GİRİŞ

27 3 6
                                    

10 Aralık 2003

"Demir'den aldığın parayı ödedin mi?" diye sordu Nigar, karşısında oturan eşine. Yaklaşık 2,5 ay önce yüklü bir miktarda para almışlardı Demir'den. Ancak hala ödeyememişlerdi ve Demir'in kapılarına dayanması an meselesiydi.

"Hayır. Nasıl ödeyeceğim bilmiyorum." dedi Kadir, kucağındaki kızı Kamer ile oynarken. "Demir sürekli arıyor ancak dün hiç aramadı. İnşallah gebermiştir." diye devam etti cümlesine ama Demir'in gebereceğinden hiç ümitli değildi.

"Sen dua et kapımıza dayanmasın." dedi Nigar, eşinin kucağındaki kızına gülümserken. Bugün Kamer'in doğum günüydü ve kendi aralarında bir kutlama yapacaklardı. Nigar, eşinin en sevdiği olan meyveli pastayı yapmıştı.

Kadir kafasını kızından kaldırıp karşısında oturan karısına baktı. Tablo gibiydi, baktıkça doyamıyordu. Ta ki evlerininin kapısı ardı arkası kesilmeden yumruklanana kadar. Nigar tedirgin bir şekilde eşine baktı. Kimin geldiğini ikiside biliyordu. Demir onlara çok zaman vermişti ama artık verilen zamanın sonuna gelmişlerdi.

"Açma kapıyı!" diye hiddetle konuştu Kadir. Kucağında kızı ile beraber oturduğu yerden kalkmış ve öylece dikilmeye başlamıştı. "Açma sakın! Vurur vurur gider nasıl olsa..." dedi ama dediğine kendi bile inanmamıştı.

"Kadir... Açmamız-" Nigar konuşurken teras kapısından giren Demir, Nigar'ın sözünü kesmişti. "Karın haklı Kadir, açmanız lazımdı." dedi alaycı bir tavırla. "Ama beni bilirsin, bacadan bile girerim." Nigar korkuyla bir Kadir'e, bir Demir'e, bir de Kamer'e bakıyordu. Şu an tek temennisi kızının kılına bir zarar gelmemesiydi. "Demir... Demir yalvarırım bir şey yapma."

"Korkma Nigar Hanım, kızına bir şey olmayacak," dedi başını çevirip Kamer'e gülümserken. "Olan size olacak." Kız, Demir'in ona gülümsemesi ile ellerini birbirine çarpıp komik sesler çıkarmaya başlamıştı. Kızın bu hali Demir'i daha çok güldürmüştü. "Beni uzun süredir tanıyorsunuz. Çocukların, özellikle bebeklerin, kılına zarar vermeyeceğimi ve verdirmeyeceğimi biliyor olmanız gerek." Sonrasında alaycı bir tavırla devam etti, "Gerçi, bana bulaşmayan ve sözünü tutan kimseye de zararım yoktur."

Kadir korkak gözlerle Demir'e bakıyordu. Demir haklıydı, bolca süre vermişti. "Ben, ne diyeceğimi bilmiyorum Demir. Belki, belki biraz daha-" Demir sert bir şekilde Kadir'in sözünü kesti, "Sakın. Sakın benden zaman falan isteme. Buraya senden paramı almaya geldim. Ya paramı verirsin," dedi ve cümlesine Nigar'a bakarak devam etti, "Ya da ben senden hayatını alırım."

Nigar gözlerini daha da açarak kafasını Kadir'e çevirmişti. Kadir de aynı şekilde eşine bakıyordu. Kucağındaki kızı ise halinden memnun bir şekilde Demir'in sinirli suratına bakıp ortaya gülücükler saçmaya devam ediyordu. Kadir tekrardan Demir'e dönüp, "Karımı mı öldüreceksin? Onun ne suçu var Demir, öldüreceksen beni öldür." dedi yalvaran bir sesle. Gözleri dolmuştu, hatta ağlamaya bile başlamıştı. Nigar'ın da ondan pek bir farkı yoktu.

"Şansını zorladın Kadir. Şanslısın ki, kucağındaki tatlı bebeğe bir şey olmayacak. Her ne kadar sizden nefret de etsem, küçücük bir çocuğun bu nefrete kurban gitmesine izin veremem." Kadir ve Nigar boş gözlerle Demir'e bakıyorlardı. Nigar ürkekçe sordu, "Kızıma ne yapacaksın?" Demir, Nigar'ın bu sorusuna gülüp Kamer'i almak için Kadir'e doğru bir adım attı. "Kendi himayeme alacağım. Ama merak etmeyin, soyadı onunla kalacak." dedi ve Kadir'in kucağından Kamer'i hızla, kızın canını acıtmayacak şekilde, aldı.

Kadir ne yapacağını bilememişti. Demir, Kamer'i koruyacağını söylüyordu; bunu gerçekten yapar mıydı? Şüphesiz ki yapardı çünkü Demir'in de bir çocuğu vardı. "Siz sınırlarınızı zorladınız. Seni kaç kere uyardığımı hatırlamıyorum Kadir, sen hatırlıyor musun?" dedi Kadir'e ve ardından tekrar Nigar'a döndü. "Ya sen Nigar? Bu zamana kadar kaç kişi seni dolandırdı ve her defasında benden para istedin?"

Kadir ve Nigar suçluydu, bunu ortamdaki herkes biliyordu. Demir boğazını temizledi ve kucağında küçüğü ürkütmemek adına teras kapısına doğru hareketlendi. "Bora, Fatih! Gelin buraya." Tekrardan içeriye girdiğinde ardından Bora ve Fatih de girmişti. Demir bir kafa işaretiyle Nigar ve Kadir'i gösterip, "Bu ikisinin icabına bakın. Yaptıklarına dair dosya tuttum, takılırsanız bakarsınız." dedi ve arkasına bakmadan teras kapısına yöneldi.

"Dur!" diye bağırdı Nigar arkasından. "Son bir kez yavrumu koklayayım, ne olur." Demir bu dediğini görmezden gelecekti ama yapamadı. Aklına gelenleri bir çırpıda sildi, Bora ve Fatih'e ithafen konuşup salonu terk etti. "Kadir ve Nigar'ı bodruma alın, bir gün müddet daha veriyorum. Bebekle vedalaşsınlar."

Nigar, Demir'in bu cümlesinden sonra çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı. Kadir ise ne yapacağını bilemeden öylece dikiliyordu. Demir'in kucağındaki Kamer ise halinden memnundu. Demir ona tekrardan gülümsedi ve burnunun ucunu öptü. "Yeni yaşın kutlu olsun bebek. Bundan sonra benimlesin."

🍀🍀🍀
Selamlaar uzun bir süre sonra bu kadar uzun bir şey yazıyorum. Kafamdaki kurgu çok güzel ve yazmaya devam edersem eğer çok iyi olacak diye düşünüyorum. İlk birkaç bölümü geçmişten yazacağım, sonrasında günümüze geçeceğim. Ne kadar sıklıkla bölüm atarım bilemiyorum, biraz biriktirmeye çalışacağım çünkü yaz bitiminde, yani okullar açılınca, pek sık bölüm yazamam veya atamam. Şu an tek temennim kurgunun beğenilmesi. Umarım beğenirsiniz, beğenirseniz eğer takipte kalın ve oylayın lütfen🥹 Bol bol yorumlarınızı da bekliyorum🫡

İnstagram hesabıma profilden ulaşabilirsiniz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 08 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ArmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin