Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Merhaba uzun bir aradan sonra döndüm. Çok uzun olmadığından dördüncü bölümü tek part şeklinde yayınlıyorum. Oy ve yorumlarınızla desteğinizi bekliyorum herkese şimdiden iyi okumalar.
Kasım, 1967
-
Üç günlük bir sözün nasıl kaybolabileceği garipti. Jimin'in işi çok yoğundu ve Jungkook her hafta sonu Bobby'nin garajında yarışıyor ya da bisikletleri hazırlıyordu. Jimin, etkileşimlerinin genellikle tıbbi terminolojiyi ezberlerken yeni Star Trek'i birlikte izlemekten ibaret olmasına aldırış etmezdi. Jungkook dairede aylak aylak aylak dolaşıyor, buzdolabından bir şeyler alıyor ve bardaki vardiyalar arasında sadece birkaç hafta sonra havanın ne kadar soğuk olacağından şikayet ediyordu. En azından daha fazla yemek yapardı. Jimin'in şikayetleri azdı.
En iyi ihtimalle aptaldı ve en kötü durumda dayanılmaz derecede muhtaçtı.
"William Shatner kadar yakışıklı olduğumu mu düşünüyorsun?" diye sordu Jimin'in bacaklarının arasına yaslanmış, ikisi de koltuğa sıkışmıştı; Jimin Shakespeare hakkında bir şeyler yazmaya çalışıyordu. Üniversite acımasızdı ve onu çok yönlü hale getirmek için onu İngilizce derslerine zorlardı. Eleştirel analiz denemeleri yazmak için hala zamanı varken Shakespeare kimya dersini nasıl geçeceğine dair bir şeyler yazmadıkça Shakespeare'e hiç ilgi duymuyordu.
Her şey mümkün, diye yanıtladı Jimin, kitabının arkasını Jungkook'un kafasına dayayarak defterine bir şeyler karaladı. Jungkook öfkeyle homurdandı ve bir şeker çıkardı. Jimin, o şekeri çiğnerken çıkardığı çıtırtı sesini dinledi.
"Bunu izle. Ürpertici oyuncak bir bebek var. Gerçi William Shatner içinde değil," diye ısrar etti Jungkook, Alacakaranlık Kuşağı'nın açılışı başlarken. Jimin cevap vermeyince dirseğini Jimin'in bacağına vurdu.
"Jungkook, yapamam. Ders çalışıyorum."
"Sürekli ders çalışıyorsun, gel ve benimle izle. Yüzünü zar zor görüyorum çünkü yüzün her zaman lanet olası bir kitapta oluyor," diye sızlandı Jungkook. Jimin gözlerini devirdi ve kitabı Jungkook'un ulaşamayacağı bir yere doğru çekerek okumaya devam etti.
"Git ve yapacak bir şeyler bul," diye içini çekti, kalemini çenesine vurarak.
Jungkook, göz teması kurmayı reddeden Jimin'e bakarak, "Hadi biraz eğlenelim," dedi. "Hadi," diye tısladı. "Hadi, sevişelim ya da başka bir şey yapalım."
"Jungkook, erkek arkadaşım tarafından sikimi yalatmakla meşgul olduğum için hastalarıma onlara yardım edemeyeceğimi söylersem ne yaparım?" Jimin homurdanarak konsantre olmaya çalıştı.
"Bilmiyorum. Erkek arkadaşın gerçekten çok yakışıklı. Aynı zamanda gerçekten çok tatlı, motosiklet sürebiliyor ve her türlü eğlenceli şeyi yapabiliyor." Jimin, kitabının arka kısmında hafifçe ritim tutan ve kenardan sürünen parmakların belli belirsiz farkına vardı. İşbirliği yaparsan sana bir şeker veririm, diye devam etti Jungkook, paketten bir şeker daha çıkararak.
