1.3

320 42 67
                                    



wildest dreams - taytay



wildest dreams - taytay

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Pişmanlık duymadığım bir geleceği dilediğimi hatırlıyordum. Ders çalışmaktan ya da tüm çocukların tav olduğu şekerlemelerden nefret ederdim fakat bu, ikisini de yapmadığım anlamına gelmezdi. Kendimi ne kadar bastırdıysam, acısını o kadar ağır hissettim hep. Şekerlemelerimi çöpe fırlattıktan günler sonra iki katını tükettim. Soru kitaplarından başımı kaldırmadığım haftaların ardından aylarca elimi hiçbir şeye sürmedim.

Hayatımın rotası dik yamaçlardan oluşuyordu, asla düz yolda ilerleyemiyordum. Zirveye çıkmak zor değildi, tıpkı düşmek gibi. Dengem yoktu, daima en tepeye çıkıp, sertçe, dibi boylamak zorundaydım.

Doksan dakikanın sona erdiğini bildiren düdük sesi yankılandığında kaleye doğru sürdüğüm topun peşinden koşmayı bıraktım. Ders saatindeydik, zilin çalmasına ne kadar vardı, bilmiyordum. Koç, antrenmanın sona erdiğini söyleyip birkaç destekleyici cümle kurduktan sonra okul binasına adımlarken, biz de soyunma odalarına ilerliyorduk. Bugünlerde normalden daha fazla yoruluyor ve antrenman bitimlerinde, yürümeye bile enerji bulamıyorum.

Duş alacağım için formamı yavaşça sıyırdığım sırada Jimin'in omzuma attığı kolu ve azarlayıcı bakışlarına karşı gücümü toplamaya çalıştım. Beslenme programına uymadığımı, hatta geçen günkü maçın ortasında ayrılıp kustuğumu biliyordu. Onu endişelendirmekten hoşlanmasam da elimde değildi. Duygularımı kontrol etmekte üstün yeteneklerim, sağlık durumum konusunda vasatın altındaydı.

Elbette halimin farkında olan tek kişi Jimin değildi. Koçla birkaç kez konuşmuştuk ve ısrarla sorunun ne olduğunu irdelediği dakikalarda beni takımdan atmasın diye uydurabildiğim kadar yalanı sıralamıştım. Şimdilik ikna olmuştu.

"Sana dinlen demedim mi ben, aishh serseri herif!" diye söylendi, aksanlı bir şekilde. Soyunma odalarına çıkan koridorda adımlıyorduk, arkamızdan Taehyung ve Seokjin'in pozisyonlar hakkında konuşmaları duyuluyordu. Omzumdaki kolunu ittirip sırıtarak, hafifçe, kafasına vurdum.

"Sana iyiyim demedim mi ben, aishh yapışkan herif!"

Gözlerini irice açtı.

"Yapışkan ha?" Duş kabinlerinin önüne gelmiştik. Ellerini omuzlarıma koyup sırtıma atladı. Beklemediğim için düşecek kadar yere eğilmiş fakat avuçlarımı soğuk duvara yaslayarak kurtarmıştım. "Yapışkan ha? Canına mı susadın lan Jeon Jungkook? Bana, Park Jimin'e ha?"

Kahkaha attım. Sırtımda, sürekli yukarı çıkmaya çalışıp başımı kollarıyla, böbreklerimi dizleriyle ezdiği sırada gülerek, acı dolu sesler çıkarırken Namjoon'un sözlerini işittim. Takım kaptanı oydu ve sözünü ikiletmezdik.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

venomous for all, salving for youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin