Hava ne kadar dondurucu olsa da endişeyle birlikte koşmasından kendisini alevler içinde terlerken, nasıl kurtulacağı beyninin bir tarafını kemirir olmuştu Minho'nun. Ayaklarını hissetmez duruma gelmesine rağmen koşmaya devam etti. Koşmak zorundaydı. O cadının nerdeyse iki metre boyunca, kas yığını ve siyah pelerinli adamları, Minho'yu öldürmek için kovalarken durmak gibi bir niyete düşmemişti. Zaten onlar yüzünden kolundan yaralanmıştı bile.
Çoktan uzaklaşmış olmalıydı ancak o uzun bacaklı adamlar bir adım atsa yolu yarılar oldukları için hemen saklanma konumuna geçmeliydi. Minho'nun kalbi boğazında atmaya başlayınca, evlerin yan yana dizildiği tenha bir sokağa hızlı adımlarla girdi. Köşeyi dönerken hızını aniden durduramayınca çöp konteynerine çarparak yere kapaklanmasına rağmen ellerini tek dizinden destek alarak ayağa tekrar kalktı. Kolundaki yara git gide daha dayanılmaz hale geliyordu. İçinden küfürler yağdırdı. Kolunda ağrı tüm vücuduna yayıldı resmen. Küçük bir inlemeden sonra yaralı kolunu sıktı.
Bir yandan soluklanırken bir yandan saklanmak için yer arıyordu. İki evin arasında dar bir sokak gözüne çarpınca ayakları çoktan oraya yönelmişti. Dar sokağa giriş yaptı. Derin derin nefes almaya çalışarak tek seferde üstündeki kısa, beyaz kollu tişörtü çıkardı. Soğuk hava çıplak tenine çarparken vücudundan terler akmaya devam ediyordu. Sarı saçları terli yüzüne yapışmış halde kolunun bir süre daha acısına dayanmaya çalışıyordu.
Çıkardığı tişörtünün bir kısmını ağzına alarak, diğerini eliyle kavradıktan sonra çekiştirerek yırttı ve yaralandığı kolunun daha fazla kanamaması için az önce yırttığı tişörtü sıkıca sardı. Yere çömelip, çöp konteynerini önüne çekti ve görünmemek için daha fazla büzüştü. Çok yaklaşmazlar ise görünür olmuyordu. Eliyle saçını geri taradı. İçini büyük bir gerginlik kaplamıştı. Burdan canlı çıkarsa bir daha böyle işlere karışmayacağına yemin ederdi.
Biri onu bu şekilde görse dilenci veya evinden kaçan genç bir çocuk olduğunu sanıp yardıma gelirdi muhtemelen. Bunların onun umrumda değildi. Sadece o Cadı ve adamlarından kaçıp Shelly'ye gitmesi lazımdı.
Sokak lambaları loş ışık saçmaya devam ederken üşümeye başlamıştı. Bu gidişle hasta olacaktı ama yetişirse Shelly onu direkt iyileştirirdi.
"Siz ikiniz şu taraftan, sizde yukarıya tekrar kontrol edin. Diğerleri benimle bu taraftan takip etsin. Her tarafı didik didik arayın ve bilun o bücürü!"
Adamın sesini duyunca içine korku yayılmıştı. Elini ağzına götürerek ses çıkarmamaya çalışıyordu. Düşünmesi lazımdı. Nasıl onların elimden kurtulacaktı?
Bulmamaları için yapabileceği iki seçeneği vardı. Ya dua edecek ve kıpırdamayacatı yada güçlerini kullanacaktı. Ancak bu oldukça tehlikeli olduğu için saklanmak daha cazip geliyordu. İri yarı adamlar gelmeye devam ederken nefesini tutup gözünü sımsıkı kapattı. Rüzgar sarı saçlarını dalgalandırıp titremesine sebep oluyordu. Ama soğuktan mı yoksa korkudan mı olduğunu hâlâ anlamış değildi.
"Bu taraftan gittiğini sanıyorum. Yolun sonu zaten. Ara sokakları kontrol etsek iyi olur," dedi ordaki siyah pelerinli çocuk. Görünüşe bakılırsa en kısaları o gibi duruyordu. Kolay lokma denirdi ama adamlar toplu haraket ediyordu.
Tenha sokaktan gözleriyle süzen liderleri tekrar otoriter sesiyle emir verdi. "Timmy ve Jim siz ikiniz yukarıya desteğe gidin! Ben buraya tekrar göz gezdirince size yardıma gelirim! Hadi çabuk olun! Fazla zamanımız yok."
Minho, liderin sözüne kulak vermişti. Tek kalacaktı. Liderleri ne kadar kas yığını olsada alt edecek güce sahipti ancak yaralanmış olmasaydı. En fazla bayıltırdı, ardından Shelly'ye giderdi. Kolunu daha fazla sıkarak acısını dindirmeye çalışıyordu. Kan kaybı çok fazlaydı. Canı çok yanıyordu. Sessizliğini korumaya çalışıp kolunu sımsıkı tutuyordu. Zamana ihtiyacı vardı. 10 dakika sadece. Hissetmemesi için 10dakika.
Her yere bakan lider, dar sokağın önünde durdu. Aheste adımlarla minho'nun olduğu sokağa doğru ilerleyen lider, dar olduğu için zor geçiyordu. Bir süre sonra adımları durdu ve orda olmadığına kanaat getirmişti. Minho nefesini vermek istiyordu. Endişe yeterince kalbini hızlandırmıştı. Biraz daha yaklaşırsa olanlar ikisi içinde kötü hale gelecekti.
Lider diye adlandırılan pelerinli iri yarı adam, bir adım daha yaklaşacaktı ki telefonu çalıp titreşince telefonunu pelerininden çıkarıp seslice konuşuyordu. "Ne demek bulamadınız! Her yeri iyice arayın!" diyerek sinirle nefesini verdi lider. Elini yumruk yapıp duvara durdu. Oldukça sinirlenmişti, o Minho denilen çocuğu elinden kaçırarak. Gözü bir anda büyüyen lider, bu sefer tek kaşı havalandı ve yürümeye başladı.
Minho, liderin yaklaştığını görünce gerildi ve savunma pozisyonunu yavaş yavaş alıyordu. Nasıl fark etmişti ki? Kahretsin.
Lider, o kadar salak değildi her halde. Yerdeki kan az da olsa belli oluyordu. Adımları hızlanan lider elinden büyülü bıçağı yukarı kaldırıp saldırı pozisyonuyla ilerlemeye devam ediyordu. Çöp konteynerine elini koydu ve büyük adımda arkasına baktı ama kimse yoktu. Yayılan kanın çöp konteynerinden geldiğini düşündü.
Telefonunu açıp diğerlerini arayan lider konuştu, "burda yok. Çabuk bana nerede olduğunuzu söyleyin. Oraya destek olarak geleceğim." Sözünü kesip telefonundan cevabını aldığı gibi arkasını döndü.
Karnına aniden, arkadan bir bıçak saplanmıştı. Elindeki telefonu ve bıçağı yere düşürdü tıpkı kendisi gibi. Yere yığılan liderin gözleri yavaş yavaş kapanıyordu. Görüş acısına yarı çıplak, kot pantolonlu ve sarı saçlı Minho girince haraket etmeye çalıştı ama eline ayağıyla basan Minho izin vermedi. Karnındaki bıçağı geri çekip liderin acı inlemesi her tarafa yayılmadan önce eliyle ağzını tutmuştu Minho. Lider diğer elini haraket ettirdiği sırada tekrar bir bıçak daha yedi ama bu sefer tam kafasına denk gelmişti. Kanlar Minho'nun yüzüne kadar fışkırınca geriledi. Adamı şimdilik bayıltmıştı yada çok kötü yara almasını sağlamıştı. Nede olsa onun bıçağı büyülü değildi.
Kanlar içinde kalan lider, gözleri tamamen kapandı. Daha fazla gücü kalmayan Minho, yere oturdu ve derin derin nefes almaya çalışıyordu. Nede olsa koskoca lider dedikleri adamın işini bitirmişti. Tabi bunun bu kadar kolay olmasını tek olduğu için duâ etmesi lazımdı. Ekipçe olsalardı diri diri burda olmazdı. Elinin tersiyle alnını silen Minho burdan bir an önce çıkmalıydı.
Koşarcasına adım seslerini geliyordu. Minho'yu temkinlendirmişti. Sırtını dikleştirip kalkmaya çalıştı. Kalbi maratona çıkınca duvara sürünerek yürümeye çalışca da tekrar yere yığıldı. Burda bu şekilde bulunursa kesin işi biterdi. Hayır, gücünü kullanmak zorunda kalmazdı. Zaten yeterince yorulmuştu birde dönüşerek kendimi harab edemezdi. Yerde sürünerek ilerlerken kolundaki o bitmek bilmeyen acı her tarafında hisseder olmuştu. Zehirli bıçak olduğundan kolayca iyileşmezdi. Yardıma ihtiyacı vardı. Shelly burda olmalıydı. O şifacıya ihtiyacı vardı.
Ay ışığının aydınlattığı sokağın sonunda ayak sesleri sonlandı. Beyaz, dar ve diz kapağının üstünde giyilen elbiseli bir kız dar sokağa doğru göz gezdirdi. Kız elini siyah saçından geçirdi. Nefesimi sesli bir şekilde verdi. Gözünü kısarak oraya doğru ilerledi. Minho için işler daha tehlikeli olmadan düzeltmeliydi.
Kız topuklu ayakkabısı olmasına rağmen nasıl koşmuştu aklı almıyordu Minho'nun. Dar sokağa giren kız kanlı duvarı fark etti. Elini ağzına götürünce gözlerini çoktan büyümüştü. Hızlıca oraya varınca eğildi ve duvara gözü takılan kızın ayağında hissettiği yumuşaklıkla geriye sendelenerek düştü. Az önce ne olmuştu?
Korkuyla nefes nefese kalan kız, az önce ayağına değen şeye baktı. O hissettiği yumuşaklık. O...
o yaralı bir kediden mi korkmuştu?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leo
FanfictionGenç bir kız sokakta bulduğu yaralı kediyi evine alır. Ama olacaklardan habetsizdir!