13 - J

1.9K 195 109
                                    

Kapının önünde stresle Chris'i bekliyordum. Meydandaki alışveriş merkezine gidecektik ve yol benim evimden geçtiği için Chris kendisini beklememi söylemişti. O geldiğinde beraber gidecektik. Ne kadar bir şey almayacağımı söylesem de ufak bir hediyeden zarar gelmezdi sanırım.

Chris'i uzaktan görmemle gülümsemiş, el sallamıştım. Aynı şekilde o da karşılık vermişti. Yanına gittiğimde, "Selam." dedi. Aynı şekilde, "Selam." dedim. Yol sessiz geçmişti. Sanırım ikimizin de konuşacak bir şeyi yoktu.

Alışveriş merkezine girdiğimizde bana döndü. "İlk ne yapalım?" diye sordu. "Bak şurada bir yer var. Her türlü şey satılıyor. Takı, süs eşyaları, mutfak eşyaları.. Oraya gidelim." dedim. Gülümseyerek kafa salladı.

Dediğim yere girip etrafa bakmaya başladık. Gördüğüm ördekli tacı koşarak almaya gittim. Kalan son iki taneydi. "Chris, bak! Çok sevimli değil mi?" diyerek Chris'e baktığımda gülümseyerek beni izlediğini fark etmiştim. Utanarak kafamı eğdim. Eminim ki yanaklarım da kızarmıştı.

Tacın tekini Chris'e verdim, diğerini ise kafama taktım. "Hadi fotoğraf çekilelim." dedim. Ben kamerayı ayarlarken Chris tacı takıyordu. Süreyi 5 saniyeye ayarlayıp poz verdim. 2 saniye kala Chris'in tacı boynuna düşmüştü ve fotoğraf ben ona gülerken, o ise düşen taca gülerken çekilmişti.

Fotoğrafa bakıp gülümsedim. Benim için çok değerli bir fotoğraftı. "Bunları alalım mı? Anı olur. Hatta ikimizinkini de ben alayım." dedim ve Chris'in tacını almak için uzandım. "Bir şey almak yok demiştik. Ben kendim alırım." Oflayarak çekildim.

Bir sürü şey bakmıştık. Gördüğüm sevimli küçük bir peluşu Chris'e yakalanmadan almış, hediye paketine koymuştum.

Neredeyse bir sürü yerde fotoğraf çekilmiştik. Aynada çekilmiş olduğumuz fazlaca fotoğrafımız vardı.

"Şimdi ne yapalım?" dedim. "Aslında.. Buz pateni yapabiliriz. Yani ister misin bilmiyorum ama ben yapmayı çok seviyorum." dedi Chris. "Ben buz pateni yapmayı bilmiyorum ama çok isterim." dedim.

"Ama şimdi düşersin bir yerlerini yaralarsın falan. Yapmayalım en iyisi." dediğinde, "Hayır! Yapalım, çok istiyorum. Hem sen öğretirsin olmaz mı?" dedim dudak büzerek. Güldü. "Olur. Hadi bakalım, Yang Jeongin'e buz pateni yapmayı öğretelim."

*

"Chris, ben bunu giyemedim!" diyerek sitem ettim. Chris gülerek yanıma geldi. Eğilip pateni giydirmeye başladı. Daha sonra ayağa kalkıp elini uzattı. Elini tuttuğumda içimdeki kelebekler yine ortaya çıkmıştı.

İki elimi de tutarak beni ilerletti. Piste geldiğimizde o sürerken ben yürüyordum. "Düşüyorum, düşüyorum!" dediğimde Chris belimi kavradı. "Tutuyorum, bırakmayacağım." dedi. O benimde belimden tutarak ikimizin de sürmesini sağlıyordu.

Bir süre sonra kendisinin rahatça sürmesi için yorulduğumu bahane ettim ve koltukların olduğu kısa duvara tutunup onu izlemeye başladım. Harika bir şekilde sürüyordu. Hareketleri haritaydı. Gülerek el salladığında güldüm ve el salladım.

O sırada anlayamadığım bir şekilde sert bir yüzey bana çarptı ve yere sert bir şekilde yapıştım. Canımın acısıyla gözlerim dolmaya başlarken Chris'in sesini duydum. "Jeongin!"

Sürtünmenin etkisiyle çizilen ve kanayan dizime baktım. Chris çoktan yanıma gelmiş bana özür dileyen adama sinirle bakıyordu. "Kardeşim dikkat etsene! Madem bilmiyorsun niye hızlı sürüyorsun!? Ya, onu geçtim niye duvara tutunmuyorsun!? Sen-"

Cümlesini kesen şey benim inleme sesimdi sanırım. Gözyaşlarım akmaya yer arıyordu. Bazılarınıza tavrım çocukça gelebilir fakat canım çok yanmıştı. Dizimi buza sertçe çarpmam yetmemiş, bir süre de buzda sürtünmüştü. Canım değerliydi, anlasanıza.

physics, jeongchan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin