(1/3)

1.3K 86 9
                                    

merhabalar!! yine mini üç bölümlük bir ficle geldim... sonlara doğru biraz +18 olabilir. 😅 umarım hoşunuza gider, iyi okumalar canlar. <3

-

jeongguk beni daha ne kadar delirtecekti gerçekten bilmiyorum.

tüm suçu ona yıkmak da biraz haksızlık olurdu çünkü pek çok şeyi kasıtlı olmadan yaptığına ve etkisinin farkında olmadığına adım kadar emindim. peki ne mi yapıyordu? belirttiğim gibi, her anlamda, her duyguda beni sadece varlığıyla delirtiyordu. ilk tanıştığımız zaman düşüncelerimin ve hislerimin bu yönde gelişeceğini biri bana söyleseydi ve beni uyarsaydı buna sadece gülüp geçerdim. çünkü daha erkeklerden hoşlandığımı bile bilmeyen aptal ergenin tekiydim ve jeongguk'a kapılıp gittiğimin farkına varmam bile fazlasıyla uzun zaman almıştı.

bu sayamayacağım kadar yönden yanlıştı fakat artık durumu kabullenmiş ve aslında hiç de rahatsız olmadığım kaderime boğun eğmiştim. bunun sebebi lanet olsun ki jeongguk'un her yönüyle herkesten, her şeyden güzel olmasıydı. hiçbir şeyin farkında olmadan, gün içerisindeki en ufak bir gülümsemesiyle ya da konuşmasıyla beni mahvediyordu. geçen yıllar boyunca bana tüm güzel ve kötü duyguları hissettirmeyi başaran bir kişiydi. onun sadece yakın bir hyung'u olarak kalma durumunda olsam da belki kendi anlar umuduyla çabaladığım çok zaman olmuştu, gerçi şu ana kadar pek yararını görememiştim.

jeongguk ya çok saftı ya da rol yapmakta gerçekten ustaydı.

ona böyle âşık olmak ve hiçbir şey yapamamak zorlayıcı olsa da en azından her günümü onunla geçirmek, yakınında olmak, hayatımı onunla paylaşmak için bunlar katlanmam gereken küçük engellerdi. neredeyse sürekli beraber oluşumuz ve güzel vakitler geçirişimiz beni tahmin edebileceğimden daha fazla teselli ediyordu. hayallerim bunların çok çok daha ötesinde olsa bile beni çok sevdiğini bilmek bulunduğum durumu daha kolay kılıyordu.

kariyerim, daha doğrusu kariyerimiz, ve onu kaybetmemek için hislerime duvar örmek zorundaydım. gerçi kalbimdeki yerini daha ne kadar fazla gizleyebileceğim de ayrı bir şüphe konusuydu. başka birine güçlü duygular besleme ihtimalini düşündükçe içimin sinirle dolmasına, hatta mideme ağrılar girmesine engel olamıyordum. böyle bir şeye karşı kendimi hiç hazırlıklı hissetmiyordum ve ileride olacağımı da sanmıyordum. buraya kadar sorunsuz bir şekilde gelmişken jeongguk'un başkasına âşık oluşunu elim kolum bağlı izleyerek hayatımı mahvetmekten yana değildim.

''v hyungie! burada ne yapıyorsun?''

kaç dakikadır olduğunu bilmediğim bir süredir yine jeongguk'u düşünmeye dalarak sırtımı pratik odasının duvarına yaslayarak yere oturmuştum. melek gibi olan yankılanan sesini duyduğumda kapıya bakmış, jeongguk'un içeri girdiğini görmüştüm.

her seferinde iç çekerek hayran olduğum tarzı, taptığım dövmeleri ve piercingleri, mavi uzun saçları, kocaman açtığı gözleriyle bana özel attığı bakışları... yıllar bu çocuğa olan âşkımı arttırıyordu ve benim buna engel olabilmek için yapabileceğim tek bir şey bile yoktu.

kalkmaya gerek duymadan kolumu dikleştirdiğim dizimin üzerinden havada sallandırdım. ''son kez dans hareketlerinin üzerinden geçiyordum, hâlâ takıldığım birkaç yer vardı... sen beni mi arıyordun yoksa gguk?'' hızlıca aklımdan uydurduğum bir şeyleri sıralarken anlamayacağını bildiğim için rahattım. beni çok iyi tanıyor olsa da yalanlarımı hâlâ çözemiyordu ve çoğu zaman bunu ona karşı kullanmak zorunda kalıyordum. benimle uğraşarak yakışıklılığımı dile getirdiği için köşeye sıkışmış gibi hissettiğimde flörtöz tarafımı devreye sokarak onu bir nevi sıkıştırıyordum. sürekli bana laf atıyor olsa da flörtleriyle bilinen jeongguk'un benim karşımda utanışlarını görmek aslında çok keyif vericiydi.

forbidden confession ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin