Gerçekten ileri görüşlüsünüz.Kemerlerinizi bağlayın!Yolculuğa çıkıyoruz.

Genellikle bana acı çektiren insanlara acı çektirmeyi severim.Onların canının yanmasını izledikçe silinen, iyileşen yaralarımı hatırlıyorum.İlki beni aldatan canım sevgilim oldu.Onun yeri bende hep ayrıdır.En özel oyunlarımı onda denedim.İlk tecrübem sonuçta nasıl unutayım değil mi!Beni benliğimden uzaklaştırıp beni cehenneme sürükleyen birini nasıl unutabilirim ki.Ama cehennem diyerek hayatıma haksızlık etmiş olurum.Var olduğumdan beri bu kadar kendimde hissetmemiştim.

Sanırım zamanı geldi.Artık olayların başladığı noktaya adım atalım.Kesin olarak cehennem biletimi kimden aldığımı anlatmaya başlıyorum.Dediğim gibi eski sevgilim.Ona böyle hitap etmek canımı acıtıyor.O benim ilk aşkımdı.İlklerimdi.İlk sevgim.İlk heyecanım.İlk mutluluğum.İlk üzüntüm.İlk öfkem.İlk nefretim.Beni masum uykumdan uyandıran ilk insan.Kısaca ismiyle anacak olursak Çağatay.Ayrılışımızın üstünden yaklaşık 5 ay geçmişti.Bana yaşattıklarını düşünerek her gece öfkemi büyüttüm.Böyle durumlarda ya öfkenizi dışarı vurmalısınız ya da size vereceği zararlara katlanmalısınız.Benim gibi biri tabi ki de kendine zarar vermeyen yolu seçer.Bende öyle yaptım.

O gün farklı uyandım.rüyalarımda her şeyi planlamıştım sanki.Sakinlikle çayımı hazırladım.Melisanın kokusu, sabahın soğuk rüzgarı..Saat 5 civarlarıydı.Hava yeni yeni aydınlanmaya başlıyordu.Havanın kızıla çalan siyahlığı, güneşin ay ışığını söndürmesi bile bestenin notaları gibi birbirleriyle çok uyumluydu.Saatin tik-tak sesleri bile kulağıma ninni gibi geliyordu.Anonim bir telefondan Çağatay'a mesaj gönderdim.Yeri belirtmiştim, saat 18:30 da orada olması gerektiğini de .Şehirden çok uzak değildi.Şehrin 100 metre ötesi kadar dışında kalıyordu.Sessiz ve sakinlik bir ormanlık alanıydı.Küçükken ailemle buraya gelirdik.Bir kaç gün kamp yapardık.Fazla sakin oluşu, insanlıktan uzak oluşu aradığımız şeylerdi.Geceleri fazla ıssız olabiliyordu.Akıllı bir insan buraya yalnız gelmezdi.Çağatay için işler değişir.Onun kafasında ki et yığını gerçekten işlev görüyor mu emin değilim.Vücudunda sanırım sadece hormonları çalışıyor.Bu yüzden buraya tek başına koşa koşa gelebilir.Dediğim gibi akıllı birisi buraya yalnız gelmez.Ormanlık alanın göle bakan kenarına çağırmıştım onu.Planım onu korkutmaktı.Avucumun içinde olduğunu hissetmek istemiştim.

Saat 18:23.Planım basit.Acı çektiğini sanmalı.Acını yakınlığında ki korkuyu hissetmeli.Ama tam anlamıyla acı çekmemeli.Oyunlarım her zaman böyle oldu.Kolay yoldan acı..Ne bileyim , bir ödül gibi.Ben bunu sevmiyorum.Neyse alanın ortasında 5 farklı kesilmiş ağaç vardı.Bir yıldızın uçları gibi.Her birinde farklı nesneler.Yıldızın ortasında ise bir not.Yıldız gibi olmasının nedeni Çağatay gibi ahmak insanların büyüye benzetmelerini istemem.Herkes bilir ki bu evrende yalnız değiliz dostlarım.Ve buna inanıp kendini buna adayan insanlar işlerimizi kolaylaştırabilir.

Saat 18:26.Öce yıldızın sağ üst köşesinde duran ağaca eski bir çakı yerleştirdim.İşlemeli ve bir o kadar paslı.Sağ alta ise Yunanlara ait hançer.Sol üst uca 70'lerden kalma bir silah.Alt köşeye ise eski bir meç yerleştirmiştim.Yıldızın üstteki ucuna ise iki kadeh.Kadehin biri kanla doluyken diğerini boş bırakmıştım.Kanın kime ait olduğunu sormamanızı tavsiye ederim.Ağaçların aralarına benzine batırılmış eski bezler yerleştirdim.Yıldızın ortasına gelebilmesi için bir kaç dal parçasını yakarak meşale gibi yere saplamıştım.Ateşten yol gerçekten güzel görünüyordu.Bu işin estetik kısmı.Yıldızın ortasındaki not kağıdında şunu yazmıştım.

"Bu yıldızda 5 ağaç.Her biri senin için.Yıldızın baş ucundaki kadehler...Senin ve benim için iki ayrı kadeh.Biri benim kanımla doluyken, diğerini senin kanın için boş bıraktım sevgilim.Seçenekler bariz.Kanını hangi silahla almamı istersin?"

Evet.Evet.Evet.Evet.Biliyorum kesinlikle havalı ve bir o kadar da muhteşem.Hala aklıma geldikçe heyecanlanıyorum.İlke göre gayet iyi bir cümle değil mi?Tamam.Konumuza geri dönüyorum.

Saat 18:30.Zaman gelmişti ama tabi ki Çağatay her zamanki gibi gecikmişti.Beklemeye başlamıştım.Akşam rüzgarı sertleşmişti.Soğukluğunu hissediyordum ama üşümüyordum.Sessizliği sadece rüzgarın ıslığı bozuyordu.Derken fren sesleri ıslığa eklendi.Çağatay'ın bisikletini görmüştüm.Ortalığa bakınarak sonunda yıldızı buldu.Biraz alaycı tavırla ilk önce silahları inceledi.Kadehleri fark etmemiş olmalıydı ki yerde duran kağıda yönelmişti.Notu okuduktan sonra hızlıca kafasını kaldırıp tek tek yıldızın köşelerine bakmıştı.Yıldızın ortasında olduğunu gördüğünde konuşmaya başladı."Cenk sen misin oğlum.Bak hiç komik değil.Tamam hadi çık artık.Hadi hadi tamam çok korktum."

Yavaş yavaş çalılıklardan ses çıkartarak yıldızın etrafında yürümeye başladım.Ürperdiğini hissediyordum.Çok belli korkuyordu söze girdim"Bunun şaka olduğunu düşünmen ne kadar acı sevgilim.Oysa ben senin seçimini bekliyordum.Kanını alacağımdan şüphen olmasın ama bunun senin seçtiğin yolla yapmayı tercih ederim."Sesimi duyduğu anda dona kalmıştı.Şah-matlık hamleme geldik işte.Benzinle kaplı bezleri ateşe vermiştim.Yıldızı oluşturan ağaçların aralıkları alevle kaplanmıştı.Alevler güçlendikçe 'Seç.Seç!' diye bağırmam işleri gerçekten de korkutucu kılıyordu.Çağatay'ın ağlama seslerini duymaya başladığımda içimde ki huzuru ifade edecek bir kelime bilmiyorum.Yavaş yavaş alevler sönmeye başladığında yıldızın ortasında yere çökmüş olan Çağatay'ı gördüm.O kadar zavallı bir haldeydi ki.Benliğini yitirmişti.Güçsüzdü.Korkmuştu.Çaresizdi.Ama fiziksel olarak canı yanmamıştı.En önemli kısım da bu.Alevlerin hiçbiri bile ona değmemişken o hissettiği korkuyla en büyük acıyı çekmişti.Biraz tebessümle arkamı dönüp ilerledim."Kadehi boş bırakacak olmamız büyük kabalık.Belki daha sonra yineleriz.Kendine iyi bak sevgilim."

Ertesi gün kapı sesiyle uyandım.Kapıyı annem açmıştı.bilin bakalım kim?Çağatay ve ailesi.İçeri geçip Çağatay konuşmaya başladı.Olayı anlatmıştı.Ve beni suçluyordu.Sanırım sesimi tanımıştı."Polislere haber vermemizi istemiyorsan tatlım itiraf edebilirsin" deyip iğrenç bir gülüş atan, yapaylıkta sınır tanımayan ve hiç sevmediğim Çağatay'ın annesinin sesi kulaklarımı tırmalamıştı.Üstüme düşeni yaparak sakinlikle söze girdim.

"Efendim sanırım oğlunuzun psikolojisi bozulmuş ya da hala gördüğü kabusun etkisinde.Ben dün akşam evimde sunumumu bitirmekle meşguldüm.Ailem de bunu biliyor.Hem bunlarla uğraşacak kadar boş zamanı olan bir kız değilim.Hem eğer bana inanmıyorsanız bahsettiği yere gidip kendi gözlerinizle görebilirsiniz.Belki de mobese kameralarından benim orada olup olmadığımı da görebilirsiniz."

Sözlerim fazla etkileyici olmuş olmalı ki kadın tek bir şey demeden evden ayrıldı.Eğer benim gibi biriyseniz size bir tavsiye.Asla arkanızda kanıt bırakmayın.Ve seçtiğiniz yerlerde mobese kameralarının olmadığına dikkat edin.Ee sonra ne mi oldu?Bildiğim kadarıyla Çağatay psikolojik tedavi görüyor.Her günde yaşadığı olayı rüyalarında görüyormuş.Ne kadar acıklı bir hikaye.Unutmadan eğer birine acı çektiriyorsanız onu çok iyi tanıyın.Çünkü herkesin intikam şekli farklı olabilir.Benim gibi birine denk gelmeden söylediklerimi bilemezsiniz ve benim gibi birinin intikamını görmeyi hiç istemezsiniz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 22, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TEHDİTKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin