oyun parki

674 98 32
                                    

Vicdanım mı sızlamalı yoksa kırık mı hissetmeliyim?

Karşımda iki kişi, bir hoşlanmaya yüz tuttuğum Kang Taehyun, onun yanında hoşlandığı kız Lee Sohee.

Sırf ona yardım etmek ayağına başlattığım bu oyunda palavradan başka hiçbir şey çıkmamıştı ağzımdan.

'Yardım edeceğim sana, Sohee seni fark edecek. Güven sadece bana.'

Beni kim fark edecek?

Bu kolpa bittiğinde hiç olacaktım. Vicdanım, kırgınlığım ve ben baş başa kalacaktık. O zaman ne diyecektim kendime? Kendin ettin kendin buldun Beomgyu. Zırlamayı kes ve yoluna devam et.

Ortamdan soyutlandım. Karşımdakiler kendi arasında konuşmaya dalmış, ben üçüncü kişi olarak düşüncelerimle birlikteydim. Hoş, şaşırmamıştım da soyutlanmama. Ne ironik!

"Sonra da birlikte kaçmıştık oradan, yavru bir sokak köpeği görmüştük. Hatırlıyor musun ona verdiğimiz ismi? O günden sonra ne kadar uzak olduğunu düşünmeden sürekli orada buluşur, köpeği besleyip onu severdik. Hiç sesimiz de çıkmazdı aptal gibi." Ardından patlattı kahkahasını, zaten konuşurken de yüzünde gülücükler saçıyordu cam gibi gözleriyle.

"Hatırlamaz mıyım, Boomie-ah! Çok agresif bir köpekti..."

Bu işe girişirken, buraya gelirken ne düşünüyordum bilmiyorum ama ortamda sadece on beş dakika bulunabilmiştim. Sonrasını onlara devrettim, dinliyor taklidi yapıyorum. Hava bugün biraz serindi, kafenin sıcacık olmasına rağmen titredim. Buz gibi olmuş sağ elimi bardaktaki kahveme götürdüm, dudaklarıma götürüp içmeden elimin sıcak bardağın üzerinde biraz oyalanmasına izin verdim. Kolayca üşüyor olmaktan her zaman nefret etmişimdir.

"Sahi, siz nasıl tanıştınız Beomgyu? Bana bundan hiç bahsetmemiştiniz." Soruyu bana yönelttiğini anlamam yaklaşık üç saniyemi almıştı. Dalmışım, birden ismimi duyunca şaşırdım. Elimi hiç bardaktan çekmeden öylece bakakaldım güzel kızın gözlerine.

Soruyu cevaplamayı unuttuğumu Taehyun'un kolumdan dürtmesiyle fark ettim. İkisinin de bana dönük bir şekilde bekliyor olması küçük çaplı bir stres yaşamamı sağlasa da, çok bekletmeden soruyu yanıtladım. Ah... ikisiyle de göz kontağı kurmaya çalışmak zor işti.

"Şey... aynı sınıftaydık, birbirimizden pek hoşlanmazdık ama kavga ettiğimiz günden sonra Taehyun'un yaralarımı tedavi etmeye çalışması bizi yakınlaştırmıştı."

Hafif gülümseyerek verdiğim uzunca cevap, benden başka kimseyi gülümsetmemişti. İkisine de sorar gözlerle bakıyordum. Tuhaf hissetmiştim.

"Ne tür bir yakınlık...?" Sohee tek kaşını kaldırmış, şüpheyle sorduğu soruyla burada bulunma amacımızı hatırladım.

Onu kıskandırmalıydık! Böyle anlaşmıştık.

Sorduğu soru garip bir şekilde bana cesaret vermiş olacak ki hemen role büründüm. Yumruk yaptığım elimi yanağıma dayayarak dudaklarımı genişlettim.
"Bilmem ki, arkadaş olmadığımız kesin."

Rolüm, masa altından Taehyun'un bacağına dizimi uyarırcasına sürtmem olmasaydı gayet başarılıydı ki, ben uyarı vermeden önce Taehyun bile dediklerime inanmıştı. Ona değdirdiğim bacağımdan sonra kaşlarını kaldırmış, "Ah, evet... bilemiyorum. Şey, ben bir lavaboya gitsem iyi olacak." Demişti.

Taehyun tam kalkarken, kolundan tutup onu durdurdum. "Ben de geleceğim," dedim. Ayağa kalkıp telefonumu da parmaklarım arasına alıp Taehyun'a eşlik ettim.

Sanırım konuşacaklarımız vardı.

-

"Bu kadar ileri gitmeyelim istersen!"

crossfire / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin